Zonguldak

Kömür havzasının jeolojik yapısı doğru algılanmalı

TMMOB Zonguldak Maden Mühendisleri Odası tarafından Dedeman otelinde bu yıl 23’üncüsü düzenlenen Kömür Kongresinde konuşan Jeoloji Yüksek Mühendisi Ali Baltaş, “Zonguldak kömür havzasının jeolojik yapısını doğru anlamak için neler yapılmalı” başlıklı açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

Abone Ol

“Giderek daha derin kotlara inmekte olan kömür madenlerinde, güvenlik önlemlerini en yüksek seviyede uygulamanın yanı sıra, doğru planlama ve işletmecilik yaparak maliyet artışını en aza indirmek amaçlanır. Bu nedenle özellikle yeraltı madenlerinde; jeolojik yapının doğru anlaşılması, tehlike oluşturacak yerlerin belirlenmesi ve verimli işletmeciliğin gerçekleştirilmesi için doğru bilgilere ulaşmak bir zorunluluktur.
Çok derin kotlarda çalışılmayan ve yapısı karmaşık olmayan yeraltı kömür işletmelerinde yüzeyden yapılan çalışmalarla; damarların yerleri, konumları, kalınlıkları, rezervleri, yan kayaçların litolojik özellikleri, kıvrımlar ve faylar gibi jeolojik düzensizlikler, litolojik birimler arasındaki stratigrafik ilişkiler vb. bir dereceye kadar anlaşılabilir. Buna karşın yapısı karmaşık yeraltı işletmelerinde, jeolojik özellikler ve tehlike oluşturabilecek yerlerle ilgili ayrıntılı bilgilere ancak bu konuda eğitim almış teknik elemanlar tarafından ocaklarda yapılacak çalışmalarla ulaşılabilir. Madencilik tarihi araştırıldığında, yaralanma ve ölümlerin önemli bir kısmının jeolojik yapı ve koşullardan kaynaklandığı görülür. Bununla birlikte karmaşık yapıdaki yeraltı madenlerinde, jeolojik özelliklerin doğru bir şekilde ortaya konması organizasyon gerektiren ve süreç alan zahmetli bir işlemdir.
Birbirlerine yakın eğitim almakla birlikte farklı iki disiplinde yetişen jeoloji ve maden mühendisleri, yakın dönemlere kadar madencilik faaliyetlerinin başarısı için birbirlerinden bağımsız hareket etmişlerdir. Yeraltı maden işletmelerinde çalışan jeoloji mühendisleri ocaklarda yapılan çalışmalara dâhil edilmemiş; yüzeyden jeolojik haritalar yaparak, sondajları yorumlayarak ve jeofizik çalışmaları değerlendirerek yapıları anlamaya çalışmışlardır. Buna karşın günümüzde derinliği artan yeraltı işletmelerinde çalışan maden mühendisleri, aldıkları eğitiminin de bir sonucu olarak, jeolojik yapıları anlamakta ve çalışmalara uyarlamakta giderek daha fazla zorlanmaktadırlar. 
Rezervlerin ekonomik yöntemlerle üretilmesi ve yeraltı yapılarından kaynaklanan zorlukların getirdiği baskılar, maden mühendislerinin daha çok jeolojik bilgiye gereksinimi olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum jeolojik yapısı karmaşık olan yeraltı madenlerinde her iki mühendislik disiplininin birlikte çalışarak ve birbirlerini anlayarak sorunlara çözüm bulmalarını zorunlu kılmaktadır.”