KANTAR KARAKOLU

Abone Ol

              Mümtaz Tiftik
             (Roman-188 sayfa) 

     AZ ÇORBA AZ PİLAV ÜSTÜ AZ KURU
bana birçok dost kazandırdı. Kitap dostluğu karanlığa düşen ışık gibi aydınlatıyor içimizi. 

     "Sayın Hayri Hocam, eserinizi okumak isterim. Siz de Kantar Karakolu'nu okumak ister misiniz? Isterseniz adresinizi yazar mısınız?"

     Şu anda, AZ ÇORBA AZ PİLAV ÜSTÜ AZ KURU Sinop'ta; KANTAR KARAKOLU Kocaeli/Derince'de.

     Kitabı dün elime aldım, ara vermeden bitirdim. Bu bir 12 EYLÜL anlatı romanı.

     Yazar, öğretmen. Kastamonu çevresinde yaşanan 12 Eylül vurgununu, anı zinciriyle anlatıyor. Yöredeki solcu, demokrat, Atatürkçü öğretmenlerin (özellikle TÖB-DER yöneticileri), Ülkücülerin, silah kaçakçılarıyla aynı ortamda yaşadıkları çileler romanın genel konusu. Oradan tiksindiren insanlık görüntüleri seriliyor ortaya.

      Yazar, konu belirlemede, okuyucuyu işe katıyor söyleşi havasında. Nasrullah Meydanı'nda gezi ekibinde gördüğü ak şaçlı adamın sözleriyle başlıyor romanın özü: "Otuz altı yıl öncesiydi," dedi "Bu şehre ilk gelişim." İhtilalde ben bu şehrin albayı idim," dedi. " Deli albayı!"

     İşte o albay, kente sıkıyönetim komutanı olarak gelir; diğer kurumların yetkililerini etkiler, üretim yerini (Et-Balık Kombinesi), karakola (Kantar Karakolu) dönüştürür. Oradaki falaka/işkence çözümsüzlüğünü Mamak ortamına taşır. 

     Cumhuriyet'in en eğitimli, en halkçı, en verimli, en çalışkan, en demokrat, en Atatürkçü insanlarının (üstelik Atatürk diye diye) harcanışı (anılarla) insanın içini acıtıyor. İnsan, okurken, bilgisiz, bilinçsiz, kandırılmış, egosu öne çıkmış görevlilerin acımasız oluşlarından tiksinti duyuyor. Yazar, jandarmanın da polisin de iyisini iyi anlatmış. Anlatıda değerlere saygısızlık yok. 

     Romanda Rıfat Ilgaz da o kara ortamdan nasibini alırken anlatılmış. 

     Ha! Roman, albayın, bunalım sonucunda canına kıyışıyla bitiyor. 

     Beğenmesem bu kitabı istediğim yerde bırakırdım. Üstelik bu yazıyı da yazmazdım. 

     Romanda benzer şeylerin yinelenmesi akışı biraz bozuyor. Bunu okuyucunun bir sonraki anlatıya merakı aşıyor. Yazarın dönem betimlemelerinde kendimi buldum. Yöre de tanıdık olunca... 

     Sonuç olarak, çağdaş uygarlık yolunda, hep birlikte, bilinçle, mutlulukla aydınlığa yürüyebilmemiz için bu tür eserler okunmalı, diyorum. 

     Teşekkürler Mümtaz Öğretmen'im. 

     Kitap dostluğuna alkışlarımla...