Çaycuma Belediyesi, tarafından düzenlenen “Zonguldak Bartın Karabük Çevre Düzeni Planı İçinde Filyos Vadisi ve Çaycuma'nın Yeri: Sorunlar / Potansiyeller” adlı panelin onur konuğu olarak konuşan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruşen Keleş, planlama süreçlerinde katılımın önemine değindi. Prof. Dr. Ruşen Keleş yaptığı konuşmada, “Kent planlamasında katılım diye öteden beri bahsettiğimiz çok önemli bir yöntem var. Ne yazık ki bizim İmar Kanunu’muzda süreçlere halkın katılımını zorunlu kılan bir hüküm yoktur. Halbuki başta Batı ülkeleri olmak üzere başka ülkelerde, imar süreci başlatıldı mı, bir danışma kurulu oluşturulur, mevzuatta o danışma kurulunun ne kadar süreyle toplanacağına dair düzenlemeler vardır. Ama Türkiye’deki planlama süreçlerinde halka, meslek odalarına, üniversitelere danışmak yasaktır diye bir kural da yok. Bu tamamen kentleri yönetenlerin takdirine, kültür ve bilinç düzeylerine bağlı olarak değişiyor. Bu bakımdan böyle bir toplantıyı düzenleyen arkadaşlara teşekkür ederim. 1950’li yıllarda devleti yönetmekle görevli bir takım kimseler ‘Bize plan değil pilav lazım’ şeklinde ifadeler kullanmıştır. O yöneticiler unutmuşlardır ki, o pilavı yiyebilmek için de bir planlama süreci gereklidir.” dedi.
MEVZUATTA PLANLAMA KONUSUNDA YETKİ KARMAŞASI VAR
Konuşmasına Bartın, Karabük, Zonguldak kentlerinin birlikte planlamasının önemine de değinen Prof. Dr. Keleş, “Kent Bilimleri Sözlüğü’nde planlamayı, ‘Kıt kaynaklarla belli bir hedefe varabilmek için gereksinmelerin ve kaynakların, uzun dönemler için belli, rasyonel önceliklere uyularak aralarında denge sağlama’ olarak tanımlamışım. Şehir plancıları geniş planlamadan söz ederler. Hiçbir zaman geniş kapsamlı planlama kent ölçeğinde olamaz, mutlaka komşu alanlar dediğimiz mücavir sahaların da dahil edilmelidir. Onunla da yetinilmeyip kırsal alanlarla kentsel alanlar arasındaki bütünleşme mutlak suretle önemli maddeler arasında yer almalıdır. Bugün burada 3 ilin planlamasından söz edildiğine göre, geniş kapsamlı planlamanın somut örneğiyle karşı karşıyayız. Planla yapım esaslarıyla ilgili 1985 yılında bir yönetmelik çıkarıldı. 2 binli yıllardaysa bu yönetmelikte değişiklikler yapılarak Çevre Düzeni Planı ile ilgili kimi kavramlar ve ölçekler yönetmeliğe kondu. Mevzuatımızda Çevre Düzeni Planı’nı kimin onaylayacağına dair bir açıklık yok. Bakanlıklar arasında yetki tartışması yaşanmaktadır. 2005 yılında yürürlüğe giren İl Özel İdaresi Kanunu’nda, Çevre Düzeni Planı yapma görevi İl Özel İdarelerine verilmiştir. Fakat bugün 30 büyükşehirde İl Özel İdareleri kaldırılmıştır. Buralarda planı kimin yapacağı belli değildir. Kanun yapıcıların bu yetki tartışmaları ortadan kaldıracak şekilde mevzuatı düzenleme gerekliliği vardır.”
BİLDİĞİNİ OKUYAN DEĞİL, GERÇEK ANLAMDA OKUYAN ADAMLAR OLUNUZ
Planlarla ilgilenen herkes için okumanın, izlemenin son derece önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Keleş, “Benim Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesindeki hocalığım 70 yılı geçti. Orada geleceğin kaymakamlarını valilerini yetiştiriyoruz. Onlara her fırsatta, ‘Bildiğini okuyan değil, gerçek anlamda okuyan adamlar olunuz. Merkezi Atina’da olan uluslararası bir derneğin başkanlığını yaptım. İnsan yerleşimler adını taşıyan bu derneğin benden önceki başkanı Kolombiyalı bir profesördü. Kendisini Antalya’da bir toplantıya çağırdık. Toplantı sonunda hiç görmediği Ankara’ya gelmek istediğini söyledi. Ankara’da İstanbul’daki gezilip görülecek yerler yok. İlk görmek istediği yer Anıtkabir oldu. Gittik. Alt kattaki kitaplığı incelerken Atatürk’ün okuduğu kitaplar dikkatini çekti. Mostesqu, Jan Jack Russo gibi yazarların kitaplarında altı çizilmiş cümleleri görünce, bana döndü, ‘Sevgili kardeşim’ dedi, ‘Atatürk’ün okuduğu kitapları gördükten sonra şu kanaate vardım. Kolombiya’da neden demokrasiye geçemediğimizi şimdi daha iyi anladım. Çünkü okuyan devlet adamlarına hiçbir zaman sahip olmadık. Bizimkiler hep bildiğini okuyan devlet adamlarıydı. Halen de öyledir.’ Bu nedenle ben en önemli meselenin okumak olduğunu düşünüyorum” diyerek sözlerini tamamladı.