Facebook sayfama gelen bir yazı bu. Nereye gidiyoruz sorularına verilen bir yanıttır :
“Demokrasiyi oy çoğunluğu’nun zorbalığı olarak gören, bu yolla her türlü anti demokratik uygulamayı destekleyen, hiç de gerçek demokrasi, evrensel hukuk normları, insan hakları, çevre-doğa, çalışan hakları vb. konularda ne kamu, ne toplumsal, ne de gelecek nesiller için yarar gözetmeden, sadece kendi siyasi parti ve inşaat manyağı destekçileri, yerli yabancı sermayedarları kollayan muhafazakâr bile olmayan anlayışların bu ülkenin halkına, ‘Anayasa Değişikliği’ ile hayırlı bir teklif getireceklerine inanmıyorum, şimdiden külliyen karşısındayım... TC'nin güçler ayrılığı ve parlamenter demokrasisinin yerine getirilmek istenen tek adam (diktatör) demokrasisine karşıyım... Meclisi işlevsiz ve yetkisiz kılmak bu ülkede yapılacak en büyük DARBE olacaktır...”
*
Prof. İbrahim Kaboğlu: “Türkiye, insan hakları Avrupa standartları için ‘hükümetler-ötesi’ bir ‘Devlet politikası’ geliştirdi. Bu yolda, sivil toplum da çok çaba gösterdi. Bu süreçte ülkemiz bedeller de ödedi, akçasal değil sadece; insan hakları karnesi en kötü olan ülke şeklinde teşhirle. Yaşam hakkı ve düşünce özgürlüğü ihlalleri, işkence ve kötü muamele, mülkiyet hakkı ve toplanma-gösteri özgürlüğü ihlalleri, adil yargılanma hakkı ihlalleri, ‘Türkiye’nin insan hakları karnesi’nde hep ilk sıralarda yer aldı.
Özellikle, AYM’ye bireysel başvuru ve tazminat komisyonu sayesinde sayısal azalmalar olsa da, “insan hakları karnesi” hayli sorunlu. 15 Temmuz gecesi korkunç darbe girişimi, ‘ihanet şebekesi’nin ahtapot gibi nerelere kol ve kanat gerdiğini toplumun görebilmesi için vesile oldu. Bunlar sadece, buzulun görünen kısımları… Doğru, darbeci “halk düşmanları”, en ağır yaptırımları hak ediyor. Fakat onlara hak arama yolları açmamak ve bu şebekenin örülmesine katkı sunanlardan da hesap sormak için, ‘insan hakları hukuku’ gerekleri göz ardı edilmemeli.”
*
Başbakan Binali Yıldırım, gün dolayısıyla yayınladığı mesajının bir bölümünde şöyle dedi: “Türk milleti insan haklarına ve demokrasiye bağlılığı özümsemiş ve benimsemiştir. Nitekim 15 Temmuz gecesi ülkemizdeki anayasal düzene ve temel hak ve özgürlüklerimize karşı haince bir saldırıda bulunulmuş ve bu teşebbüse milletimizce gereken cevap verilmiştir. Milletimizin 15 Temmuz terörist darbe girişimine karşı gösterdiği tarihi tepki, aynı zamanda insan hak ve özgürlüklerine olan bağlılığının da en açık göstergesi olmuştur. Türk milleti, demokrasiye bağlılığının söylem düzeyinde olmadığını hayatını ortaya koyarak göstermiş ve istiklal ve özgürlüğü için hayatını ortaya koyabileceğini 248 şehit vermek suretiyle kanıtlamıştır.”

Yenikapı ruhu, 0HAL uygulamalarıyla ne yazık ki, hak ihlallerine ve hukuksuzluklara konu oluyor. Türkiye, bu konuda (ihlaller nedeniyle) sabıkalı olup, yıllardır AİHM’de ağır tazminat ödemelerine mahkûm olmuş ülkelerin başında gelmektedir… “Batı dünyası”ndan gelen tepkilere diplomasiden çok, iktidardan çok cumhur, tepki vermektedir