Peygamber’in tebliğine karşı Mekke’nin ileri gelenleri, “Dar-ül nedve“ denilen yerde devamlı toplantılar yapıyorlar ve bu toplantılarda Peygamber’e karşı her türlü oyun ve entrikaları üretiyorlardı. Mekkeli yöneticilerin aldıkları bu kararlardan bir tanesini de bir önceki yazımızda “Muhammed’in taptığı Allah ile kendi taptıkları putları uzlaştırma çabaları” olduğunu anlatmıştım. Bu dönem Müslümanlarla kâfirler arasındaki dengenin varlıklı ve güçlü olan kâfirlerin lehine olduğu dönemdi. Böyle bir ortamda Kâfirun Suresi inmiş, müminlerin safları ile kafirlerin safları net bir şekilde ayrılmış ve herkesin kendi dinini/düzenini yaşaması gerektiği bildirilmişti. Kâfirun Suresi ile yapılan bu bildiriden sonra, kâfirler artık Peygamberimizle yapmayı düşündükleri uzlaşmadan tamamen ümitlerini kesmiş ve yeni bir strateji belirlemeye karar vermişlerdi.
Maddeci, ahiret inkârcısı ve ahlâksız kâfirler (Kureyş'in ileri gelenleri), çıkarları gereği putçuluğu devam ettirmek azminde oldukları için tüm putları reddeden Müslümanlığı kendi çıkarları açısından tehlikeli bulmuşlar, İslam’ın ilerlemesine engel olmayı yeni stratejileri olarak benimsemişlerdi. Yeni stratejileri gereği, herkesin gözünü korkutmaya çalışan Kureyşliler, kabilesi güçlü olan Müslümanlara dokunamamalarına karşılık, kimsesizlere, özellikle köle ve cariyelere, sonu ölümlerle biten işkenceler uyguluyordu. Giderek artan bu işkenceler karşısında, Müslümanların bir kısmı korku ve çaresizlik içinde dinlerini gizlemek zorunda kalmışlardı.
İşte, Fil Suresi Peygamberimiz ve Müslümanlar bu sıkıntılar içindeyken gerekli manevî destek için indirilmiştir. Allah’a inanıp buyruklarını yerine getirdikleri halde, güçsüz oldukları için zalimlere karşı çıkamayanlara bir mesaj niteliğindeki bu surede Allah’ın onları koruyacağı ve yardım edeceği bildirilmiştir. Ayrıca bu surede, Allah’ın buyruklarına karşı gelenlerin, inananlara ve zayıflara saldırıda bulunarak zulmedenlerin, güçleri ne olursa olsun Allah’ın cezalandırması karşısında yok olup gidecekleri de vurgulanmıştır. Bu sure Mekke’de Kafirün Suresi’nden hemen sonra Müslümanların sayısı daha 40′ı bile bulmamışken 19. sırada inmiştir: “Rabbin, filli orduya nasıl etti görmedin mi / hiç düşünmedin mi? Onların kötü plânlarını boşa çıkarmadı mı? (1-2) Ve onların üzerlerine, onlara pişmiş taşlar ile birlikte iri taneli yağmur yağdıran öbek öbek bulutlar; boran gönderdi de onları bir yenik bitki yaprağı gibi yapıverdi. / Rabbin, ahmaklar, geri zekâlılar güruhuna nasıl etti görmedin mi? Onların üzerine necm necm ayetler / bela üstüne belalar gönderdi de onları hem vicdanen rahatsız etti hem de köklerini kazıyıp yok etti.” (3-5.)
AHMAK ASHABI
Şimdi bunu açıklamaya çalışalım: 1. “Rabbin, filli orduya nasıl etti görmedin mi?”
a) Tamlamadaki “Fîl” sözcüğünü herkesin bildiği, hortumlular takımından karada yaşayan memelilerin en irisi olan hayvanın adı olarak ele alırsak, “Ashab-ı fil” tamlamasının sözcük anlamı “fil arkadaşları”dır.
b) “Fîl” sözcüğünün öz anlamı olan “kıt görüş, feraseti (öngörüşü) zayıf, ahmak, geri zekâlı” anlamını ele alırsak, “ashab-ı fil” tamlamasının anlamı, “ahmaklar, geri zekalılar, duyarsızlar güruhu” demek olur. (Fil, mükemmel hafızası olmasına ve bazı aletleri kullanmasını becerebilmesine rağmen, yetilerinin hakkını vermediğinden Araplar bu hayvanı “Fil” diye isimlendirmiş olmalılar.) (Tebyin-ül Kuran).
