Zonguldak’ın tanınmış Kulak Burun Boğaz Mütehassısı Opr. Dr. Kemal Yurtbay, Halkın Sesi için yeniden yazmaya başladı.
İŞTE O İLK YAZISI:
KALDIRIMSIZ, MEYDANSIZ VE TÜRKÜSÜZ KENT!
Opr. Dr. Kemal YURTBAY
Kentleri yaşanabilir kılan üç önemli unsur; insanların hoşça vakit geçirebilecekleri meydanların, güvenle yürüyebilecekleri kaldırımların ve kendine özgü kültürlerinin var olmasıdır.
Zonguldak bu yönleriyle belki de ülkenin en fakir kentlerinden!
Bu durum, içinde yaşayan hiç kimsenin Zonguldaklıyım demeye yanaşmadığı, sahipsiz bir göç kenti olmasından kaynaklanıyor olsa gerek.
Dışardan gelenlerin, dağını düzünü talan ettiği; yol, meydan, yeşil alan, kaldırım demeden her yeri betona boğduğu bir kent!
İşin ilginç yanı, gelmiş geçmiş tüm belediyelerin ve kamu görevlilerinin bu talana göz yummuş veya kayıtsız kalmış olmaları.
Hâlen, Fener dahil bütün mahalle yolları kaldırımdan yoksun! Varsa da bölük pörçük, kesintisiz yürümeye müsait değil. Yaya kaldırımı olması geren yerlere araçlar park ettiği için insanlar haliyle yolun ortasından yürümek zorunda!
Buna rağmen, hiç kimsenin belediyelerden kaldırım talebi olmaması ilginç!
Nasıl olsun?
Müteahhitlerin açgözlülüğünden yollar olabildiğince daraltılmış. Bir de kaldırım yapılırsa araçlarını park edecek yer kalmayacak!
Meydan konusuna gelirsek:
Kentin bir avuç madenci parkından başka meydanı yok!
Oysa Avrupa'nın marka kentleri uçsuz bucaksız meydanlarıyla ünlü. Hem de ortaçağdan kalma!
Şimdi keşke diyorum; 12 katlı iş merkezi denilen ucube bina yapılmayıp, arsası kent meydanı olarak düzenlenseydi. Hatta yıkılan Merkez Çarşısı'nın arsası da buna eklenseydi, kent bambaşka bir havaya bürünecekti.
Buna cesaret edecek babayiğit belediye başkanları da kent tarihine geçeceklerdi kuşkusuz.
Ama her zaman olduğu gibi rant herşeyden önce geliyordu!
Çünkü şahıslar kadar belediyeler de bu tatlı ranttan yüklüce paylarını alıyorlardı!
Gelelim türküsüz Kent’e.
Türküsüz kent sözü Zonguldaklı şair yazar Behçet Kalaycı'ya ait. Aynı zamanda onun bir şiir kitabının da adı.
Gerçekten de Zonguldağın bir türküsü bile yok!
Yerlisi olmayan bir kentin, kendine has bir kültür yaratamadığı gibi, bir türküsü de olmuyor!
Denilecek ki, "Karadır kaşların ferman yazdırır" Zonguldak türküsü değil mi?
Bu türkü her ne kadar radyo ve TV’lerde Zonguldak türküsü olarak anons ediliyorsa da, gerçek bu değil!
Bir kere türkünün hikayesi Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde geçiyor.
Hikayeyi kısaca anlatırsak:
Sivrihisar’da bir genç, sevdiği kız kendisine verilmeyince onu at sırtında, türkünün sözlerinde de geçtiği gibi yağmurlu, gök gürültülü bir havada ormanlık alana kaçırır. Ama sonuçta yakalanıp hapse düşer. Bu türküyü de hapisteyken yakar.
Kahramanımız hapis cezasını bitirdikten sonra memuriyet göreviyle o zamanlar Zonguldak’a bağlı bir ilçe olan Bartın'a atanır ve bu türkü de oradayken TRT repertuarına geçirilir. Bu durumda Bartınlıların da bu türküye sahip çıkmaya yerden göğe hakları var. Bartın, kadim yerli halkının yarattığı engin kültürüyle, türkü yönünden de zengin bir kent zaten. Belki de bundandır, bu türkünün üzerine düşmemeleri.
Bu türkü için asıl tehlike Sivrihisarlılar!
Duyduğuma göre Sivrihisarlılar da çok haklı olarak bu türkünün peşindeler...
Şimdi seçim sath-ı mahalline girdiğimiz şu zamanda bir belediye başkanı arıyorum!
Kaldırımsızlıktan, meydansızlıktan ve türküsüzlükten bu kenti kurtaracak...