Hasan Sabbah, tarihteki bilinen ilk terörist örgütü kuran İranlı bir din ve siyaset adamıdır. Hakkında değişik hikayeler olmakla birlikte en yaygın olanı şudur: Hasan Sabbah, Büyük Selçuklu Devleti zamanında, 1034-1124 yılları arasında yaşamıştır. Sonradan ünlü bir şair ve bilim adamı olan Ömer Hayyam ve yine ünlü bir Selçuklu veziri olan Nizamülmülk ile sınıf arkadaşları oldukları söylenir.
İsmailiyye mezhebine mensup olup şeytani bir zekaya sahiptir. Ona göre; kitleler her zaman belirsizliklerden korkarlar ve bu yüzden açık bir yalanı ulaşılmaz gerçeklere yeğ tutarlar. Bu felsefesine dayanarak , 1090 yılında siyasi ve dini bir örgüt olan Haşhaşiler'i kurar. Elbruz Sıradağları'nın en doruğunda bulunan ve bu nedenle çok korunaklı bir konumda olan Alamut Kalesi'ni de kendisine üs olarak seçer.
Bu örgüt önemli kişilere yaptığı suikastlarla tanınmıştır. Nitekim Hasan Sabbah kendi sınıf arkadaşı olan Büyük Selçuklu Devleti veziri Nizamülmülk'ü bile sonradan bu örgüte öldürtmüştür.
Örgüt mensupları suikastlardan önce kendilerinden geçmek amacıyla içtikleri haşhaştan ötürü; bu örgüt ''haşhaşiler'' diye anılmıştır. Haşhaşiler Hasan Sabbah uğruna ölürlerse şehit olacaklarına ve cennete gideceklerine inanmışlardır. Bu yüzden de ölüme gönüllü atılmışlardır.
Peki Hasan Sabbah bunu nasıl sağlamıştır? Rivayete göre, önce Alamut Kalesi'nin bir kısmına suni bir cennet yaptırmıştır. Buraya insanların cennette hayal edebilecekleri her güzelliği yerleştirmiştir. Buna cennete beklenen hurileri canlandıran güzel kızlar da dahildir. Senaryoya göre; kendi mezhebine ve tarikatına girmek üzere Alamut Kalesi'ne gelen, veya civardan yakalattığı genç erkeklere bir vesile ile haşhaş içirilir ve kendilerinden geçmeleri sağlanırdı. Sonra da bunlar sahte cennete taşınılırlardı. Bir süre sonra ayılan bu erkeklere öldükleri ve cennete geldikleri söylenir ve cennette birkaç gün eğlenmelerine izin verilirdi. Sonra da kendilerine tekrar haşhaş içirilip kendilerinden geçirilir ve , güya, dünyaya geri döndürülürdü. Dünyaya tekrar geri dönmenin şaşkınlığını yaşayan bu insanlara, ''erken öldükleri için tekrar dünyevi hayata döndükleri; eğer din ve Hasan Sabbah uğruna şehit olurlarsa yine aynı cennete geri dönecekleri'' söylenirdi. Böylece, cennetin tadı damağında kalan bu genç erkekler Hasan Sabbah'ın emirlerini uygulamak için seve seve ölüme koşarlardı.
Şimdi tabii ki aklınıza haşhaşiler ile Paris katliamının ilişkisi ne olabilir sorusu gelecektir. Bu katliamı gerçekleştiren Müslüman teröristler ''biz şehitliğe hazırız '' deyip ölüme isteyerek gitmediler mi? Özellikle Müslüman aleminde yaygın olan canlı bombalar ve din adına ölümüne savaşan fanatikler şehit olup cennete gitme hayaliyle bu eylemleri yapmıyorlar mı? Tabii ki bu soruların cevabı 'evet' dir. O halde burada Hasan Sabbah'ın taktiği devreye giriyor demektir. Yani bir takım sapık ve cahil din adamları tıpkı Hasan Sabbah gibi bu insanların beynini yıkıyor.
Dinimizde öyle çok ve çeşitli mezhepler ve tarikatlar varki bazan bunlar birbirini bile kafir görüp din adına öldürüyor. Düşünebiliyor musunuz bu Vahhabi ve Selefi zihniyetindekiler, kafir oldu gerekçesiyle Peygamberimizin damadı ve dört halifeden biri olan Hazreti Ali'yi bile öldürmüşlerdir. Bununla kalmamışlar ve diğer iki halifeyi (Hz. Ömer ve Hz Osman) ile Peygamberimizin torunu Hz. Hüseyin'i de evlatları ile birlikte Kerbela'da feci bir şekilde öldürmüşlerdir.
O halde dinimizde bir arınmaya ihtiyacımız var. Bu tip terör eylemlerinden sonra ''Müslümanlık barış ve hoşgörü dinidir. Bu eylemleri yapanlar Müslüman olamaz'' söylemleri artık dünyaya inandırıcı gelmiyor.
Ama bırakın özeleştiriyi; Paris katliamından sonra televizyonlarda ahkam kesen malum koro, akla ziyan komplo teorileriyle neredeyse Fransızları suçlu çıkarıyor. Bir 'algı operasyonu' lafı ezberlemişler, dönüp dönüp onu söylüyorlar! Ömründe namaz kılmamış kişiler sürekli din iman edebiyatı yapıyorlar. Kime yaranmak için yapıyorlarsa!
Değerli okuyucular, bu kafalarla kendimizi aklayıp haklı çıkamayız. Dünyayı da kendimize güldürmeyelim. Hasan Sabbah versiyonu yobaz din adamlarını değil; aydın din adamlarını dinleyip Kuran'daki gerçek dinimize dönelim. Aksi takdirde çağdışı zihniyete teslim olacağımızı iyi bilelim!