Aslında bu haftaki yazımı AKP’nin Kızılcahamam istişare toplantısında yapmış olduğu bir konuşmaya dayandırarak yazmıştım. Fakat gündem birden değişti; değiştiren de Başbakan’ın sözleri oldu: “Üniversite öğrencisi genç kız, erkek öğrenci ile aynı evde kalıyor. Bunun denetimi yok. Muhafazakâr demokrat yapımıza bu ters. Vali Bey’e bunun talimatını verdik. Bunun bir şekilde denetimi yapılacak”
Buyurun cenaze namazına! Günlerdir ortalık durulmak bilmedi. AKP’ye şimdiye değin övgüler yağdıran, türban hamisi Nazlı Ilıcak bile Başbakan’ın sarf ettiği bu sözlerden utandığını belirtmek durumunda kaldı. “Erdoğan'ın öğrenci evlerine ilişkin tavrı ne muhafazakâr ne de demokrat, bugüne kadar nice muhafazakâr hükümetler geldi hiçbiri bunu yapmadı.” Evet, herkes Başbakan’ın grup toplantısında ve ertesi gün Finlandiya’ya giderken yapmış olduğu bu ani çıkışını sorguluyor. Başbakan yardımcı Bülent Arınç önce, “Yanlış anlaşılma var, haber asparagas.” dedi. Sonra Erdoğan’ın söylemiş olduğu sözlerin arkasındayım diyerek kendini inkâr etti. Benzer tutarsızlığı, Başbakan Baş Danışmanı başta olmak üzere birçok AKP milletvekili gösterdi, Erdoğan’ın bu sözlerine istinaden ikiyüzlü tavrı sergiledi.
Aslında olayda şaşırmamızı gerektiren bir durum yok. En azından ben şaşırmadım. Şaşıranlar AKP hükümetine, hala iyi niyetle gelmiş geçmiş tipik burjuva partileri gözüyle bakanlardır. Toplum, hatta tüm dünya Türkiye’de olmakta olanları yeterince kavrayamamıştır. Başbakan ve tebası, bu uygulamalarıyla tıpkı İslam dünyasının pek yakından tanıdığı Haccac-ı Zalim’e benziyor; hani şu halifelik uğruna kendi kutsalı olan Kabe’yi bile yakıp yıkmakta, Ehlibeyt’i Hariciler’i kırıp geçirmekte beis görmeyen zalime… Yaptıkları ne kendi camiasında ne de temsil ettiği sermaye çevresinde kabul görmüyor, her geçen gün tepki topluyor.
Aslında yaptıklarının, söylediği sözlerin basbayağı farkında. Haftalardır bu köşede bas bas bağırıyorum, hatta Halkın Sesi gazetesinde yazı yazmaya başladığımdan beri, bu hükümet İslami faşizm uyguluyor diye. Hükümet son altı aydır “aleni-meydan okur” duruma geçti uygulamalarında. Ayrıntıya girerek meseleyi siyaset diliyle irdelemeyeceğim, çünkü İnsanların yaşamını İslam ahlak anlayışıyla biçimlendirmeye kalkışmak ne siyaset adabına uyar ne de etiğine. Çağdaş toplumlarda ölçü insanlığın kanıyla ve canıyla bedel ödeye ödeye elde ettiği normlardır. Bu hakları, kazanımları öyle kolayına insanların elinden alamazsın.
Neymiş efendim, “Gençliğin korunması, gençliğin kötü alışkanlıklardan korunması Anayasa ile devlete verilmiş görevler arasında” imiş. “Devlet sen misin?”, adama bunu sorarlar öncelikle. Devletin veya hükümetin veya senin ne haddine ki, insanların yemesine, içmesine, sevişmesine, dinine, imanına karışıyorsun? Sen Allah’ın yeryüzündeki bekçisi misin? Sen toplumun ahlak zabıtası mısın? Neymiş efendim, kızlı- erkekli kalınan bu tür öğrenci evlerinde, apartlarda bazı uygunsuzluklar şikâyet edilmiş, terör boyutu filan varmış vs. Külliyen yalan ve uydurma. Yakın zamanda nerde, ne zaman böyle bir adli vaka yaşanmış örnek versinler, göstersinler, söylesinler de görelim. Yok, böyle bir şey. Amaç başka. Amaç, toplumun önemli bir yekununu teşkil eden gençliği İslami kurallara göre tasarımlamak, sonra da ver elini güllük-gülistanlık, ilahi bir sömürü düzeni!..
Önce Kredi Yurtlar Kurumu’nda bu yapılaşmaya gidildi. Geçen hafta Karabük şehrindeydim. Karabük Üniversitesi’nin başında bir rektör var ki öğrenciler illallah diyor, adam adeta korku imparatoru. Zaten eski bir emniyetçi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den referansla bu üniversitenin başına getirilmiş. Gelir gelmez ilk uygulaması üniversite alanına kocaman bir cami inşa etmek olmuş. Geçen süre zarfında, önceleri kızlı öğrenci kalınan KYK’ya bağlı binaları erkek öğrencilere tahsis ederek kız öğrencileri şehrin dışında kafese benzer binalara taşımış. Öğrenciler hala ev bulmakta zorluk çekiyor. Kiralar 900-1000 lira arası en az. Bütün şehir bu şahsiyetin sayesinde öğrenci sömürüsüne göre şekillenmiş, gördüğüm. Keza Zonguldak da benzer pozisyonda. Zonguldak-Ereğli karayolunun altında ki yeni binalar erkek öğrencilere yolun üstündekiler kızlara tahsis edilmiş. Şehirde öğrencilerin yurt, pansiyon, kiralık ev bulması büyük bir sorun. Tüm Türkiye bu pozisyonda. Öğrencilerin aldıkları eğitimden söz etmeye bile gerek yok. Çünkü kral çıplak. Hem de öyle bir çıplak ki!
Diyeceğim öğrencilerin barınma sorunu çığ gibi bir taraftan büyürken, diğer taraftan onları aptallaştırmak ve amaca uyruklaştırmak için canhıraş-dinci bir gayret var. Merak ettiğim şu: Başbakan, öğrenci evlerinde duyduğu bu uygunsuzluk ve terör endişesini, acaba Türkiye’nin bütün il ve ilçelerinde, özel olarak mahallelerde konumlanmış olan tarikat ve cemaat yurtları ve evleri ile ilgili duyuyor mu? Örneğin tıpkı Adana Valisi gibi, Zonguldak Valisi de Başbakan’ın bu sözlerini görev telakki ederek Zonguldak’ta dini eğitim yapan, “Cihat militanları” yetiştiren söz konusu tarikat ve cemaat yurtları/evlerine gerekeni yapacak mı? Oralarda ablaları, ağabeyleri soruşturacak mı? Örneğin bu yurtlarda yaşanan fiili livata olaylarını açığa çıkaracak mı? Örneğin kızlı öğrencilerin kaldıkları evlerde yaşanan uygunsuz davranışları sorup soruşturacak mı? Hadi bakalım, ben ihbar ediyorum işte, Kozlu Fatih Mahallesi’nde ki yurt ve evler, buyurun yapın baskını da görelim.
Yürek ister, yürek!