2021 yılında TMMOB tarafından açılan davada Erzincan İdare Mahkemesince önce eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiş, TMMOB’nin kararı temyiz etmesi üzerine Danıştay itirazları haklı görmüş ve kararı bozarak yeni bir bilirkişi raporu alınması gerektiğini ifade etmişti. 13 Şubat 2024 tarihinde maden sahasında yaşanan liç kayması neticesinde 9 işçinin göçük altında kalması ile çevresel felaketlerin yanı sıra iş cinayetine de sebep olan maden sahasının 2. kapasite artışına yönelik TMMOB tarafından açılan davada bilirkişiler; ÇED raporunun eksik ve yetersiz, projenin ise çevresel etkilerinin zararlı olduğunu ifade etmişti.
Hazırlanan yeni bilirkişi raporundaki ifadeleri değerlendiren Erzincan İdare Mahkemesi “Bu durumda, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ile bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; gerek boru hattı gerekse çeşitli kimyasalların proseslere dahil edildiği çelik yapılara ilişkin deprem performans raporunun, kullanılan malzemelerin özellikleri, geometrisi, tasarım detayları, yapıların deprem yüklerine karşı dayanımı, taşıma kapasiteleri ve yerel zemin koşullarının söz konusu kimyasal hazırlama binası gibi yapılarda nasıl sonuç verdiğinin belirsiz olduğu, zamana bağlı olarak kullanılan kimyasalların çelik konstrüksiyonun dayanıklılığı üzerindeki etkilerinin de dikkate alınmadığı, tesisin deprem performans raporunun olmadığı, ocakta gerçekleştirilecek patlatmaların neden olabileceği olası çevresel etkilerin ocak şevleri ile yığın liçi zonu üzerinde olacağı, keşif günü de manganez ocakta yer yer akmaların gözlendiği, tekrarlayan patlatma kaynaklı titreşimlerin dik/dike yakın ve yüksek şevlerde (yığın liçi şevleri de dahil) lokal akma/dökülme oluşturan kırık/çatlakların zamanla gelişmesine katkı yapabileceği, bu durumda lokal kırıkların çevrede yayılıp birbirleri ile ağ oluşturacak şekilde temas ederek geniş alanları etkileyebileceği, bu durumun titreşimlerin etken faktör olduğu yenilmelere neden olabileceği, ancak maden işletmesine ait ÇED Raporunda ocaklarda gerçekleştirilecek patlatmaların çevresel etkileri konusunda yapılan değerlendirmelerde işletme ÇED alanı dışında yer alan yerleşim birimlerinin esas alındığı, tank liçi sonucu ortaya çıkan ve Atık Depolama Tesisi (ADT)'nde biriktirilen atıklardaki çok küçük tane boyundaki taneciklerin rüzgar erozyonuyla taşınmasıyla ortaya çıkabilecek hava kirliliği riski bakımından Nihai ÇED Raporunda bilimsel ve teknik herhangi bir çevresel etki değerlendirmesi yapılmadığı, Nihai ÇED Raporunda, evaporatör kullanımıyla ilgili sadece HCN emisyonu bakımından çevresel etki değerlendirmesi yapıldığı, evaporatöre gönderilen suda çok ince katı mineral tanelerinin de bulunma olasılığı ile ortaya çıkabilecek hava kirliliği riski bakımından bilimsel ve teknik herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, tarımsal yönden yapılacak rehabilitasyon çalışmalarının neler olduğunun ÇED Raporunda detaylandırılmadığı, projenin yer aldığı bölgede deprem üretme potansiyeline sahip aktif fay hatlarının bulunduğu, İliç’in hemen batısında yer alan Divriği fayının Nihai ÇED Raporunda dikkate alınmadığı, pasa alanı proje sahalarının projelendirilmesinde yatay deprem ivmesinin bu tür uzun süre hizmet verecek hassas bir mühendislik yapısı için oldukça düşük (0.2g) alındığı, yer altı yapısının belirlenmesine yönelik yapılan jeofizik ölçümlerin olduğu bölümlerde bir çok yazım hatalarının mevcut olduğu, jeofizik parametre ile jeolojik terimlerinin kullanılmasında bazı hataların bulunduğu, proje sahasının yer altı jeolojik yapısındaki düşük hız zonunun dikkate alınmadığı, olası bir deprem, heyelan vb. afet esnasında, projeye ait mühendislik yapılarının zarar görebileceği, yüzey suyu kaynakları açısından Nihai ÇED Raporunda yer alan 2006-2020 yılları verilerinin parametre bazında tek bir ortalama değer ile sunulduğu, bu nedenle 2020 yılı