Kuran’da buna benzer, Ashabunnar (Cehennem Ashabı), Ashabulcahıym (Kızgın ateşin asahabı), Ashabısair, Ashabulcennet (cennetin ashabı), Ashabulyemin, Ashabulmeymene (sağın / uğurun ashabı) vs. gibi bir takım tamlamalar bulunmaktadır. Buna göre de surenin ismi “ahmaklar ordusu” olmalı değil midir?
KISSADAN HİSE ALMAK
Mal ve mülklerini yığdıkça yığan ve bunlar ile kabirlere kadar övünen Mekke’nin ileri gelen kodaman müşriklere Kalem Suresi’nde bir kıssa anlatılarak o kıssadan hisse almaları tavsiye edilmişti. Bu açgözlü bahçe sahipleri yoksullara vermemek için sabahın erken vaktin de ürünlerini toplamak için gittikleri bahçede gördükleri manzara karşısında şok olup şaşırmışlardı. Çünkü bahçeye kıran girmiş ürünler kapkara çer çöp olmuştu. Bu bahçe sahipleri şaşkınlığından, “Biz şüphesiz biz şaşırmış, yanlış yere gelmişiz; yok yok, biz yoksun bırakılmışız; Allah bizi cezalandırmış!”dediler. En hayırlı olanları: “Ben size ‘Allah’ı noksanlıklardan arındırmıyor musunuz?’ dememiş miydim?” dedi. Onlar: “Rabbimiz Seni tenzih ederiz, doğrusu bizler yanlış; kendi zararlarına iş yapan, haksız davranan kimselermişiz!” dediler. Sonra döndüler, birbirlerini kınıyorlardı: “Yazıklar olsun bizlere! Bizler gerçekten kendini firavun gibi gören azgınlarmışız, umarız ki Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir; gerçekten biz bütün ümidimizi Rabbimize çeviriyoruz” Allah da onlara “Dünyadaki azap işte böyledir! Elbette ahiret azabı daha büyüktür, keşke bilenlerden olsalardı!” vurgusu yaptı. (Kalem Suresi, 25-33)
2-“Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?”
Fil Suresi’nde Peygamberimizin doğumuna yakın bir zaman da gerçekleşen ve Mekkeli zorba iktidar sahiplerine ders vermeyi amaçlayan bir olay şu şekilde anlatılmaktadır. İçerisinde filler bulunan büyük bir ordu ile Ebrehe, Kabe’yi yıkmak amacıyla saldırıya geçtiği bir anda, yağmur bulutlarının getirmiş olduğu toprak ve taşlar ile bu orduyu yerle bir etmiş bir felaket yaşandı O gün bu olayı gören Mekkeli müşrikler korktu ve müşrik inançtan, yani kula kul olmaktan vazgeçerek İbrahim’in de kulluk yaptığı tanrıya, yani barış, esenlik, kardeşlik ve tevhid dinine yöneldi.
Yani, “Tıpkı yolunu şaşırıp aradığına ulaşamayan insan gibi, onların düzenlerinin yönünü şaşırmadı mı? Hedefinden ve amacından saptırmadı mı? Ey Mekke müşrikleri, bu olay sizlerin gözleri önünde gerçekleşmedi mi ve o gün korkunuzdan gerçek hak dine yönelmediniz mi? Ancak aradan bir zaman geçti ve siz yine müşrik (ortak koşucu, ’çok tanrılı) batıl bir dine yönelerek haksızlıklara, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe devam edip insanlara zulmediyorsunuz. Şimdi ben size doğru, gerçek ve hak yolu bulasınız diye peygamber göndermedim mi? Ancak yine sizler peygamber ve ona inananları dinlerinden çevirmek için iktidar güçlerinizle onlara acımasızca işkenceler yapıyorsunuz. Bakın ey Mekke’nin zenginliğinden azmış iktidar ve güç sahipleri, Allah’ın belası sizi bu halinizde yakalamadan vazgeçin, gerçek yola dönün ve insanlara zulmetmeyin” denilerek kıssadan hisse almalarını tavsiye ediliyor ve Müslümanlar için de manevi bir destekte bulunuluyordu.
İşte bu surede de filler ile donatılmış büyük bir ordunun üzerine yoğun bulutların, fırtınaların ve boranların getirmiş olduğu toprak ve taşların üzerine yağmasıyla ordunun nasıl bir felakete uğradığı ayetler de şu şekilde anlatılmaktadır: “Ve onların üzerlerine, onlara pişmiş taşlar ile birlikte iri taneli yağmur yağdıran öbek öbek bulutlar; boran gönderdi de onları bir yenik bitki yaprağı gibi yapıverdi. (Fil, 3-5) Evrensel bir kitap olan Kuran’da, tarihsel kıssalar, insanların her dönem hisse alması için anlatmaktadır.