Filtreler takılsın yüzler gülsün!

Abone Ol
Zonguldak'ta ÇATES bekleyişi sürüyor.

İşletmede çalışan 450 işçi, şirketin alacağı kararı bekliyor.

Acaba termik santrallerinin zehir saçan bacalarına filtre takılacak mı?

Filtre takılınca hiç zehirlenmemiş mi olacağız?

Hayır, sadece daha az zehirlenmiş olacağız.

Fakat yine de sağlığımız için filtre sisteminin kurulması şart.

Anayasamız'da herkesin sağlıklı ortamda yaşaması kuralı var. Devlet kendi koyduğu ana kuralı, kendisi çiğnemiş yıllarca...

Bu nasıl oluyor?

ÇATES, 1948 yılında devlet tarafından kurulmadı mı? 2014 yılına, yani özelleştirilinceye kadar da devlet işletmedi mi ÇATES'i?

Peki sağlıklı çevre kanunu o zaman yok muydu da devlet kendi işlettiği termik santralinin bacasına filtre taktırmadı?

Bunu da unutmadan kısaca ÇATES’in bugün geldiği sürece göz atalım:

1948 yılında Zonguldak ili Kilimli ilçesinde kurulan ÇATES, Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde inşa edilmiş ilk termik santrali. Etibank, TEK, TEAŞ’ın ardından son olarak EÜAŞ tarafından işletilen santral, 2014 yılında özelleştirildikten sonra Bereket Enerji Grubu bünyesine katıldı. Türkiye’nin elektrik enerjisinin %1,5’ini karşılayan santralin, kurulu gücü 314,68 MW olup, yıllık enerji üretimi 2.386 GWh civarında…

Günde 5 bin ton kömür yakarak dev bir bütçeye imza atılıyor(du). Ciddi bir getirisi olmalı. Allah daha çok versin; ancak kârdan bir kısmı filtreye ayrılsa hem çevremiz hem de işçimiz kurtulur. İnsanların çehresi güler.

ÇATES'teki 450 personelle beraber buraya kömür üreten özel maden ocaklarındaki işçileri de hesaba katarsak en az 3 bin kişiyi ilgilendiren bir konudan bahsediyoruz.

İş aş da önemli sağlık ve çevre de en az onlar kadar önemli…

ÇATES işçileriyle görüşüyoruz, patronlarına güveniyorlar, "Bizi yarı yolda koymaz" diyorlar.

Fakat şu anda özel ocak sahiplerini daha çok tedirgin görüyorum. TTK dahil özel ocakların ÇATES'e kömür ürettiğini biliyoruz.

Dolayısıyla ÇATES kapalı oldukça kömür alımı da aksayacak. Bu defa da pazarlama sıkıntısı çıkacak ve patronlar ilk gözden çıkarılacak olan gariban işçinin işine son verecek. Filtre takılmama ya da çok gecikme durumu olursa stoklar dolunca kömür alımı bitecek. Bu defa da patronlar işçiyi çıkarmak durumunda kalacaklardır.

Umarım bunlara hiç gerek kalmaz.

Ama dediğim gibi ÇATES'in patronu filtre için kolları sıvamalıdır.

O kadar getirisi olan bir sektör için biraz fedakârlık yapmak gerekir.

Kimi okurlarımız da "Hep ÇATES'i suçluyorsunuz, hiç Eren'in kabahati yok mu?" şeklinde tepki gösteriyorlar. Evet dağlar, ormanlar traşlanıp denize akıtılırken çevrecilerle beraber bunları da bir gazeteci olarak şahsen ben çok defa gündeme getirmiştim.

Evleri, köyleri bir ahtapot gibi saran termik santrallerin sayısının artırılmasının tehlikesine dikkat çekmiştim.

Bölgede artan kanser vakaları herkesin bildiği bir gerçek. Evinin önünde bağ bahçe yapan teyzelerin isyanına ortak olmayanımız yoktur. Çatalağzı vadisinin termik santrallerle doldurulmasının ardından meyveler bile vermez olmuş, ağaçların yaprakları kirlilikten görünmez olmuş, adeta kavrulmuş bir hale gelmiş.

Bunu bilmeyen, duymayan, görmeyen var mı Zonguldak’ta?

Eğer bir kaç tane termik santrali kaldırabilecek bir vadiye, 8 tane termik santral kurulmasına izin verirseniz sonuçları elbette ağır olacaktır.

Burada ne yazık ki para için evini, barkını satan bölge sakinlerinin de vebali büyük… Çevreci gözüküp çevreyi katleden firmalarla iş tutan yetkililerin de. 

Herkes kendi vicdanında konuyu tartsın.

Fakat bugün konumuz başka… 

Bunları unutmadan, hem çevremiz kurtulsun hem de işçimiz işinin başına dönsün diyoruz.

Artık yüzler gülsün istiyoruz.

Kilise evler mevzusu…

Kilise ev haberini yazınca bazı okurlarımız ‘isteyen istediğini yapar’ düşüncesinden hareketle yazımızı yadırgadı. Bizim amacımız kimsenin inancına, düşüncesine ve özgürlüğüne müdahale etmek şeklinde algılanmamalı. İnsanlar, başkasına zarar/rahatsızlık vermemek koşuluyla hür iradesiyle hareket etmeliler. Fakat burada mevzu farklı… Biz -eğer iddialar doğru ise- misyonerlik çerçevesinde gençlerimizin/çocuklarımızın kandırılmasına karşı çıkıyoruz.

Bakın Ankara Hacettepe Üniversitesi’nde okuyan genç bir kızımız da aynı dertten muzdarip olmuş. Okulun çevresinde bazı kişilerin günden güne arttığına dikkat çekerek okuldaki arkadaşlarına musallat olan gruplardan bahsediyor. Bunların gençlere yaklaşarak maddi ihtiyacı olup olmadıklarını ve kendilerine katılırlarsa ileride iş bulma ve maddi destek gibi her türlü yardımın sağlanacağı garantisini veriyorlarmış.

İstanbul’da bir genç kızımız parası olmadığı için intihar etti. Bazı gençler çaresizlik içinde okulunu bitirmeye çalışıyor. Tam bu ortamda birileri gelip bu gençleri maddi yardımda bulunmakla, iş aş vaadiyle yaklaşırsa ne olur?

Ne olacağını siz düşünün.

VELİLERE NOT:

Gençlerin bazı yanlış yollara sapmasının sebebi nedir?

Ekonomik yetersizlik ve eğitim noksanlığını sıralayabiliriz.

Ortaokul ve liselerde din, ahlak ve değerler alanı seçmeli ders süreci başlamış. Dinimi Öğreniyorum başlığı altında Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler gibi dersler için son tarih 9 Ocak 2020 imiş.

Çocuklarımızın gençlerimizin bazı konularda temel alt yapısını kazanıp sağda solda arayışlara girmemesi için öncelikle kendi toprağının kültürünü alması büyük önem arz ediyor.

Hayat boyu lazım olan bilgileri çocuklara vermek de biz ebeveynlerin görevidir.