öncesinde maden faaliyetlerinin etkisinin yıllar bazındaki değişiminin sağlıklı bir şekilde değerlendirilemediği, 2021 yılı ve sonrasında verilen analiz sonuçlarında fe, pb, mn, as, b, al ve ni parametrelerinin örnekleme noktalarına göre farklılık göstermekle birlikte sınır değerlerini aştığı dönemlerin olduğu, toprak kalitesi açısından analiz sonuçlarına göre bazı noktalarda sb, as, bi değerlerinin, bazı noktalarda ise ca, pb, mn, mo, ni, se, ag, zn değerlerinin yerkabuğu değerlerinin üzerinde olduğu, bu analiz sonuçlarının 2014 yılı ÇED Raporuna sunulan veriler ile birebir aynı olduğu ve mevcut toprak kalitesini temsil edecek yakın tarihli toprak numunesi analiz sonuçlarının yer almadığı, 2022-2023 yılları arasını kapsayan analiz sonuçlarında ise tüm toprak numunelerinde as, ni ve co parametrelerinin, bazı noktalarda ise cu ve pb parametrelerinin mevzuatta verilen sınır değerlerini aştığı, toprak kayması sonrası durumda, toprak analizlerindeki toplam siyanür değerinin dikkat çekici olduğu ve çevresel açıdan risk teşkil edeceğinin öngörüldüğü, benzer şekilde as, hg, cd, pb gibi parametrelerin toprak yapısında heyelan sonrası alınan numunelerde yükselen bir eğilime sahip olduğu ve çevresel açıdan uzun dönemde risk teşkil edeceği, raporda ayrıca "yığın liç sahasında dinamik yük altında sahada yerel kaymalar olması muhtemel olsa da, yapının bütünlüğünü bozacak bir duraysızlık söz konusu olmayacaktır" denildiği, ancak bu tespitin aksine 13.02.2024 tarihinde yığın liç sahasında 428.68498m²’lik bir alanın kaydığı ve 9 işçinin toprak kayması nedeniyle hayatlarını kaybettiği, bu olayın Nihai ÇED Raporunda böyle bir riskin öngörülemediğini ve gerekli tedbirlerin alınamadığını gösterdiği, projenin yer aldığı bölgenin jeolojik karakteristikleri, tektonik yapısı ve topoğrafik özellikleri dikkate alındığında, değişecek ortam şartlarına karşı yüksek hassasiyete sahip olduğu, proje alanında yer alan jeolojik birimlerin kaya türü özellikleri, tabakalanma yapıları ve süreksizlik düzlemleri kaya kütlelerinin dayanım özelliklerini zayıflattığı, proje sahasını doğrudan etkileyen faylar ve proje sahasına çok yakın mesafede yer alan Türkiye’nin en önemli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Fay Zonunun bölgeyi deprem açısından önemli kıldığı, lokal faylar ve kuzey anadolu fay zonunda meydana gelecek büyük depremlerin proje sahasını etkileyeceği ve çeşitli problemlerin yaşanmasına neden olacağı, proje sahasında eğimi yüksek yamaçların bulunmasının bölgenin dış etkilere karşı hassasiyetini artırdığı, eğimin yüksek olması nedeni ile yağışlı dönemlerde meydana gelecek bir deprem durumunda ve sahada yürütülecek inşaat faaliyetleri esnasında heyelanların meydana gelmesinin beklendiği, projenin yer aldığı bölgede, deprem, heyelan, su baskını ve çığ gibi doğal afetlerin meydana gelme potansiyelinin yüksek olduğu, bu afetlerin meydana gelmesinin, proje sahasındaki ulaşım yollarının, tesislerin, elektrik ve su iletim hatlarının ve makine ekipmanlarının hasar görmesine neden olacağı, ayrıca bu tür afetlerin can kayıplarına neden olma ihtimalinin de çok yüksek olduğu, inceleme alanındaki jeolojik birimlerin, özellikle beslenme havzası ve maden işletme alanı sınırlarında, geçirimli özellik göstermesi, yeraltı ve yüzey sularının akış yönlerinin Karasu Nehrine doğru olması ve işletme sahasının bu Nehrin beslenme havzasında olması sebepleriyle, mevcut durum ve kapasite artışının yeraltı suyunu, dolayısıyla Karasu Nehrini kirleteceği, yığın liçi tesisinin Fırat Nehri’ne ve Çöpler Köyü’ne çok yakın konumda bulunduğu ADT 1’in ve ADT 2'nin proje alanının Sabırlı Deresi’nin dolayısıyla Fırat Nehrini besleyen dere yataklarının üzerinde yer aldığı, hava kalitesi etkileri için 10 km’lik bir çap içerisinde kalan tüm yerleşim birimlerinin etki alanı olarak değerlendirmeye tabi tutulduğu, yer seviyesine ait verilerin, tesise 36 km mesafede yer