Bu hayata neden ve ne için geldiğimizi sorgular dururuz çoğu zaman. Bir amacımız olduğuna inanmak isteriz ki bunca keşmekeşin altından kalkabilelim. Bende öyle düşünenlerdenim ne yalan söyleyeyim.
Kendime bir sıfat, bir erdem yükleme çabası içindeyim. İçine doğduğumuz ya da düştüğümüz şartların mukayesesinden yoruldum, zira zaman kaybından öteye gitmeyen gereksiz boğuşmalar gibi geliyor artık bana.
Belli bir coğrafyanın sınırları dâhilinde yaşıyor olmam, tohumlarımızın bu topraklara uyumundan sanırım. Bununla birlikte bana burada yüklediği sorumluluklar layık gördüğü kapasite dozunda elbette. Dedim ya görev dağılımı üzerine metot.
Neden başka bir sıfatla ya da başka bir toprakta var olmamışım öyle değil mi. Derinlere sanırım fazla dalmamak gerekiyor, sorgulamaya girdiğinizde ipucu bile yakalayamadan yaşamın sona geldiğiyle yüzleşiveriyorsunuz. Kabule geçmek, ama çaba sarf etmek bende işin özeti.
Buraları geçiyorum ama şu sıfat yükleme çabamın, kendim olarak kendime hakkını vermek istiyorum. Elbette daha iyisini yapabilirmişim erken yola düşebilseydim. Ama şu anki vaziyetten de memnun sayılırım işin doğrusu.
Her zaman söylediğimin özelliğimdir, içimde onlarca kadın var üretime endeksli, yani çok kalabalığım. Bunları sıfatlandırmak için yıllara ihtiyacım varmış, her birine ayrı ayrı kimlik verebilmem için, onların doğması gerekiyormuş.
Bu kentte kök salmak isteğim, işte bu içimdeki kalabalık kadınlarımın gayretleri yüzünden. Onların elinden tutmak zorundayım, bunun için çok çalışıp, çok üzülmem gerekse de bunu yapmak zorundayım, çünkü onlar bunu hak ediyorlar.
Birçoğunuz biliyorsunuz bu kentte doğdum, tam kırk yıl bir iş edinebilmek için bekledim. Kendimde hak görmediğim hiç bir şeye uzanmadım uzanmamda. Tamamen bir şans eseri, bir büyüğümün vasiyetiyle başladım sunum yapmaya ve onu ilk işim olarak benimsedim. Sarıldım, tutundum, çok sevdim, aslında çocukluk hayalimdi ama gerçekleşebileceğini hiç düşünememiştim, bu bana bir armağandı. Elime ilk gerçek mikrofonu aldığımda 2005 yılıydı sanırım, çok çalıştım çok örselendim yıllarca, fakat yılmadım ve sonunda farklı bir tarz ve üslup yarattım, layıkıyla da yapıyor olduğumu düşünüyorum.
İlk başlarda çekinerek yola koyulduğumu belirtmek isterim, hatta korkarak, eleştirilere dayanabilmek hiç kolay olmadı inanın, şimdi ise bir imzamın olması gurur verici. Öğrenmenin yaşı olmadığının altını kalın bir çizgiyle çizerseniz ve yanına iyi bir öğrenci ekini de yapıştırırsanız, ilerleyebilmek başarmak için elinizde çok iyi doneleriniz var demektir. İşte ben artık, buyum.
Bütün bu yolculuğun en yorucu kısmı bana hissettirdiği en büyük zorluk, içimdeki kalabalık kadınlarımdan biri, en çok başım onunla dertte, aslında çok sulu gözlü ve çok hassas, gözünün ucundaki yaş aralıksız ayak parmaklarına değiyor, o kadar sulu gözlü yani.
Kim bilir belki de diğer kadınları da o doğuruyordur. İçimdeki kalabalığın bereketi belki de o duygusal sulu gözlü kadın yüzündendir.
Derken yıllar içinde o coşkuyla beraber içimde kıpırdanmaya başlayan diğer kadınla tanıştım, yazar olmak isteyen kadınla. Kırk yaşıma kadar sorumluluklarına ailesine önceliği olan ben, 2010 yılında kadınlarımdan yazar olanla tanıştım ve yola koyulduk cahil cesaretiyle, üstelik mahalle baskılarıyla, toplum baskılarıyla boğuşarak, bir baş kaldırış belki de, var olma sancıları yüzünden, ilk kitaba da yansıdı bu direnişin söz dizgileri ‘Kırkımdan sonra azmadım, Kırkımdan önce yazmadım’ ilk kitabımdı. Sonrasında sunumlarımın benli farkı için şiire çevirdim yüzümü ve âşık oldum her bir satıra.
İçinde yaşamın tüm şifreleri gizli olan bütün satırlar, başucumda nöbet tutuyor o gün bu gündür. Şair kadınımla büyüdüğümü, olgunlaştığımı fark ettim. Beni dizginleyen öğüt veren ve hedefime kilitleyen aslında şair kadınımdır. Yazar ve şair kadınımla, olmazsa olmaz sunucu kadınımı da aldım Mart ayı içinde gerçekleşecek olan faaliyetlerimize hazırlanıyoruz. Ancak bir sürprizde içimde var olan ve yeni tanıştığım bestekâr kadından geldi. 2015 yılında güftesi ve bestesi bana ait olan üç T. S. M. eseri ürettik bestekâr kadınımla, sanırım ilk olarak etkinliğimizde görücüye çıkacak. Bugüne değin iki kitap çıkmıştı. İlk kitabım, Kırkımdan sonra azmadım, kırkımdan önce yazmadım, ikinci kitabım Rutubet böcekleri, şimdi Yolsuz dere ve Üvey şehirler kitaplarımız baskıda. Çalışkan ve kalabalık kadınlarımla İmza günlerinde Şiir dinletilerimde ve sunumlarımda buluşmak dileğimle, birlikte şarkılar söylemek garantisiyle elbette. Bu arada oldukça kalabalık bir ekibimle hazırlanıyoruz sürprizler geceye dair hazırlık aşamasında.
Bir sıfat ve bir erdem için başladığım yolculuğuma, yılmadan devam edebilmek amacım. Biliyorum çok çukur var ortalıkta ve ben çok sulu gözlüyüm, çünkü canım yanıyor kayıtsız kalamıyorum, insanım nede olsa.
Bundan sonraki işim çok daha zor, tanıştığım tüm kadınlarımla ve yeni tanışacak olduklarımla çok çalışarak her şeyin en iyisini yapmak zorundayım. Bana armağan edilen biyolojik özelliğimin doğurganlığıyla çoğalıyor üretimler. Sadece endişem zaman sıkıntısı, sayılı günler geçip gittiğinde, ölümden çaldıklarım çok yaşasın istiyorum. Ve belki de benim içimde imkânsızlıklar içinden doğan kadınlarım rehber olur, bir ışık, bir umut olur başarmak isteyenlere.
İstiyorsanız başarıyorsunuz inanın bana, engeller ürkütmesin korkutmasın. Çukurlar içine kimi düşüreceğini çok iyi biliyor, siz sadece biraz fazla yoruluyorsunuz engel atlamaktan dolayı ama bağımsızlık ve kendinin efendisi olabilme lüksü bütün bunlara değer. Ayrıntılar ve tarihler için duyuru yapılacaktır, bekleriz…