1989 yılında Edirne’nin bir ilçesinde öğretmenliğe başladım. Çalıştığım okulda 40 kadar eğitimci vardı. Konuşması anlaşılmayan, sağlık sorunları bulunan 2 eğitimci, okul tarafından idare ediliyordu. Mesleği yapması engellenmiyordu.
1990 yılında Tokat ilinin bir ilçesinde yedek subay öğretmen olarak çalışıyorum. Burada da 2 öğretmen görevini icra edemiyordu.
1991 yılında Manisa ilinde çalışmaya başladım. Akıl sağlığını yitirmiş, aşırı yaşlanmış, yazı yazamaz olmuş 5 öğretmen tanıdım. Bunlar da idare ediliyordu.
1995 yılında Bolu’da çalışmaya başladım. Mesleki yeterliliğini tamamen yitirmiş, gözleri görmeyen, kulakları duymayan 4-5 öğretmen vardı. Bunlar da derse girmeye devam ediyordu.
2007 yılında Artvin’in bir ilçesinde çalışmaya başladım. Bir teknik öğretmen ruhsal sorunlarına rağmen derslere giriyordu.
2008 yılında KKTC’de çalışmaya başladım. 10 kadar sıkıntılı öğretmen tanıdım. Bunlar asla ders işlemiyordu. Sadece sınıfta oturuyor ya da lak lak ediyorlardı. Bunlara da dur diyen yoktu.
2013-2021 yılları arasında Zonguldak ilindeki 3 okulda öğretmen ve idareci olarak çalıştım. 3 öğretmenin ruh, akıl ve bilişsel sağlığı yerinde değildi. Bunları amirlere, üst makamlara yazılı olarak da ilettim. Ancak, sahte, sarı, ağacı, feodal, Gladyo uzantısı sendikamsı yapıların baskıları sebebiyle yetersiz öğretmenler geri hizmete çekilmedi.
3 yıldır Ankara’daki bir özel okulda çalışıyorum. Burada tutarsız, yetersiz, sağlık sorunları olanlar 1 gün bile görevde kalamıyor.
MEB, mutlaka 3-5 yılda bir, 1 milyon civarındaki öğretmeni bilimsel ve ruhsal testlerden geçirmelidir. Yetersiz, sorunlu kişiler geri hizmete alınmalı ya da emekliliğe sevk edilmelidir.
Eğitimi düzeltmeden fakirlikten, hukuksuzluktan kurtulmamız olası değildir.