(SUR VE SIR-62 s./GÖL-86 s.)
Kitaplar 'memleketten', Devrek'ten geldi.
SUR VE SIR'ı, GÖL'ü cevizli helva tadıyla okudum.
Şiirler, geleneğin dışında, ölçüsüz-uyaksız, dizede bitmeyen düzyazıya yakın anlatımlı modern şiirler... İmgelerle, çağrışımla, güzel duyusal tatlar veriyor her şiir. Kurgu içinde kurgu başarılı.
Yapılar iç ezgilerle bezeli.
Söylevci öğreticilik yok. Şiir dünyasına donanımla giriliyor. Babil, Masal, tapınak, Lut kavmi, Estergon, Tuna, Mihrimah, Tatyana, Belkıs, Hayyam, Fahriye Abla, Ay Işığı Sonatı, Kibele, Kays, Züleyha, Yusuf, Kerem, Aslı, Ebu Leheb, Yakup, Süleyman, Şahmaran, balat, İsis, ortadoğu, Rumeli, Anadolu, antik çağ, ortaçağ, resim, müzik, inançlar, söylenceler, psikoloji, türkü, şarkı, ağıt... şiirlerin kurgu çözümünde ve temaya ulaşmada yol gösterici basamaklar.
Kentler, sokaklar, aşk, savaş, barış, kadın, mevsimlik işçiler, toplumun ve bireyin tüm dünyaları ve özellikle yalnızlık, ayrılık, acı-kıyım-ölüm-yoksulluk-hüzün-yara, ... dile gelmiş şiir dünyasında.
Şiirleri okurken sözcüklere takıldım: Çocuk, anne, yüz, gece, baba, aşk, sokaklar... Özellikle çocuk, (günümüzün çocuk işçi/çocuk gelin/kız ve kadın kırımları ortamında) acıyla, hüzünle kavruluyordu, umuda çıkmak için el uzatıyordu dizelere tutunarak.
Şairin çocuk, anne ve baba vurgusu etkiledi beni. Huzur üçgeninde sis ve bulut vardı. Aşkı, mutluluk güneşini engelleyen yeri bulmuş, gösteriyordu sanatçı.
İkinci, üçüncü okuyuşlarda, şiirlerde sözcük kovaladım. Önce çocuk üzerinde yoğunlaştım. İçinde çocuk geçen sayfaları, dizeleri not aldım. Yorumsuz sıraladığım notları okuduğunuzda sanatçı duyarlılığını siz de fark edeceksiniz.
Fikret'in, Mustafa Kemal Atatürk'ün önemsediği noktaya, KADINA VE ÇOCUĞA, vurgu yapıyor şair.
Haydi, bir bakalım!
ÇOCUK
SUR VE SIR
*âh, önce çocuklar öldü kirli oyunda (s9/1)
*çocuktum nehirlere aktım, gözlerim
okşardı ellerinin incittiği yüzümü (s10/5-6)
*çocukluğumu büyüdüm, dökülen gecikmişlik (s13/5)
*yasemin kokmalıydı tenin
dudağın çocukluğundan çaldığın büyü (s16/1-2)
*çocuktum, akkız dikenleri kanatırdı (s18/5)
*saydam bir çığlıktı çocukluğum (s20/4)
*masallar uğrak yeri çocukların, yol bitti (s20/5)
*tanıdık bir yoldum, yoruldum, yolum düşmedi/göçebe çocukların teğet geçen adresine (s21/12)
*haylaz çocuk ve kayıp baba (s23/11)
*kuytu kıyılarda çığlığı çocukların (s24/3)
*mesela hızır'dan gelirmiş ölekliği çocukların (s25/2)
*çocuktuk, köy odasında tırnaklarımızı yoklardı imam (s25/14)
*ahlar ve ahular bir tarih andıcı/ah nerede kendimi esir ettiğim çocuk tarihim (s27/4-5)
*yüzünü güney yıldızlarıyla aldatan çocuk/ne kalır içi boş ayetlerden sabaha (s27/12-13)
*gözleri çocukların, uzak bir barış söylencesi (s28/9)
*başka bir şeye benzer mi evlat acısı,
ölüsü sokağın ortasında, kaldırılmıyor (s28/14-15)
*...çaresizliği/sırtlayıp gidiyordun ve ardında/gözlerim kalıyordu çocuk! (s29/2-3-4)
*tuz dağlarını teğelledim de yüreğime sesini ödünç alıp bir çocuğun (s30/3-4)
*kaç çocuk gömülür bir surun dibine (s30/9)
*bir annenin kokusuna uyandım/şehirler yetim, sesi nar bülbülü çocukların (s30/10-11)
*çocukluğunu rafa kaldıran tanrı (s32/2)
*annem çocuktur benim... (s38/1-8)
*kendinden firar edip/çocukluğunu çaldığın (s40/2-3)
*beş odalı ahşap bir ev çocukluğum (s41/1)
*sesimize hançer düşer, güz çöreklenir üstüne/çıkar ceplerinden çocukluğum (s42/9-10)
*çocuk acıtma, büyüme sen (s47/3)
*kurmanbek varoluş, evveli ahiri/bildi çocuk
