Kitapçı…

Abone Ol
38 sene kadar önce gariban bir lise öğrencisiyken ara sıra kitapçı vitrinlerini incelerdim. Çoğunu alamasam da kapaklarını incelemek bile mutluluk verirdi. O zamanlar küçük şehrimizde 5-6 tane kitap satan yer de vardı. Hepsi birer birer kapandı ve yerini çul-çaput, incik-boncuk, akılsız telefon satan hücrelere bıraktı. Zira kenef büyüklüğündeki dükkanların kiraları (ya da haraçları) binlerce liralara yükseldi…
 
Artık kitapları takip eden, bunlarla ilgili konuşan insan pek kalmadı çevremde... Anton Çehov, Dostoyevski, Tolstoy, Yusuf Atılgan, Peyami Safa, Cemil Meriç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Jack London, Yakup Kadri gibi isimler sadece edebiyat derslerinde adı anılan (?) figürler haline dönüştü.
 
80’li yıllardan 2 bin 10’lu yıllara kadar kitap satayım, insanlara bilgi taşıyayım diye direnen insanlardan birisi de Zafer Aksungur Bey’dir. Kendisi hala şehrin tek ana caddesinde ticarete devam ediyor. Ama artık kitapların peşini bırakmışa benziyor.
 
En son Mart ayının ilk haftası tezgahının başında gördüm kendisini. Bir iki hasbihal ettik. Yaşam enerjisini hiç yitirmemişti. Sağlıklıydı. 30 sene önceki görüntüsünü hala koruyordu. Ne yiyip ne içiyorsa hiç yaşlanmamış gibi geldi bana…
 
Bazen ilk, orta, lise, üniversite arkadaşlarımla rastlaşıyorum. Kimisini tanımakta güçlük çektiğim oluyor. Zira geçen yıllar, ekonomik koşullar, sağlık sorunları bünyeyi altüst etmiş oluyor.
 
Hekim değilim ama okuduklarımdan şunu öğrendim: İnsanları en hızlı yaşlandıran şey rafine şeker (sukroz, fruktoz, glikoz, malt vb.) içeren şeyler ile tütün. Sürekli sahte şekerli yiyecekleri tercih edenler 50’den sonra tanınmaz hale gelebiliyor.    
 
İlimizin değerli, bilge, çok okuyan insanlarından olan Zafer Aksungur Bey’i kıymetli ve saygın buluyorum. Böyle insanlarımızın sayısının daha çok olmasını diliyorum.
 
Kendisiyle ticari bir ilişkim yok. Yılda 1-2 kez ancak görüşebiliyoruz. Sadece tanımanızı sağlamak için bu satırları yazdım…