Polis aracı kaza yaptı! Yaralılar var Polis aracı kaza yaptı! Yaralılar var

Türeli açıklamasında, “Suriye’de Arap Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Lazkiye, Tartus ve Humus kentlerinde katliamlar yaşanıyor, infaz edilen onlarca sivil var. Yerel milis güçler ile HTŞ yönetimi arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı bölgede yerel kaynaklara göre ölenlerin sayısı yüzü aştı.
Suriye Gözlemevi, sahil bölgesinde asker ve sivil toplam 147 ölü olduğunu açıkladı. Çatışmaların yaşandığı kentlerde sokağa çıkma yasağı ilan eden HTŞ yönetimi, bölgeye askeri sevkiyat yapıyor. Geçmişi zaten bilinen HTŞ, buradaki Alevi halka karşı saldırı ve katliamlarına meşruiyet kazandırmak için, gelişmeleri “Esad yanlısı güçler” ile Suriye yönetimi arasında yaşanan çatışmalar biçiminde sunuyor. Çatışmaların başlıca kaynağının, HTŞ’nin Suriye’de yönetimi ele geçirdikten sonra verdiği sözleri yerine getirmemesi ve Suriye’de istikrar oluşması adına ve emperyalist güçlerin bölgesel çıkarları açısından kendisine verilen desteği, ülke içindeki farklı mezhep, kültür ve kimlikten halklara karşı, onları kendisine tamamen itaat etmeye zorlaması olduğu açıktır.
Ülkenin batısındaki kentlerde HTŞ yönetimi ile Arap Aleviler arasında yaşanan çatışmalar, güneydeki Dürziler ve kuzeydoğusundaki Kürtler ile birlikte Suriye’deki bölünme tablosunu da belirginleştiriyor. Bugüne kadar halkların demokratik talep ve beklentilerine yanıt vermek yerine sadece kendi iktidarını güçlendirmekle uğraşan HTŞ, Suriye’yi çatışmalara ve bölünmeye sürüklüyor. Suriye’nin bütünlüğünde yana olduklarını söyleyen emperyalist ve işbirlikçi güçlerin yarattığı Suriye tablosu her geçen gün endişe verici boyutlara varıyor. Ülkede yaşayan farklı halklarla; etnik-dinsel-mezhepsel topluluklarla anlaşmazlık, gerilim ve çatışmalar; HTŞ’nin ülkeyi nasıl yönetmek istediği ve nasıl bir gelecek tahayyül ettiğini gösteriyor. Aynı zamanda HTŞ üzerinden rejim değişikliğini gerçekleştirenlerin ülkeyi nereye sürüklediklerini de gözler önüne seriyor. Bugün HTŞ yönetimi, bölgedeki etnik-dinsel-mezhepsel gerilim ve çatışmaları sömürü ve yağmanın dayanağı olarak kullanan ve bu amaçla kendisini yönetime getiren emperyalistlerin ve bölge gericiliklerinin bir ‘aleti’ olmanın ötesine gitmiyor. Bu nedenle Suriye’yi yeni gerilim ve çatışmalara sürükleyen politikaları uygulamaktan da geri durmuyor. Sürekli HTŞ güzellemesi yapan emperyalist güçlerin ve Erdoğan yönetiminin çizdiği masumiyet tablosu yaşananlarla birlikte bir balon gibi patlıyor. ABD ve Batılı emperyalistler “Böl ve yönet, mezhep çatışmalarını kışkırt ve elde tut” politikası ile en önemli enerji kaynaklarının ve geçiş yollarının bulunduğu bölgeye hâkim olmak istiyor. HTŞ yönetiminin Suriye’deki etnik-dinsel fay hattı üzerine kurulması, Batılı emperyalistler ve İsrail’in bu yönetimi kontrol altında tutmasına hizmet ediyor. Türkiye’deki Erdoğan iktidarı; HTŞ gibi cihatçı grupları destekleyerek Suriye’yi mezhepsel görünüm kazanan bir savaşa sürüklemeleri, geçmişte sadece Arap Alevilerin değil Dürzi, Süryani, Êzidî, Kürt vd. halkların-azınlıkların da din adına kendilerine saldırıp katliamlar yapan bu çetele yol veriyor. Suriye’deki halkların, etnik-dinsel toplulukların bir arada yaşaması ancak demokratik-seküler bir yönetimle mümkündür. Kadınların, Alevilerin, Kürtlerin, Arapların, Türkmenlerin, Dürzilerin, Hıristiyanların ve daha birçok toplumsal kesimin dahil edileceği kapsayıcı bir demokratik yönetim, çatışma ve katliam girişimlerinin panzehri olacaktır. Suriye’de fiili bir bölünmeye yol açan bu politika karşısında sadece Kürtlerin, Dürzilerin ve Arap Alevilerin değil; Sünni Arap çoğunluktan yoksul-emekçi halkın da barış içinde ve güvenli bir şekilde birlikte yaşayacakları bir geleceği kurabilmeleri ancak demokratik-seküler bir eksende ortak mücadeleyi ve aralarındaki dayanışmayı büyütmelerinden geçiyor. Saldırıların durdurulması, bölge halklarının güvenliği için ortak mücadele bir ihtiyaçtır. Suriye halklarının Türkiye'nin emekçi halklarının desteğini ve dayanışmasına daha çok ihtiyacı var.
ABD ve Batılı emperyalistler, cihatçılığı bilinen ve ülkeyi demokratik bir temelde yönetmeyeceği gün gibi ortada olan HTŞ’yi destekleyerek bu saldırılara yol veriyor. Suriye’yi yeni gerilim ve çatışmalara sürükleyen, etnik ayrımları derinleştiren, katliamlara yol açan, sivil halkı tehdit eden katliamcı, ayrıştırıcı, tehditkâr politikalara derhal bir son verilmeli. Türkiye bu katliamlardan sorumlu olan güçleri desteklemeyi bir an önce bırakmalı, Suriye'deki kardeş halkların bir tehdidi olmamalıdır. Türkiye işçi sınıfına ve emekçi haklara çağrımızdır. Suriye'de HTŞ yönetimiyle birlikte Suriye halklarının başta canları olmakla beraber kimlikleri, inançları tehlikededir. Bize düşen görev halkların direnişlerinin yanında olmak ve bölgedeki katliamları durduracak bir mücadele örgütlemektir” dedi.

Editör: Sercan Yıldırım