İşte o ilginç yazı:
"Yalak" kelimesini artık neredeyse mecazi anlamı ile duyuyoruz . Oysa "yalak" ; köylerde, çeşmelerin önünde su tutması için yapılan havuzdur. İnsan olan, çeşmeden hayvan olan da yalaktan su içmesi için yapılmıştı. Suyun akıp gitmesi için yapılan düzenek, suyun temiz olmasını sağlıyordu.
Köyün yol kenarlarına yapılan yalaklı çeşmeler ,zamanın benzin istasyonları idi. Zira, yük taşıyan hayvanlar için su içmek ; "yakıt almak" anlamına geliyordu. Üstelik bedava idi.
Zonguldak köylerinde su hiç bir zaman sorun olmadı. Çünkü köyler ilginç bir şekilde yeraltı sularının aktığı bir alanda kuruluyordu. Genelde yüksek yamaçlarda kurulan köyler, Filyos nehrini besleyen su kaynakları üzerinde olduğundan; kuyu suyu ve çeşmelerde su ihtiyaçlarını karşılıyorlardı.
Evlerde şebeke yoktu. Su, köy yolunda akan çeşmelerden veya dip kuyusundan temin ediliyordu . Hatta çeşmelerde musluk yoktu, ince bir borudan sürekli akardı. Suvacı çubuğu ile iki uca takılan bakraçlarla taşınmaktaydı.
Daha henüz yeraltı sularını kimyasallarla kirletmemiştik. Köy çeşmelerinden akan sular, soğuk ve berraktı. Harıl harıl su akıyordu.
Henüz damacana diye bir şey yoktu. Çeşmeler mühürlenmemişti.
Zonguldak'ta ilk yerleşimler dere ve nehirlerin üst yamaçlarına kurulmuştu. Yani dereden faydalanmak yerine , dere veya nehirleri besleyen su kayraklarının aktığı dağ yamaçlarına kuruluyordu. Böylelikle köy, selden de etkilenmiyordu. Nehir kenarları da tarla olarak kullanılıyordu.
İşte yalak, bu düzenin içinde kurulmuş bir çarkın önemli bir ayağı idi...