Biliyorsunuz, Amerika'nın Minneapolis şehri günlerdir cayır cayır yanıyor, başka şehirlere de sıçrayan toplumsal olayların kontrolü artık çok zorlaştı. Hatta protestolar Beyaz Sarayı bile tehdit eder hale geldi. Hal böyleyken Başkan Trump'ın nobran tavırları da adeta yangına benzin döküyor.
Malumunuz; olayların başlama sebebi de, beyaz bir polisin siyahi bir şüphelinin boynuna 9 dakika diziyle bastırıp, nefessiz bırakarak ölmesine sebep olmasıdır.
Aslında bu olay Amerika'daki ırkçı politikalar yüzünden artık iyice gerilmiş olan başta Zenciler, Kızılderililer ve Hispanikler olmak üzere azınlıkların öfke patlamasıdır.
Fakat bu olayların analizini ve yorumunu yapmak benim konum değil. Zaten sabah akşam bunları medyadan izliyorsunuz. Ancak Minneapolis ve onun bağlı olduğu eyalet Minnesota topraklarında 4 gün boyunca gezip dolaşmış biri olarak, bana da birkaç kelam etme hakkı doğdu, diye düşünüyorum! Yani durumdan vazife çıkarıyorum! Bir de muhtemelen akrabamız olan Kızılderililer meselesine değinmeden geçemeyeceğim.
Ama önce şu Minnesota'yı size biraz tanıtayım.
Minnesota, ABD'nin orta - kuzeyinde, Kanada sınırında bulunan, toplam 5.7 milyon nüfuslu bir eyalettir. Adını içinden geçen Minnesota Nehrin'den almaktadır. Nehre bu adı veren de Sioux Kızılderilileridir. Çünkü Sioux dilinde ''minni'' su anlamına; ''sotah'' ise gök mavisi anlamına gelmektedir. Dolayısı ile, minnesota ''gök mavisi su'' anlamına gelmektedir.(Aslında gerçekten de nehrin suyu gök mavisi rengindedir, ve su bu rengini geçtiği gök mavisi renkli kili olan bir araziden almaktadır.) Tabii ki bu arada Minnesota'nın en büyük şehri olan 400 bin nüfuslu Minneapolis'e de '' ''su şehri'' diyebiliriz.
Minnesota ile ilgili gözlemlerimi kısaca anlatmak isterim.
1999 Haziran ayında, Minnesota'nın Duluth şehrinde yapılacak olan patlayıcı maddelerle ilgili bir konferansa, Nitromak'ın genel müdürü, kadim dostum Nihat Sobacı ile birlikte davet edilmiştik. Benim teklifim üzerine, önce Las Vegas'a gidip eğlendikten sonra, 3 saatlik bir uçak yolculuğu ile 4 günlüğüne Minnesota'ya hareket ettik. Ben cam kenarında oturduğum için sürekli aşağıyı seyrediyordum. Minnesota topraklarına girince, aşağıdaki olağanüstü güzel manzaraya hayran kaldım.
Ben şahsen cenneti böyle hayal ediyordum: Dümdüz ve yemyeşil, uçsuz bucaksız bir arazi.. Arazide sık sık küçük ormanlar, koruluklar ve bahçeler.. Her şeyden önemlisi, sayısız küçük göl, ve bu göllerin etrafını önlerinde yatları olan villalar çevirmiş..
Nitekim Minneapolis'te uçaktan inince öğrendim; Minnesota'da tam 10.000 göl varmış. Ve dikkat ettim bütün arabaların plakalarında ''Minnesota 10.000 lake (göl)'' yazıyordu.
Yalnız her güzelin bir kusuru olduğu gibi Minnesota'nın da bir kusuru var; soğuğu ile meşhur bir ülke! Bunu daha iyi vurgulamak için ilginç bir örnek vereyim: Superior Gölü kenarında bir liman kenti olan Duluth'a gittiğimizde; şehri bir örümcek ağı gibi sarıp dolaşan bir tüp sistemi gördüm. Hani şu ana caddelerin üzerinden karşıya geçmek için kapalı tüp geçitler var ya, onu düşünün! Bu tüp geçitleri uç uca ekleyerek kan damarları gibi, kollara da ayırarak, sadece caddelerin üstünden değil, binaların arasından ve hatta içinden de geçirerek tüm şehri dolaştırın.. İçine de kalorifer döşeyin.. İşte onların ''Skywalk (gökte yürüyüş)'' dedikleri sistem bu!
Duluthlulara bu sistemi neden yaptıklarını sorduğumda; el cevap: Kışın çok kar yağıyor ve çok soğuk oluyor. Araba kullanmak da çok zorlaşıyor. Bu yüzden herkes işine, okuluna ve alışverişine rahat gidip gelebilsin diye yaptık!
Şimdi yazı başlığı ile ilgili esas konuma gelmeden önce, biraz da Kızılderililerden bahsedelim. Muhtemel akrabalarımızı biraz daha yakından tanıyalım!
Amerikanın esas yerlileri olan Kızılderililere bizden başka ''Kızılderili'' diyen var mı bilmiyorum. Amerika Kıtası'nı keşfeden Kristof Kolomb, burayı Hindistan zannederek yerli halka ''Indian'', yani Hintli demiştir. Amerika ve tüm dünya da bunu böyle bilir ve böyle söyler.
