KÖPEK EVİ MİSAFİR BEKLİYOR

Abone Ol

Şimdiye kadar fırsat buldukça; Kimsesiz çocuklar yuvası, Yaşlılar Huzurevi, Hastane ziyaretleri derken bu defa hep merak ettiğim bir yeri ziyarete gittim. İyi ki de gitmişim. Neresi mi? “Zonguldak İl Özel İdaresi Geçici Rehabilitasyon ve Hayvan Bakım Merkezi”. Halk arasında “ Köpek barınağı-Hayvan Barınağı” diye bilinir. Asma’dan sonra birinci tüneli geçtikten bir kilometre ileride yolun sol tarafında. Oraya gitmemin iki amacı vardı biri hayvanların yaşam koşullarını yerinde görmek, ikincisi bir yavru köpek almaktı. Gittiğim böylesi yerlerde, hemen bir yetkili bulup gazeteci olduğumu söyleyip ondan sonra söyleşi yapmak yerine, görevlilerin-yetkililerin hiç haberi olmadan önce kendim görürüm ve aykırı gördüklerimi kamera veya fotoğraf ile belgeler, ondan sonra da oradaki yetkili ve görevlilerden bunu açıklamasını isterim. Tabii buradaki koşullar iyi mi kötü mü bunu ayırt etmek için daha önce benzer kurumları-kuruluşları bilmek gerekir ki kıyaslama yapılsın. Daha önce İstanbul –Poyraz Köy’de böyle bir gözlem fırsatım olmuştu. Oradaki hayvanlar mutluydu. Bakıcıları onlara çocukları gibi bakıyordu ve hayvanların sadece daha çok insan sevgisine ihtiyacı vardı.  Gittiğim, Zonguldak Hayvan Barınma Evinde, önce barınağın çevresinde kısa bir tur attım ve sakat hayvanlardan bir kaçını fotoğrafladım. Dışarıdan olumsuz bir görüntü görünmüyordu. Yanımda eşim de vardı. Daha yakından görmemiz için içeriye girmemiz gerekiyordu. Kapıdaki görevliye Gazeteci olduğumu, hayvanları ve kaldıkları yerleri yakından görmek istediğimi ve giderken de bir yavru köpek alacağımızı söyledim.

Bizi, Zonguldak Hayvan Hakları Derneği eğitim koordinatörü, sekreteri, aynı zamanda emekli öğretmen olan Sayın Suzan Arığ hocamız ve barınağın tek veteriner hekimi Sayın Verda Köktürk hanımefendiler karşıladılar.

Zonguldak Geçici Rehabilitasyon ve Hayvan Bakım evi’nin, Türkiye’de ilk kurulan barınak olduğunu da (2003 de) öğrenmiş olduk. Tabii öğrendiklerimiz ve bilmediklerimiz bunlarla sınırlı değil.

Buraya getirilen hayvanlar kısırlaştırılıp tedavileri yapılıyor ve sahiplendiriliyor.

Barınakta şu anda yavrularla birlikte 350 köpek var. Bunların tüm bakım, temizlik ve sağlık sorunları sadece bir veteriner hekim iki personel ve gönüllü olan dernek üye ve yöneticileri tarafından giderilmeye çalışılıyor.

Hayvanlar ait oldukları mekandan-semt den alındıktan sonra, hasta iseler tedavileri yapılıyor ve kısırlaştırıldıktan sonra küpelenip yine aynı getirildikleri mekana-semte bırakılıyor. Böylece hayvanlar ait oldukları bölgeden kopartılmamış oluyorlar.

Zonguldak Hayvan Hakları Derneği yönetiminin girişimiyle bağış olarak bir iş adamından hayvanların ana temel ihtiyaç maddesi olan mamalar geliyor.

Dernek nakit para olarak değil, barınağın ihtiyacı olan, baraka, avlu teli, beton direk, kulübe, vb. işadamları aracılığı ile temin ediyor…

Derneğin girişimi ve iş adamlarının kum, çakıl, çimento, demir ve makine araç gereç yardımlarıyla daha önce kömür deresinden aşağı barınağın çok yakınından geçen derenin ıslah çalışması yapılıp üstü kapatıldı, bu sayede barınağın bulunduğu alan iki misli genişlemiş oldu. Tabii alanın genişlemesi ile hayvanların sayısı da arttı.

Zonguldak Hayvan Hakları Derneği; faaliyetleri bakımından Zonguldak’ta bulunan yüzlerce dernek arasındaki sekiz on dernek içinde en faal olanlardan biri diyebiliriz…

Mama dışında hayvanların sulu ve çeşitli katı yemek ihtiyaçları, kamu ve özel kurum ve kuruluşların katkılarıyla sağlanıyor

Zonguldak Hayvan Hakları ve Koruma Derneği,  Valilik ve Belediye ortaklığı olarak merkez ilçenin dışına yani; Kilimli, Alaplı, Devrek, Gökçebey, Filyos, Çaycuma, Kozlu, gibi ilçe ve beldelere yayıldı. Bu yayılma gerçekleştiğinde tek olan bakımevi daha da verimli olacak.

