İstanbul sözleşmesinin cumhurbaşkanınca tek taraflı olarak fesh edilmesinden sonra kadınlar da ülke çapında protesto gösterilerine başladılar.
Haklarını istiyorlar…
Kadın Dayanışma Komiteleri düzenin kadınlara yönelik durmak bilmeyen saldırısına karşı mücadelesini yükseltiyor. Ülkenin her yerinde gösteriler yapıldı ve yapılmaya devam edecek gibi de…
Komiteler kadına yönelik şiddetin ve sömürünün kökünü kazmak için, bu eşitsiz ve adaletsiz düzeni değiştirmek için kadınları kendi kararlarını vermeye çağırıyor!
Bu çerçevede şunlara dikkat çekiyor ve istiyorlar;
● Toplumsal yaşamın dinsel kurallar üzerinden tanımlanması ve sorgulanmasına son verilmelidir.
● Tarikat ve cemaatlerin örgütlenmeleri yasaklanmalıdır.
● Eğitimdeki mevcut gerici müfredat uygulamasına son verilerek bilimsel temellerle hazırlanmış yeni müfredatın uygulanmasına en kısa sürede başlanmalıdır.
● Zorunlu din dersleri kaldırılmalı, tüm okullarda karma eğitim verilmelidir.
● İmam hatipler kapatılmalıdır.
● Kadınların dinsel kurallar gerekçe gösterilerek aileleri, sosyal çevreleri veya işyerleri tarafından örtünmek zorunda bırakılmaları suç sayılmalıdır.
● Müftülerin nikah kıyma yetkisi sonlandırılmalıdır.
● Sağlık hizmeti sunumunda cinsiyet ayrımcılığı barındıran her türlü uygulama yasaklanmalıdır.
Türkiye’de ve tüm dünyada artan kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin kökeninde sömürü düzeni vardır. Aile içi şiddet ve istismar sürerken ailenin kutsallığını dilinden düşürmeyen siyasetçiler vardır. Adalet sağlayamayan hukuk sistemi vardır. Çalışma rejiminin patronların çıkarları için kuralsızlaştırılması vardır.
Kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini engellemek için siyasi iktidarın sığındığı aile kurumunun güçlendirilmesi politikaları iki yüzlüdür. Kadın cinayetlerinin önemli bir bölümü örf ve adetler gerekçe gösterilerek işlenmektedir.
Kadınlar şiddetin ve sömürünün kökünü kazımak için mücadelede kararlı!
Bu nedenle;
● Şiddet gören kadınlar için dayanışma evleri açılmalıdır. Bu dayanışma evleri kadınların saklandığı değil, hayatlarının yeniden kurulmasında tüm toplumun desteğinin sunulduğu yerler olmalıdır.
● Tecrit edilecek olanlar şiddet görenler değil, şiddet uygulayanlar olmalıdır.
● Şiddet uygulama eğiliminde olduğu saptanan kişiler bilimsel değerlendirmeler eşliğinde şiddet önleyici bir programa alınmalıdır.
● Hukukta erkeklere yönelik ayrımcılık ve iyi niyet okumaları suç kapsamına alınmalıdır.
● Kadınların özgürlüklerini ve sosyal hayatlarını dini ve geleneksel dayatmalarla kısıtlayan her türlü eleştiri ve müdahale suç sayılmalıdır.
● Bireysel silahlanma yasaklanmalıdır.
Kadınlar eğitim düzeylerindeki yükselmeye rağmen erkeklerden belirgin olarak daha az istihdam ediliyor. Eşitsizlikler daha iş görüşmelerinde başlıyor, kadınların medeni halleri, çocuk sahibi olma durumları işe alınıp alınmayacaklarında belirleyici oluyor. Gebelik ve süt izinleri bahanesiyle kadınların mesleklerinde ilerlemeleri engelleniyor. Aynı eğitim ve niteliklere sahip oldukları halde aynı işi yapan kadınlara erkeklerden daha az ücret veriliyor. Ekonomik krizlerde önce kadınlar işten çıkarılıyor.
Kadınlar düşük ücretleri ve işsizlikle tehdit edilmeyi kabul etmiyor ve haykırıyor:
● Tüm kadınların çalışma hakkı vardır. Devlet tüm vatandaşların çalışma hakkını güvence altına almakla yükümlüdür.
● Aynı işi yapan emekçiler cinsiyet, etnik köken, din ve mezhep farketmeksizin aynı ücreti almalıdır.
● İşyerlerinde kadın işçi sayısına göre değil, emekçilerin talepleri doğrultusunda kreş ve emzirme odası açılmalıdır. Bu görevini yerine getirmeyen işyerleri cezalandırılmalıdır.
● Emziren annelerin süt izinlerini kullanmalarını engellemek suçtur.
Kadınların eğitim hakkı
Bugün pek çok yoksul ailenin çocuğu nitelikli eğitim alamıyor. Ebeveynler çocuklarını bir gelecekleri olması umuduyla cemaatlere teslim ediyor. Eğitim kamusal bir hizmet olmaktan çıkarılarak bireysel bir anlayışla yeniden inşa ediliyor. Bu süreçte kız çocukları eğitimde giderek derinleşen eşitsizliklerden daha çok etkileniyor. Çocuk yaşta ev işlerinde, çocuk bakımında geleneksel kadın rollerini üstlenmek zorunda bırakılıyor. Çocuk yaşta evlendirilmeye, hatta anne olmaya mecbur ediliyor.
Kadınlar cumhuriyetin en önemli kazanımlarından biri olan eğitim alma ve meslek edinme hakkından vazgeçmiyor! Eğitim haklarından artık feragat etmeyeceklerini bildiriyor.
● 18 yaşına kadar kadın-erkek tüm bireylerin eğitimi zorunludur.
● Kız çocuklarını okula göndermeyen aileler, psikologlar ve pedagoglar eşliğinde ziyaret edilerek kızlarını okula göndermek üzere ikna edilmelidir. İkna edilemeyen ailelerin kız çocuklarının eğitimi devlet güvencesinde olmalıdır.
● 15-18 yaş arası evlilikler ebeveyn izni olsa bile yasaklanmalıdır.
Kadınlar artık nefret suçlarının hayatlarını etkilemesi istemiyor. Bu nedenle;
● Kadını aşağılayan, nesneleştiren her türlü aşağılayıcı ifade için kamu davası açılmalıdır.
● Erken çocukluk çağından yüksek eğitime dek tüm düzeylerde eşitlikçi ve özgürlükçü bir eğitim verilmesi zorunludur.
● Kültür sanattan medyaya, akademiden siyasete, mahallelerden işyerlerine toplumsal yaşamın her alanı ayrımcı, aşağılayıcı her türlü içerikten arındırılmalı, eşitlikçi bir biçimde yeniden inşa edilmelidir.