HUM’ATA, HAK’HATA, HVE’STA!

Abone Ol
“Düşünce iyi düşünülsün, söz iyi söylensin, iş iyi yapılsın!”
Zerdüşt Spitama, yalvacı olduğu inanış dizgesinin Avesta adlı kutsal kitabından ve 3400 yıl öncesinden sesleniyor!
Görüldüğü gibi; ‘düşün, söyle, yap’ diyor!
Düşünebilen tek canlı insandır ve bunu aklı aracılığıyla yapıp bilince dönüştürür.
İnsan düşüncelerini söyleyebilmelidir. Yapabileceklerini, aklının üretimlerini, duyumsadıklarını söylemelidir.
İlk ikisinin somutlanışı yapmakla olanaklıdır! Düşünmeniz ve söylemeniz önemli ve gereklidir ama yapmazsanız bir önemi ve değeri yoktur!
Sıklıkla söylediğim sözlerden birisidir; “Ben insanları bu anlamda ikiye ayırıyorum; 1-Konuşanlar, 2-Yapanlar!”
Yalvaç Zerdüşt’le 3400 yıl sonra aynı noktada buluşacağımızı düşünemezdim! Kütüphanemin azizliğidir bu! Okumak, araştırmak güzel şey!
Hum’ata, hak’hata, hve’sta!
 
BİLGİ Mİ, İNANÇ MI?
Şen şakrak söyleşebildiğim bir cami imamı arkadaşla karşılaştım. Hal hatırdan sonra hayıflanarak sordu; “Yahu hocam, sen bilirsin (-dedim ya bilmediğim yoktur!-) bu koronavirüs şubelere ayrılmış; A, B, C falan. Nedir bu?
Bu senin koronavirüs Charles Darwin’in arkadaşı! Evrim Teorisini ispatlamak için ortak çalışıyorlar!
Anlamadım! O da ne? Ne ilgisi var Evrim Teorisiyle?
Hani Charles Darwin, Türlerin Kökeni kitabında anlatıyordu ya. Hani insan türü evrimleşerek maymundan insana...
Haaa! Anladım. Anladım da koronavirüs...
Hocam, sen sala verdin, boş camide ezan okudun, virüse lanet yağdırdın diye koronavirüs kahrolmuyor. Bilakis bildiğini okuyor! Evrimleşiyor, dönüşüp değişiyor! Düşman akıllı!
Darwin...
Dokunma Darwin’e hocam! Nasıl sen kırk yıldır bildiğini okuyorsan, doğa da bildiğini okuyor. Darwin’in tek yaptığı işaret parmağını uzatmak!
Yahu hocam, seninle de konuşulmuyor! Allem edip kallem edip lafı sokuşturuyorsun!
Hiç sesini yükseltme! Darwin’in işaret parmağı parmak da benimki soğan cücüğü mü?
Cami imamı arkadaşım kafasını sallayarak gitti...
...
Bilgi ve inanç hiçbir zaman çakışmaz! Her zaman çatışır! Bu çatışma her zaman bilginin lehine gitmez! Tarihin tekerinin durduğu zamanlar da olur!
İnanç; “Dünya düzdür, Güneş, Dünya’nın çevresinde döner!” dedi.
Galileo Galilei, “Dünya yuvarlak bir gezegendir, Güneşin çevresinde döner!” dedi.
İnanç harekete geçti ve Galileo Galilei’ye dünyayı dar etti! Öyle ki bilim adamı canını kurtarmak için geri adım atıp pes etti!
Sonuç; Dünya halen bir gezegen ve Güneşin uydusu olarak var olmayı sürdürüyor!
...
Bilgi ve İnanç ikilemini işlediğim yazıları yazarken kılı kırk yardığım doğrudur! Okuryazar ama Ümmi bir toplumda yaşadığımın bilincindeyim.
İnanç için hiçbir emek harcamaya gerek olmadığını, bilgi için koca bir ömrü çürütmek gerektiğini biliyoruz! Ümmi toplumların zaten başka düşmana gereksinimi yoktur! O, düz yolda yürürken ayağını taşa takar, önündeki direğe toslar!
 