(s48/10-11)
*çocuklar biriktiriyorum, sesleri türkülere/karışan çocuklar, içimde annem dilsizim (s49/7-8)
*her şeyin kendinde bir çocukluğu vardır (s49/13)
*bir adam kanatır dudağındaki sözcükleri/ beşiği kertilmiş çocuk gelinden (s50/6-7)
*çocukluğunda ölür zaman (s50/13)
*"anne de beni niye verdin çocuğa/oynar oynar kum doldurur kucağa (s50/14-15)
*nehirlere ve aklın dik yokuşuna sürülen/kanamalı çocuklar (s51/6-7)
*tarih, bir divitin ucuyla öpüyor zamanı/ve güncenin gözaklarını çocuğun, kan (s52/1-2)
*ıhlamurla oynaşan çocuk (s53/5)
*acıyı dilenirken bahçesi kanayan çocuk (s56/11)
*gözlerimde iki çocuk ölüsü (s57/11)
*çocukluğunu aldatır herkes (s57/14)
*çocukluğum batıyordu gözlerime (s58/12)
*kefeni mavi bir çocuktu cami avlusuna bırakılan (s61/10)
*çocuklar, koynumda sakladığım kırmızı bir mendil (s62/1)
GÖL
*kullanılmış çocukluğum peri ve/feriydi (s14/6-7)
*bağışla, seni kuşatan bir şehrin/çocukluğu var içimde (s15/8-9)
*saçaklarından süzülür yaz-/kalbi çocukların, ... (s16/3-4)
*...sokakta unutulan çocukluğu/dudağımın yarası üç şair/rüştü, muzaffer ve kemal (s17/3-4-5)
*korkunun çocukluğu (s19/6)
*babasız değilse bir çocuk kayıp/yerleri görür ne yapsa (s23/10-11)
*çocukluğumuzu doldurduk eski evlerimize (s27/5)
*annem yaz biriktiriyor, kış masalları çocuklara (s27/12)
*ben çocuk kaldım (s29/8)
*beni sormuşsunuz koltuğunda gazete/dağıtan çocuğa beni tanıyan kelimelere (s30/12-13)
*çocukluğumu asıp elma dalına bursa çakısı/gözlerine kandım (s31/8-9)
*kiraz, yaz ve çocuklar kaldı geride (s35/5)
*hep çocuk kalırız (s42/3)
*mahcup oluyoruz çocuklara, yaşlılara (s45/1)
*kalbine benziyorsun/küçük bir çocuğun (s46/3-4)
*uzun bir çocuk tendürek, sancı (s47/9)
*gözkapaklarımı gömüyorum/karşıma çıkan ilk çocuk parkına (s48/6-7)
*ben o kiraz ağacının altında ağladım/çocukluğumu unutup, sesim intihara yatkındı (s49/1-2)
*çocukluğumuz bitmeden daha/karadut ekşisi bulaştı avucumuza (s52/3-4)
*yüzüm bozkır, yürüyen çocukluğumuz (s59/9)
*ağzında ateş taşıyan çocuk (s60/4)
*senin bende bıraktığın gül/sözcüklerin büyüttüğü çocuk! (s60/10-11)
*yarım kalan türküsü çocukların (s62/7)
*ey çocuksuz evler kör ikindi (s63/1)
*köyü koynunda unutan/annemin kim sallayacak beşiğini/çocukluğundan kalan (s66/6-7-8)
*kırılgan yanlarını sarıyorum çocuksu (s68/10)
* çocukların yüzüdür şu ince bahar/yaşamı gayya kuyusuna sürükleyen (s70/8-9)
*annem çocuk gelindir benim (s72/1)
*duvara asılı eleği, tutuşan eteği çocuksu (s72/4)
*ne kadar tanrıya benzese de çocuk sesi/sürçü lisan olmasa boğulacak içimde (s81/1-2)
*kapılara çekildikten küflü sürgü/yarım kalır
anımsadığı çocukluğu herkesin (s82/3-4)
*sen en iyisi mi, balon sat devrek pazarında/çocuklar sevinsin, hüzün aksın şehla göğe (s85/12-13)
İşte böyle!
Şair, ta tapınak, sunak döneminden, çağlar öncesinden çocukların izini sürüp geliyor bugünlere. Yurtta ve yeryüzünde, kentlerde-köylerde, savaşın, baskının, sömürünün yarattığı hüzünlerin çocukları ne kadar örselediğini görüyoruz. Özellikle çocukların, anaların huzuru yakalayamadığı dünyada aşk-mutluluk-özgürlük-barış zor. Şiirlere yansıyan hüzün, yas, arabesk bundan.
Şiirlerdeki kent, sokak, gece, ateş, aşk ışıksızlığı belki de anne ve çocuk hüzünlerinden kaynaklıdır.
SUR VE SIR peşinden GÖL, beni, karanlığa ışık, kuraklığa su aramaya yönlendirdi.
Barış, özgürlük, sevgi ve umut olmayınca aşk da yaşanmıyor dünyada acısız be! Ayrılıkların gözleri kör olsun!
Sevgilerimle...