Geçici Rehabilitasyon ve Hayvan Bakımevinde genel olarak agresifler, sakatlar ve hastalar kalıyor. Diğer sağlıklı olanlar bakımları sağlık kontrolleri yapılıp, kısırlaştırıldıktan sonra küpelenip geldikleri ortama bırakılıyor.

Barınak yetkililerinden hem bilgi alıp hem de gezinirken dikkatimi çeken çok şeyler oldu. Örneğin, biz veteriner Verda Hanım ve Dernek görevlisi Suzan Öğretmenimiz ile büroda sohbet ederken içeriye cılız ve tüyleri dökülmüş, sırtı, ayakları ilaçlı olduğu belli olan bir köpek girdi ve doğruca veteriner Verda hanımın masasının altına, onun ayakları üzerine çömelip yattı. Gerçek yaşamda uyuz bir köpeği gördüğünde kaçan veya onu taşlayan-sopayla kovalayan insanların çok olduğu bir dünyada böylesi hayvan sevgisi taşıyan insanları görmek insanda yeniden yaşam umudunu canlandırıyor…

Çok yakın bir tarihte Zonguldak Valiliği bünyesinde oluşturulan “Yerel Hayvan Koruma Görevlisi (Polisi) Kurulu “ hayvanların korunması anlamında güzel bir gelişme. Sohbetimiz sonrası hayvan barınaklarını yakından görmek için dernek yöneticisi Sayın Suzan Hocamız ve eşim birlikte dışarı çıktık. Köpeklerin bulunduğu Açıkhava alanı 4–5 bölüme ayrılmıştı. Her bölüm önünden geçerken o hayvanların Suzan hocamızı gördüklerinde nasıl sevinç çığlıkları attıklarını görmenizi isterdim. Suzan Öğretmenimiz bu tel örgü içinde bulunan en az elli köpeğin arasına girdiğinde ise çok bambaşka bir görünümle karşılaştım. Hepsi de üzerine atlayıp Suzan öğretmenin elini yüzünü öpme yarışına girdi, kimi ise masumane olarak sadece onun gövdesine yakın durmakla yetindi. Suzan Öğretmenimizin bu köpeklerin hepsine yetecek sevgisi olduğunu da görmüş oldum. Yetmiyor olsa bile hayvanlar şimdilik oradaki iki üç kişinin sevgisi ile yetiniyor. Yeni yüzler gördüklerinde attıkları çığlıklardan ve havlamalardan sanki “ beni de al, beni de sev” der gibiler. 

Aynı duygulu anları kimsesiz çocuklar yuvasında ve konuşacak sohbet edecek derdini anlatacak birini arayan yaşlılar Huzurevinde ki insanlarda da gördüm. Hele kimsesiz çocukların barındığı yuvadaki çocukların; yuvayı gezmeye gidenlere karşı gösterdikleri o ilgiyi- yakınlığı, onların size o mahzun bakışlarını bir görseniz. O bakışlar insanın yüreğine sanki ok gibi saplanıyor. Bu nedenle çoğu zaman o çocuklarla göz göze gelmekten kaçınırım. Burada köpeklere bakarken de aynı duyguları yaşadım. Köpekler, sürü halinde değil;  yüzyıllar boyu birlikte yaşadıkları insanlarla birlikte olmak-yaşamak istiyorlar… 

Hayvanların kesinlikle bir şiddet görmediği, bakıcıları ve onlarla çok yakından ilgilenen Suzan öğretmenimize karşı olan davranışlarından belli. Eğer sürekli bir azarlama veya şiddet görmüş olsalardı kesinlikle onları gördüklerinde her biri korkudan bir yere kaçardı. Köpekler insana çok bağımlılar, tek istedikleri, insanların onları sevmeleri. Yolda gördüğünüz bir köpeğe bir parça yiyecek verin, biraz başını okşayın ve elinizi ağzına tutun, hemen elinizi yalayacaktır, eh o da sevgisini-minnetini öyle belli ediyor.

Bu arada eşim bir yavru köpek aldı ama ayrılık zamanı geldiğinde içimize hüzün düştü. Giderken arkamızdan havlayan ve yavruyu aldığımız kümedeki diğer yavruların çıkardıkları “hev hev” sesleri sanki bize, “ beni de al, beni sevmeye yine gelin “ der gibiydi.

Gazetem “Halkın Sesi” ve şahsım adına; tek başlarına içlerine nasıl sığdırdıkları belli olmayan o kocaman sevgileri damla damla buradaki dostlarımızla eşit olarak paylaştıkları için Zonguldak’ın değerli hayvan sever insanlarına çok teşekkür ederim…