Siber suç operasyonu: 1 tutuklama, 1 ev hapsi Siber suç operasyonu: 1 tutuklama, 1 ev hapsi

İşte o yazı: “Dün saat 10:16’da (11/10/2024) ilimizin de bulunduğu bölgenin yaklaşık 140 km açığında Batı Karadeniz’in tabanında doğrultu atım bileşenli ters faylanma karakterine sahip bir fay üzerinde deprem meydana gelmiştir. Depremin büyüklüğü ve derinliği çeşitli araştırma kurumlarına göre aşağıdaki gibi ölçülmüştür.
Büyüklüğü Derinliği 
AFAD Mw=4,8 9.33 km
Kandilli Rasathanesi Mw=4,9 7.5 km
Avrupa Akdeniz Sismoloji Mw=5,2 10 km 
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi Mw=4,8 10 km
Zonguldak ile diğer çevre illerde de hissedilen depremin büyüklüğü ile şiddeti arasındaki fark yeterince bilinmediğinden kamuoyunda hatalı değerlendirmeler yapılmaktadır. Konuya açıklık getirmek üzere aşağıdaki değerlendirmeleri yapma gereği duydum.
Depremin büyüklüğü: depremin odağından salınan enerji miktarıdır. Yeraltında gerçekleşen depremin odak noktasından saldığı enerji miktarı ölçülmemesinden dolayı Prof. C. Richter tarafından 1930 yıllarında geliştirilen bir yöntemle depremlerin aletlerle ölçüldüğü değer olan “Magnitüd” tanımlanmıştır. (Magnitüd; depremin odağından 100 km. uzaklıkta ve sert bir zeminde meydana gelen hareketinin mikron cinsinden ölçülen maksimum genliğinin (dalga boyunun) 10 tabanına göre logaritmasıdır.)
Depremin şiddeti: zeminin özelliklerine bağlı olarak depremin yer yüzeyinde oluşturduğu sarsıntının büyüklüğüdür. Tarihsel depremler cihazlarla ölçülemediklerinden yeryüzünde oluşturdukları hasarlar dikkate alınarak şiddetleri ile ifade edilirler.
Yeryüzünde oluşturdukları hasarlar dikkate alınarak deprem şiddetleri 1 ile 12 arasında olacak şekilde ölçeklendirilmiştir. Buna göre şiddeti 6’dan küçük olan depremler hasar vermeyecek kadar küçük depremlerdir. Şiddeti 6 dan başlayarak giderek artan depremler temel ve yapı özelliklerine bağlı olarak hasar vermeye başlarlar. 7 ve 8 şiddetindeki depremler kötü yapılmış yapılarda hasar oluştururlar. 9 ve üzerinde şiddete sahip olan depremler yerleşim yerlerinde ve çok güçlü bir şekilde yapılmayan mühendislik yapılarında büyük hasar oluştururlar.
Depremler; sarsıntının büyüklüğü ile süresine, zeminin özelliklerine, depremin odağı ile yapı arasındaki uzaklığa, temel tipine ve inşa kalitesine bağlı olarak yapılar üzerinde etkili olurlar. Sert zeminlerde sismik dalga hızları yüksek olduğundan deprem dalgaları üzerindeki binalara olduğu gibi aktarılırken, yumuşak zeminlerde sismik dalga hızları düşük olduğundan üzerlerindeki binalara genlikleri (dalga boyları) daha da büyüyerek aktarılır. Bu nedenle, yumuşak zeminler üzerine inşa edilen binalar dalgalı bir denizde sallanan gemilere benzer şekilde dalga hareketinden bağımsız yönde hareket ederler. Yaşamlarımızı sürdürdüğümüz yapıların zemin özelliklerini ve deprem sırasındaki davranışlarını bilmemiz bu nedenle önemlidir.

Kaynak: Haber Merkezi