ÇAYCUMA BELEDİYESİNİ VİRÜS MÜ ÇARPTI?
Spekülatif sonuçlar çıkarmayacak şekilde tümceler kurarak yazmam gerekiyor. Malum süreç nedeniyle kutuplaşan Çaycuma’da çalıyı yemeyenlerin bana ve yazılarıma bakışı, “Bu hafta ne yazmış bakalım!” kapsamında olduğu için onlar yazacağım her şeyi karşıtlık üzerine oturtuyor.
Gökçebey, Devrek ve Çaycuma’nın içinde bulunduğu bölgenin köy, belde ve şehir merkezlerinde görülen koronavirüs vakalarının Çaycuma Devlet Hastanesinde bakımı yapıldığı düşünülürse, belediyenin daha duyarlı ve atak olması beklenirdi.  
Sokağa çıkma yasağı uygulanan günlerde en azından ırmak suyuyla yollar yıkanıp insanların temas ettiği banklar, direkler, ticarethane kapıları vs. ilaçlanmalıydı. Özellikle dar gelirli aileler için gönüllüler eliyle yardım çalışması yapılabilirdi. Çavbella ve Aman of dinletmek dışında işler de yapılabilirdi. Yapılmadı. Yapıldıysa da ben görmedim. Görüştüklerim de görmemiş, bilmiyor!
Tamam... Bu konuda yazacaklarım bu kadar. Tanık sizin!
 
CEM BARUÖNÜ’NE TEŞEKKÜR...
Çaycuma’da sık görüştüğüm dostlarımdandır Cem. Çaycuma’nın ve ülkenin kilitlendiği noktalarda bir araya gelir laflarız. Düşüncelerime önem verir, düşüncelerine önem veririm. Araba almaya karar verdiğimde, kolumdan tutup şu an bindiğimiz arabayı aldıran kişidir Cem! Şakacıdır, güleç yüzlüdür, saygılıdır, kendi çizgisinde yenilikçi ve üretkendir...
Koronavirüs ablukası altındaki insanlarımıza destek olmak için başlattığı yardım çalışmalarını ilgi ve övünçle izliyorum. Cem ve arkadaşları örnek işler yapıyor! Dar gelirli ailelere karınca kararınca ulaşıp yapılması gerekeni yapıyorlar.
Cem Baruönü ve arkadaşlarını kucaklıyorum. Adamsınız adam! Daha ne diyeyim?
 
FIRSAT BULDUKÇA...
Fırsat buldukça yerel basının köşe yazarlarını okuyorum. Küsmek darılmak yok; çoğunlukla iyi eğleniyorum! Üst balkondan sokağa seslenir gibi, allame-i cihan pozlarında yazmasanız olmaz mı? Bırakın küçük dağları da devleti yönetenler yaratsın! Sağlıktan ulaşıma, ekonomiden dış ilişkilere kadar her alanda yetkin olmak mümkün değil!
Ya dil? Yani Türkçe? Anlatım? Bilgi?
‘Hala’ değil, hâlâ, ‘yaşıyan’ değil; yaşayan, ‘gurup’ değil, grup...
Bir batımda yazıp yazdığını gözden geçirmeden baskıya vermek neyin özgüvenidir?
Kırk yıla yaklaşan alan bilgisiyle ben yazılarımı üç dört kez ince işçilikten geçirmeden basıma vermiyorum! Bu hem kendime hem okura ve en önemlisi ana malzemem olan dilime yani Türkçeye olan saygımdır!
Ah bu çok bilir-bilmezliğimiz! Ah ki ah!
 
TROL SAYFALARI...
İktidarın bütün siyaset çizgisini ‘karşıtlık ve kutuplaşma’ üzerine kurduğu günden bugüne, gözü kapalı biat kültürünün trolleşme meyveleri tüm bereketiyle vitrinleri süslüyor!
Sosyal medyadan (facebook, twitter, instagram) trol sayfalarını izliyorum elbette! Eğlenceli geliyor bana! Somut hiçbir veriye dayanmadan yüksek perdeden bağırtılar ve sayıklamalar olarak söyleyebileceğim paylaşımlar değil de yorum yazanların söyledikleri eğlendiriyor beni!
Hani olmaz ya, varsayalım ki AKP ve CHP yöneticileri kucaklaşıp barıştı ve olması gereken karşılıklı saygı ve incelikle siyaset yapmaya başladılar! İnanın o zaman toplumsal bir travma patlak verir! Troller ne yazacaklarını, ne söyleyeceklerini bilemez ve sudan çıkmış balık gibi olurlar!
Benim için trol sayfalarındaki ‘üttürük’ yorumları izlemek eğlenceli olabilir ama ektiği ‘aptallık’ tohumları ve verdiği hasar çok uzun yıllar yok olmayacaktır!
Elbette bu gidiş iyi bir gidiş değil!