Hırsız kim?

Abone Ol

 

Hırsız kim?

 

Bu tartışma daha çok su kaldırır…

Mesele iddiaların mahiyeti değil kimin söylediği…

AKP’li Kozlu eski Belediye Başkanı Ali Bektaş, daha düne kadar “Köksal abi” dediği Köksal Totan’a “Erkek olan burada konuşur” diyerek meydan okuyor…

Üç gündür Köksal Toptan’dan çıt bile çıkmıyor!

                                             

Peşine AKP Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar geliyor mikrofona…

“Ak Kavşağı konuşalım, Özsüt’ü konuşalım, Fatih Sitesi’nin girişine yapılan yüksek katlı binaları konuşalım” diyor…

Beklemediği bir cevap alan Ali Bektaş, burnundan soluyarak salonu terk ediyor…

Bu olay siyasi tarihimiz de görülmemiş bir skandal…

Peki kim haklı?

Ya da hırsız kim?

Ali Bektaş’ın erkeklik testine Köksal Toptan nasıl bir hamle ile yanıt verecek?

Özcan Ulupınar, salonda kendisine posta koyan Ali Bektaş için nasıl bir iyilik düşünüyor?

Bu soruların cevabını öyle zannediyorum hafta sonuna kadar alacağız…

Karizmayı fena halde çizdiren Köksal Toptan, eğer bu kez de Hamdi Uçar’ın hakkından gelemezse vay haline! 

Ben onun yerinde olsam ya AKP Genel Merkezine istifamı iadeli taahhütlü gönderirdim…

Ya da bir yıl sonra yapılacak genel seçimlere kadar Zonguldak’ın kıyısından bile geçmezdim.

Çünkü Uçar her şeye rağmen o koltukta kalırsa, bu Köksal Toptan için ağır bir yenilgi olur…

Dünkü gazetelerde yazılıp çizilenlere bakılırsa bu saatten sona bu işin telafisi olmaz…

Divan toplantısına gelmeyen ama pazartesi sabahı soluğu Zonguldak’ta alan AKP Zonguldak Koordinatörü ve Bolu Milletvekili Ali Ercoşkun’un tavrı Hamdi Uçar’dan yana görünse de kanımca Toptan ve Ulupınar, nihai aşamada Hamdi Uçar’ın ayağının altındaki sandalyeye son tekmeyi vurur… 

Her şeye rağmen AKP Genel Merkezi’nin Hamdi Uçar ve saz heyetinin adının karıştığı şaibelere göz yumacağını zannetmiyorum…

 

***

Dün bir arkadaşım anlattı…

Affınıza sığınarak “şimdilik” isim ve mekan vermeyeceğim…

Ama benim okurum zeki, çevik aynı zamanda leb demeden leblebiyi anlayacağı için şifreli yazmakta sakınca görmüyorum!

Evvel zaman içinde… Kalbur zaman içinde… Develer ve pireleri geçiyorum…

Uzak bir maden kasabasında yerel bir gazete varmış… Bu gazetenin paragöz patronu, memleket sevdasıyla yanıp tutuştuğunu söyleye dursun, para almadan haber yapmaz… Vermeyeni parayı alana kadar dilinden düşürmezmiş… Gün gelir en ateşli çevre aktivisti, para gelirse doğayı katleden sermayedarların yalakası olurmuş…

Bizim uyanık gazeteci günün birinde yine şehrin gündeminde olan imara aykırı bir mekanı günlerce yazıp çizmiş… Derdi dünden belli! Yüklü bir para istese de 2 bin lira ancak kopartabilmiş… Bu paranın ardından 5 bin lira daha alabilmek için keskin bir “U” dönüşü yapan gazeteci, mekan sahibini aklamak için tükürdüğünü yalamış aynı sütunlarda…

Ancak mekan sahibi ondan kurnaz çıkmış!

Parayı almak için aradığında çoktan iş işten geçmiş…

Çünkü mekan sahibi, bahsi geçen gazetenin muhasebecisine 2 bin lirayı verirken aynı zamanda ses kaydeden güvenlik kameraları kayıttaymış…

Paragöz gazetecinin mekan sahibiyle yaptığı pazarlığın telefon görüşmeleri de kayıt altında…

Şimdi bunu niye anlattım…

Siz aslında her şeyin farkındasınız da, arsızlığı paçalarından akan sırtlanların nasıl lüks bir yaşam sürüp, diğer gazetelerin ekonomileriyle dalga geçtiğini hatırlatmak istedim sadece…

Merak edenler için söyleyeyim… O gazeteci arkadaşın yaveri onca haberin ardından gittiği mekanda güvenlik kamerasını fark edince ne parayı isteyebilmiş, ne de o mekanla ilgili haberler yapabilmiş bir daha …

Anlayacağınız, herkes birbirine gebe!