alan Sivas Divriği İstasyonu’ndan sağlandığı, uzun dönem meteorolojik verilerin temsil edilebilir olması gerekliliğinin en temel sebebinin, atmosferin yere yakın seviyelerinde (yer seviyesi - 1, 2 km) topoğrafik etkilere (dağ-tepe yapıları, sulak alanların mevcudiyeti, diğer yapılar vb.) ve bunlara bağlı sürtünme-pürüzlülük koşullarına göre meteorolojik parametrelerin ve atmosferik olayların kısa mesafelerde ciddi değişimler gösterebilecek olması olduğu, dolayısıyla yer seviyesine ait saatlik olarak modele girdi olarak sunulan meteorolojik parametrelerin, 36 km mesafede ciddi değişimlere uğrama potansiyeline sahip olduğu, tesis sahasının kendi içerisinde yaklaşık 700 metre (800-1500 metre) değişken rakıma sahip olduğu bilgisinin Nihai ÇED Raporunda yer aldığı, dolayısıyla, orografik etkiler, yamaç sis oluşumları gibi durumların da ayrıca ele alınması gerektiği, hali hazırda model çıktıları için meteorolojik değişkenler önemli girdiler olduğu için "veriler ilgili uzmanların görüşleri doğrultusunda tamamlanmış ve uygun görülmüştür" şeklinde Nihai ÇED Raporunda yer alan ifadenin bilimsellikten ve objektiflikten uzak olduğu, AERMET Modeli için temsil edilebilirliği özellikle yer seviyesine ait meteorolojik parametrelerin girdi olarak kullanılmasından kaynaklı düşük olan AERMOD Model çıktılarında dahi en kötü senaryoda 2024 sonrası sınır değerlerin aşılma olasılığının bulunduğu, 36 km mesafede yer alan bir meteoroloji istasyonuna ait saatlik ölçüm verilerinin direkt olarak model için girdi parametresi olarak alınmasının, ortaya çıkan model sonuçlarının tam olarak güvenilir bir kaynak olamayacağını da gösterdiği, projenin çevre kirliliğine meteorolojik faktörler gözetilerek nasıl bir olumsuz etkide bulunacağının, yalnızca anılan model çıktıları yardımıyla ifade edilmeye çalışıldığı, olası olumsuz etkilerle ilgili olarak, gerekli önlemlerin ve risk planlamalarının değişken atmosferik koşullar altında nasıl gerçekleştirileceği hususunun tartışılmadığı, olası olumsuz etkilerle ilgili olarak, gerekli önlemlerin ve risk planlamalarının değişken atmosferik koşullar altında (özellikle şiddetli hava koşullarının meydana geldiği durumlarda) nasıl hazırlanacağına ilişkin kapsamlı analizlerin Nihai ÇED Raporunda sunulmadığı, olası bir çığ olayına ilişkin gerekli önlem ya da bir risk planlamasının yapılmadığı, bu büyüklükte bir tesis için tüm koşulların oluşma ihtimali varsayılarak gerekli önlemlerin ve risk planlamalarının yapılması gerektiği, evaporatör kullanımına bağlı olası olumsuz etkilerle ilgili yapılan analizlerin yalnızca HCN kaynaklı olarak düşünüldüğü, diğer yandan, ADT içinde tehlikeli atık sınıfında yer alan çok küçük taneli yapıların bulunma olasılıklarının mevcut olduğu, dolayısıyla, ADT’deki fazla suyun evaporatör yardımıyla havaya püskürtülmesi esnasında bu çok küçük taneli tehlikeli atıkların havaya karışmasının kaçınılmaz olduğu, havada asılı halde kalacak ve değişken atmosferik koşullar altında rüzgârın etkisiyle kaynak bölgesinden taşınacak tehlikeli atıkların, derinlemesine ve detaylı bir şekilde incelenmesine ihtiyaç olduğu, tüm bu sebeplerden ötürü, evaporatör kullanımıyla ilgili yalnızca HCN için değil, ADT’de çökelmemiş halde bulunma potansiyeline sahip çok küçük tanecikli tehlikeli atıklarla ilgili analizlerin ve olası senaryoların hazırlanması gerektiği tespitleri dikkate alındığında, dava konusu Çöpler Köyü Mevkiinde (müdahil) Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılması planlanan 847, 49729 ve 20067313 ruhsat sayılı "Çöpler Kompleks Madeni 2. Kapasite Artışı ve Flatasyon Tesisi Projesi" için Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından verilen 07.10.2021 tarihli "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararında, hukuka ve mevzuata uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” şeklinde değerlendirmede bulunarak dava konusu işlemin iptaline karar verdi.