Ama Kızılderililerin aslen Türk olduğuna dair güçlü iddialar vardır. Örneğin; New York Times'ın bilim ekindeki ''Amerika'ya ilk ayak basanlar haritası''nda, ilk gelenlerin Türkler olduğu gösterilmektedir. Fransız dil bilimcisi Dumesnil ise, Kızılderili dilinde 320 tane Türkçe kelime tespit etmiştir. (Zaten Kızılderili dilinde kaç kelime var ki!)
Oneida Kızılderili Kabile Reisi ve Amerika Yerlileri Sosyal İşler Daire Başkanı M.Franklin Keel ise şöyle demektedir: Kızılderililerin ataları Amerika'ya Baykal Gölü ile Yenisey-Tuva Bölgelerinden ve Alaska üzerinden göç etmişlerdir! Keel ayrıca şunları da ilave etmiştir: Kızılderililer ile Türklerin DNA testleri aynıdır, ve ''Y'' kromozomu sadece Kızılderililer ile Türklerde bulunmaktadır. Halı, kilim ve el işlerinde de desenler aynı olduğu gibi; örf, adet ve geleneklerde de çok büyük benzerlikler vardır.
İzin verirseniz bu konuda benim görüşümü de söyleyeyim: Biliyorsunuz kıtalar her sene 5-6 santimetre kadar hareket ederler. Bunu binlerce sene ile çarptığınızda, birbirlerine kilometrelerce bir uzaklaşma veya yaklaşma mesafesi oluşabilir. Bir zamanlar birbirine bitişik olan Asya ve Amerika kıtaları da bu suretle birbirinden ayrılarak uzaklaşmışlar ve arada Bering Boğazı oluşmuştur. İşte Asya'daki Türkler'in bazıları da Bering Boğazı oluşmadan önce Amerika'ya geçmiş, ve bu boğaz oluştuktan sonra geri gelemeyip orada kalmışlardır.
Yine güçlü kaynaklara göre; Kızılderililerin büyük bir çoğunluğu Uygur ve Nayman Türkleri ile diğer Türk kabilelerindendir.
Değerli okuyucular, bana göre de Kızılderililer Türk soyundan olabilir. Ama Türk soyundan olsun olmasın sonuçta insandır. Ve Amerika'nın gerçek sahibidir. Amerika'da halen devam eden isyanların çıktığı Minneapolis ve onun bağlı olduğu Minnesota Eyaleti Kızılderililerin anavatanıdır. Yukarıda gördünüz; Minnesota ve Minneapolis isimleri bile Kızılderili lisanıyla konulmuş. Bu bile tek başına Minnesota'nın Kızılderililerin vatanı olduğunun ispatıdır.
Ama sonra ne olmuş? Avrupa'da ne kadar maceraperest, kanun kaçağı ve gözünü mal mülk hırsı bürümüş kimse varsa Amerikayı istila etmiş.. Kızılderililerin yaşam alanlarını ele geçirmek için onları modern silahları ile katlederek soykırıma uğratmış.. Onları yerlerinden yurtlarından etmiş ve hayatta kalanları da insan yerine koymayarak hep ezmiş..
Bu gün Amerika'da toplam 2.5 milyon Kızılderili kalmıştır. Yani 330 milyon nüfuslu Amerika'da ancak binde 7,5 oranında var olabilmektedirler.
Şimdilerde ise ABD yöneticileri tehcir politikası uygulayarak, onları ''Rezervasyon Alanları'' adını verdikleri bir nevi toplama kamplarına sürgün etmişlerdir. Buralarda birçok yasal haklardan mahrum olarak ilkel şartlarda yaşam savaşı vermektedirler.
(Bu arada, Duluth'daki bir gazinoya gittiğimde, gazinonun kapısında görevli iki Kızılderili ile yaptığım sohbeti anlatmak isterdim. Çünkü yazılıp çizilmeyen çok ilginç ve dramatik şeyler anlattılar. Ancak bu hikaye yazıyı çok uzatacağı için şimdilik bunları yazmıyorum. Yalnız şunu söyleyeyim: O tarihe kadar seyrettiğim kovboy filmlerinde hep beyazları tutardım. Anlatılanları dinledikten sonra bundan utandım. Şimdi, karantina günlerinde her gün seyrettiğim kovboy filmlerinde artık Kızılderilileri tutuyorum!)
Türkçe'mizde bir laf vardır ''Mazlumun ahı yerde kalmaz'' diye.. Bu gün Kızılderililerin anavatanı Minnesota'da patlayan ve tüm Amerikayı kasıp kavuran işte bu ''Kızılderililerin ahı''dır! Bir söz daha var: Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!
Amerikayı sarsan, Trump'ın bile sığınağa saklanmasını gerektirecek kadar tehlikeli bir hal alan bu toplumsal olayların Minnesota'da başlaması sizce de anlamlı değil mi? Ben şahsen ilahi adaletin devreye girdiğini düşünüyorum.
Kızılderililer atalarının ruhlarına çok büyük değer verirler. Bir gün gelip kendilerini kurtaracaklarına da inanırlar. Kim bilir, belkide şimdi atalarının ruhları harekete geçti.. Lanetlerini ırkçı ve baskıcı Amerikalı beyazlara yağdırıyor!
Klasik bir laf oldu ama; bundan sonra Amerika'da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kızılderililerin laneti bundan böyle Amerika'ya rahat yüzü göstermeyecek. Bundan emin olabilirsiniz!