Mumcu’nun komutanı olduğunu belirten Ersarı, Mumcu’nun "Sakıncalı Piyade" olarak askerlik yaptığı dönemde ağır tecrit koşullarında bulunduğunu dile getirdi.
Mumcu’nun askerlik dönemiyle ilgili anılarını anlatırken Ersarı, "Yemekhaneye girmesi yasaktı, diğer askerlerle bir arada yemek yemesi bile yasaktı. Yalnız başına yemek yiyordu. Benimle bile görüşmesi yasaktı, ben komutanı olduğum halde" dedi. Ersarı, aynı dönemde Mumcu ile gizli bir şekilde görüşme yaptıklarını da belirterek, aralarında yedikleri yemekleri, paylaştıkları anıları anlattı.
"Her şeyi yasaktı, açık hava cezaevi gibiydi"
Ersarı, Mumcu'nun o dönemde eğitim almak, kitap okumak gibi normal askeri faaliyetleri dahi gerçekleştirmesinin yasak olduğunu söyledi. "O zamanlar eğitim alanına girmesi bile yasaktı. Kendi başına oturuyor, kimseyle muhabbet etmiyordu" diye belirtti. Mumcu’nun yalnızca çok sınırlı bir şekilde yiyecek alıp tüketebildiğini anlatan Ersarı, "Bisküvi ile lokum arasında yemek yiyebiliyordu, başka hiçbir şey yapamıyordu" dedi.
Mumcu’nun o dönemde yalnızca bir askeri tecritin değil, aynı zamanda politik görüşlerinin de engellenmesi nedeniyle böyle bir yaşam sürdüğünü aktaran Ersarı, "O dönem için siyasi görüşleri nedeniyle dışlanmıştı. Mahkum gibi bir yaşamı vardı" diye ekledi.
Dostlukları askerlikte başladı, sonra bağları güçlendi
Ersarı, Mumcu ile askerlik dönemi sonrasında da sık sık görüştüklerini ve dostluklarının daha da güçlendiğini anlattı. Mumcu’nun, Ankara’daki gazetecilik kariyerinde Ersarı’yı birçok önemli isimle tanıştırdığını ve birlikte çeşitli etkinliklere katıldıklarını söyledi. "O bana hep yardımcı oldu, çevresindeki insanlarla tanıştım. Bakanlarla, milletvekilleriyle, başbakanlarla görüştüm" diyerek dostluğunun ne kadar derinleştiğini vurguladı.
Mumcu’nun cinayetinin sır perdesi hala aralanmadı
Mumcu’nun 24 Ocak 1993’te evinin önünde bombalı suikasta uğrayarak hayatını kaybetmesinin üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen, cinayet hâlâ aydınlatılabilmiş değil. Ersarı, Mumcu’nun evinde bir gün ziyaret ettiği esnada, gazeteci arkadaşının odasında bulunan bir sandık dolusu mektup hakkında da önemli bilgiler paylaştı. "O sandıkta zarflar vardı, mektuplar vardı. Cinayet sonrası çok şey öğrenilebilirdi" diyerek, yıllardır merak ettiği bu mektupların içeriğinin ne olabileceğini sorguladı. Ersarı, o dönemde Mumcu'nun aldığı tehdit mektuplarını da hatırlatarak, "Bu mektuplar da belki cinayetle bağlantılıydı. Ne yazık ki o sandık ve içindekiler hala gizli kaldı" dedi.
Madenci grevinde birlikteydiler
Mumcu’nun sadece gazetecilik kariyerinde değil, toplumsal olaylara duyduğu ilgi ve desteği de Ersarı tarafından takdirle anlatıldı. 1991’deki madenci grevinde Mumcu’nun Ersarı ile birlikte greve katıldığını, madencilerin hakları için destek verdiğini anlatan Ersarı, "O, hep madencilerin yanındaydı. Hem yazılarıyla hem de tavırlarıyla madencileri savunuyordu" dedi.
"Hala onu özlüyorum"
Ersarı, Uğur Mumcu’yu kaybetmenin acısını hala derinden yaşadığını belirterek, "Onu kaybettiğimde çok üzülmüştüm. Aradan yıllar geçse de, o günkü anılarım gözümün önünden gitmiyor" diyerek, Mumcu ile geçirdiği zamanın ne kadar değerli olduğunu vurguladı. Ayrıca Mumcu’nun ölümünden sonra ona dair hala birçok sorunun cevapsız kaldığını, cinayet dosyasının açılmadığını belirterek, "Ne olursa olsun, gerçeğin ortaya çıkması gerekiyor" dedi.