Aynı mahallede oturduğum ve aynı okullarda okuduğum değerli dostlarım , Zonguldak musiki hayatının mihenk taşlarından Fikret Aysel ile Ercan Kandemir’le müzik insanlarını konuştuk. Sanatlarının icrasında zirvede olan bu değerli insanlardan çok yararlandım. Biri halk müziğinde dünya ikinciliği almış, diğeri Zonguldak Musiki Cemiyetinin başkanlığını ve koro şefliğini yapmış nadide kişilikler…Her biri,hem ülkemizin hem de şehrimizin kültürüne katkıda bulunmuş önemli şahsiyetlerdir. Tabi yalnız onlar değil ! Halen hayatta olan, olmayan sayısız müzisyenlerin de bu zenginliğimizi sağlayanlar olduğunu fark ettim. Çingen mahallesi diye adlandırdığımız “İkinci Makasın”,”Ontemmuz Mahallesinin” ve bu mahallenin eteklerinde oluşmuş “Acılık” mıntıkasının, adsız müzik kahramanlarının, şehrimiz kültürüne etkisinin ne kadar çok olduğunu gördüm.
Özellikle, çocukluğumun da geçtiği Ontemmuz Mahallesinin, “gönül titretenlerin ocağı” olduğunu anladım. Bu gönül seslerini titreten ustalar: Fikret Aysel, Ercan Kandemir, Zihni Ölmez, İlhan Özdemir, Orhan Arık, Melih Çırpan, Darbukacı Dursun, Mehmet Yiğit, Çingen Sami, Yüksel ve Cümbüşçü Hasan….Saymakla bitmez. Tabi en başta, önceleri halk, sonrada sanat müziği icra eden rahmetli Mustafa Taşı anmadan da olmaz! Dostum Fikret Aysel’e, orta okul yıllarında ilk bağlamayı öğreten Roman Sami’nin ruhuna dua okumadan da geçemeyiz. Yine bu mahallenin yetişdirdiği,1970 li yıllarında Halkevinde eğitmenlik yapan, E.K.İ Zonguldak Radyosunda söylediği şarkılarla anılarımızda iz bırakan, Metin Özşamlı’yı unutmamak gerekir. Ve kardeşi ünlü neyzen Cihan Özşamlıyı.Bu kardeşler, şimdilerde Zonguldak Musiki Cemiyetinde keman üstadı olan Ertan Özşamlının amca çocuklarıdır. Halen faaliyetlerini Üsküdar Musiki Cemiyetinde ve İstanbul Teknik Üniversitesinde devam ettirmekteler. Ve sayamadığım onlarca müzisyen. Hepsi de Ontemmuzlu…Kimi tepesinden kimi de eteğinden.
Birde, hassas ruhlu bu müzik insanlarının, hazin öyküleri vardır. Bir çoğunu unuturuz, ama bazıları yer etmiştir içimizde, iz bırakmıştır belleğimizde. Kulaklarımızda, ya klarnetin iç yakan sesi, ya da kemanın inleyen tınısı…Bir an gelir, bir anda da gider. Tıpkı yıllar evvel aramızdan göçüp giden rahmetli Cümbüşçü Hasanın, fidan gibi oğullarının hüzün dolu ölümleri gibi…El ele, kol kola, bir kış vakti birbirlerine sarılı halde, bir yıkık barakada donarak aramızdan ayrılmalarını nasıl unutabiliriz ki? Sırım gibi boyları, utangaç halleri, kibarlıkları ve de alçak gönüllülükleri, artlarında bıraktıkları en önemli özellikleri idi. Can verdikleri kemanları, klarnetleri ve darbukanın sesi gibi hiçbir zaman unutulmayacaklar. Her biri, Zonguldak şehrinin ,müziğinin, kültürünün adsız kahramanlarıdır. Geride kalan tek mirasları, müziğimizin delikanlıları olarak anılmaları ve gönüllerdeki sarsılmaz yerleri. Bildiğimiz tek şey ,rahmetle andığımız efsane Cümbüşçü Hasanın oğulları olmaları. Şanları her yerde, lakin adlarını bilen dahi yok. Hazin olanda bu ya!
Ey! Şehrimin müzik kahramanları…Sürmenin Yılmaz Süer’i, Tahir Amcanın kızı Nezahet Balkan’ı, Devran parkının müzisyenleri, sesiyle gönüllere taht kurmuş Şevket Doğanı, Topal Rasim’i, “Neyzen” Ahmet Acar’ı, Kapuzun gururları Ahmet, Naci Püren kardeşleri, Saksafoncu Ertan Güney’i, Baterist Recep’i, Piyanist Aygün’ü, Udi Turan Kılıç’ı, ve aramızdan göçüp giden Yılmaz Kamçıyı, Sarı Dursun’u, Mehmet Yiğit’i ve hatırlayamadığım sanatçılarımız, gönül telimizi titretenler, sizleri unutmayacağız! İzlerini kaybetmeyip, onları takip edenleri de her zaman baş tacı yapacağız. Selam olsun sizlere! Yazdıklarımda eksikliklerim mutlaka vardır. Af ola…Şehrimizin Müzik Tarihini, Kültür Bakanlığımızın desteği ile kitap haline getirilmesi de bir müzisyene nasip ola…