“İşçi sınıfı yok” diyenler! Peki, ölenler kim?

Abone Ol
Her gün yeni bir gündem oluşturup asıl sorunlarımızı unutturmaya çalışan yönetenler, her şeyi güllük gülistanlık gösterip insanlarımızın inanç-duygularını da hayasızca sömürürken, “Bakın hepimiz din kardeşiyiz, aynı milletten-ümmetten-tebaadanız. Çoğumuz hemşeriyiz. ‘Sınıflar var’ diye bizi bölmeye çalışıyorlar. Yoksul-zengin düşmanlığı yaratıyorlar. Ülkede sınıflar yok, sadece kimimiz yoksul kimimiz varlıklıyız. Bu da Allah vergisi, yoksullarda öbür dünyada zengin olacak. Hadisler-ayetler böyle diyor… Sadece,  alım gücü olanlarla olmayanlar arasında faklılık var”… söylemlerini sık sık kullanıyor…

 

Sadece dindarlar değil, cumhuriyetin temeline komünist kanı dökenler ve bu kan dökümüne ortak olanların tümü antikomünistlikte birleşiyorlar. Görünüşte dindar davranıp, “Komşusu açken tok yatılmaz” diyerek, sonradan yoksul semtten ayrılıp varsıl semte gidenler güya inançlarına göre vebalden kurtuluyor. Bu söylemlerim samimi dindar olanlara değil. Ama şunda ısrarlıyım, kim olursa olsun özünde antikomünistlik taşıyorsa bunlar insanlıktan nasibini almamış haytalardır.

 

Bunlar işçi sınıfını yok sayıyorlar. Sizler, “Bu ülkede sınıflar yok” diyenler; son on üç yılda iş cinayetlerinde can veren on dört bin kişi kim? Bunlar son model hava- kara araçlarıyla Havai Adaları’na veya başka yerlere tatile giderlerken mi can verdiler? “Ülke kalkınıyor-kalkınacak” diyenler aslında kendileri kalkınıyor. Lanet olsun insan kanı üzerinden kalkınan ülkenin yöneticilerine…

 

HALKIN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU KREDİ KARTI BATAĞINDA

On binlerce gencimiz öğrenim bursu-kredi mağduru… Kredi kartlarını kullananlar olmayan paralarını harcayarak kapitalist sistemin çarklarını çevirdiklerinin farkında değil. Ama fukara ne yapsın, bankalar uzun vadeli binlerce lira veriyor, para bu alınmaz mı?  Tabii vatandaş alıyor ve doğru borç batağına ve geleceği ipotek altına. Bunların neredeyse tamamı işçiler- emekçiler yani bizim sınıfımız. Sınıfımızın büyük çoğunluğu günde 10–12 saat sosyal güvencesiz ve asgari ücretle çalıştırılıyor. Son on üç yılda on dört bin ölü. On dört bin işçi emekçi. Çoğu öldükten sonra SGK’lı yapıldı. Çoğu kredi kartı –banka mağduru. Çoğunluk daha çok genç yaşında. Ölümlerin yanı sıra; on üç yılda bir milyona yakın iş kazasında yaralanan, sakat kalan on binlerce kişi. Sistem çok acımasız.

 

Dindarların hümanist kişiliklerinin olduğu söylenir ama heyhat, bu ülkenin Enerji Bakanı birkaç yıl önce Karadon Bölgesi’nde grizu patlamasında feci şekilde can veren sınıf kardeşlerimiz için “Güzel öldüler” dedi. Bakana göre ölümün güzeli oluyormuş da bizim haberimiz yok. Ne olacak, bakanın tuzu kuru. Geride garip kalacak bir aile ferdi yok ki. Uçakla yaptığı seyahatlerin birinde uçak bir dağa çarparsa bakan ve onun gibilerinin ölümü de güzel olur. Madenci olduğum için bilirim, ocakta yerin altında kaza geçiren bir işçinin aklına önce ailesi çoluk çocuğu gelir, yani ölümünden sonra çoluk çocuğunun yaşayacakları mahrumiyet aklına gelir. Bu ölümün neresi güzel? Haa doğru, ölüm bazen çekilen acılar karşısında kurtuluş yoludur da. Ama Bakan Bey ve bu düşüncede olanlar benim bu sözlerimi kastetmiyor onun güzel ölüm dediği, can çekişmeden ölmekmiş. Hey gidi be! Sanki bakanımız birkaç kez ölmüşte dirilmiş gibi ölümlerin çeşitlerini biliyor.

 

Sınıf kardeşlerimiz ölüyor, sadece kapitalist sistemin devamlılığı konusunda ittifak yapan güçler ki bunların tümümün ortak noktası, antikomünizm, yani komünizm karşıtlığı, yani emek düşmanlığı.

İnsanları işsiz ve muhtaç hale getirmek için her yolu deniyorlar. Çok sesleri çıkmasın diye arada bir sosyal devletin kanatlarını açıyorlar. Hem de bunların çoğunu da; Afrika, Ortadoğu vb. ülkeleri kan gölüne çeviren savaş –silah sanayisinden elde edilen, Avrupa Birliği’nin (AB) kanlı parasından, projeler yapıp pay alarak dağıtıyorlar. Kendileri de Müslüman olan iktidar, Müslüman’ın Müslüman’ı katlettiği ülkelerde barış konusunda adım atacağı yerde taraf tutuyor. Yardım kolileri-ramazan yemekleri ile yoksula bir parça kemik verip yalamasını seyredenler hiçbir zaman bu insanların yoksulluktan kurtulmasını istemezler, onları yardımlarla kendilerine bağımlı hale getirirler. Halbuki insan sosyal varlıktır üretmek ister. Sadaka, kumanya vb. şeyleri alanların çoğunluğu bunu alırken sıkılıyor, ama ne yapsın almak zorunda. Sonra onu savunanacak en önemli şey olan siyasi bir örgütü yok ki?

 

İş cinayetlerini, sınıf kardeşlerimizin aramızdan yitip gitmesini önlemenin tek yolu, ekonomik demokratik alan olarak sendika da, siyasal olarak sınıf partisinde örgütlenmesinden geçer. Bunlar olmadığı sürede bu ölümler hep yaşanacak. “İşçi sınıfı yok” diyenlere tekrar soruyorum: Sadece 2000 - 2013 yılları arasında çeşitli işkollarında çalışırken can veren on dört bin kişi kim?