KÖPRÜLER, YOLLAR, TÜNELLER, YAPTIRDIM GELİP GEÇMEYE

Abone Ol

Yazının başlığı bir Halk Türküsünün başlığına benziyor hani şu  Köprüler yaptırdım gelip geçmeye/çeşmeler yaptırdım suyun içmeye/ türküsü var ya ona benziyor.
Tabi konumuz şarkı-türkü antolojisini karıştırmak değil, ben sadece son günlerde devlet yöneticilerinin çok öğündükleri ve öğünmekle haklı oldukları köprüleri, tünelleri vb. eserlerini irdeledim. Bunu geriye tarihe bakarak amma tarihten ders alarak yapmaya çalıştım. Neymiş bu köprü, tünel, yol yapımları, kim bunları kaç bin dolara nasıl ve hangi koşullarda yapıyor onlara bakalım istedim. Tarih ders alınacak çok güzel bir ayna. Şimdi ne oluyorsa tarihin her döneminde bunlara benzer şeyler olmuş gibi. Hadi gelin bu tarihe birlikte bakalım sonrada oylar neden Hayır olmalı ona bakalım.  Dersimize önce birkaç soruyla başlayalım ve bu sorulara yine tarih içindeki aynaya bakarak cevaplar arayalım.
Osmanlı, kendi toprakları saydığı Avrupa-Orta Doğu-Afrika da ki ülkelere neden Demiryolu hattı döşedi? Arabistan’a-Mekke/Medine’ye, insanlar zahmet çekmesin hacca çabuk gidip-gelsinler diye Tren yolunu yaptı diyelim, iyi de Mısır’da ne vardı da buralara Demir yolunu uzattı. Demiryolu hattı giden ülkelerin tamamında, demiryolu ulaşıma açıldıktan birkaç yıl sonra Osmanlı devletinin çökmesine rağmen çalışmalar devam etti. Bu demiryolu hatlarını tek bir emperyalist ülke döşemedi İngiliz, Alman, Fransız emperyalistleri yaptı. Bu yollarda halk aç susuz ve oluşturulan Asker amele ve kadın amele taburlarında yıllarca çalıştırıldılar Demiryolları borçlarının nerdeyse tamamını Cumhuriyet Türkiye’si ödedi.
Peki, Osmanlı kapitalist-sömürgeci- emperyalist bir devletmiydi de, buralara mal taşıma çabuklaşın diye bu yatırımları yaptı? Tabi ki hayır, tam tersi demiryollarının açılmasıyla mal taşımacılığını Osmanlı değil emperyalist ülkeler yapacaktı. Böylece özellikle demiryollarının maliyeti ile zaten borçlu olan Osmanlı hazinesi borçlarını ödeyemez oldu ve; 1882 de; Başka devletlere borçlu olan bir devletin, halktan topladığı vergiler başta olmak üzere vb. haklarının alacaklı ülkelerce elinden alınıp, yine alacaklı ülkelerce hazinesinin ipotek altına alınması demek olan Düyun-ü Umumiye idaresi  kurularak Osmanlı hazinesine, İngiliz, Fransız ve İtalyan Emperyalist devletleri tarafından el konulup kontrol altına alındı (87). Vergiler daha da artırıldı. Bir ülkenin alacaklı ülkelere olan borcu nedeniyle hazinesine el konulması ne kadar acı bir şey.
Aynı borçlu olan bir kişinin alacaklısı tarafından evine haciz konulması gibi.
Durun daha bitmedi daha Zonguldak’a gelmedik. Olayın vahametinin daha iyi anlaşılması için Zonguldak’ta yaşanan olayları da bilmemiz gerek.
1906 da; Ereğli Şirketinin başına geçen Bölge Kömür Müdürü Fransız Kont Vitali’sin, kendilerinden vergi alınmaması karşılığı olarak Zonguldak- Haydarpaşa demiryolu Hattını yapabilmek için saraya sunduğu proje 1908 de Meşrutiyet ilanı ve ll.  Abdülhamid’in tahtan indirilmesiyle iptal edildi (125) .
 1918.30.Ekimde Savaşlardan yenik çıkan Osmanlı  Mondros Mütarekesini imzaladı ve İttihat Terakki hükümeti düştü.  Mondros Mütarekesinin 7. maddesi itilaf devletlerine  Kendi güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durum ortaya çıkarsa istedikleri stratejik noktayı işgal etme hakkı veriyordu.
1882 de emperyalistlerin hazineye el koymasıyla başlayan ekonomik ablukanın devam ettiği yıllarda bu kadar borca rağmen emperyalistlerin yatırımları devam ediyordu. Örneğin Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar Zonguldak kömür havzasında kendi bölgesi saydıkları yerlere yatırım yapmaya devam ediyorlardı. 1918 de Osmanlının fiilen dağılma döneminde ortada oluşan otorite boşluğundan faydalanan İtalyanlar Kozlu’yu, Fransızlar Zonguldak’ı, İngilizler Kilimliyi işgal ettiler.
 
Üçünün de gerekçesi aynıydı, yani gerekçe olarak yatırımlarını- sermayelerini koruma altına almak için bu bölgelere asker çıkardıklarını söylüyordu.
Bu emperyalistler kimlere hangi güçlere karşı mallarını-yatırımlarını koruyacaktı?
Tabii ki sömürdüğü ülke halkına karşı.  Yani yatırım sözleşmelerini her ne pahasına olursa olsun imzalayan yöneticilerin Yurt dışına kaçmalarına (İkinci Meşrutiyetçiler Yurt dışına kaçtılar) rağmen Yurtsever güçlerin kendi Yurdunu savunması tehlikesini gören emperyalist güçler yatırımlarını-sermayelerini korumak bahanesiyle buralara asker çıkarıp işgal ettiler.
Tarihe bakın o yıllarda Osmanlı 15 den fazla cephede savaşıyordu şimdi de 4-5 cephede savaşıyor.
Gelelim günümüze. Neydi konu başlığımız  köprüler, tüneller, yollar yaptırdım gelip geçmeye”.Buralardan en fazla kimler gelip geçecek? Uluslar arası sermayenin mal taşıyan ulaşım araçları. Buna; bu kadar yatırım yapıldı nankörlük etme diye karşı çıkanlar olabilir onlara bir iki sözüm var. 1936-1940 yılları arasında yani tek parti döneminde Anadolu’da bir Yol Mükellefiyeti seferberliği başlatılmıştı. Tek parti deyince bazı güçler işin aslını bildikleri halde hep CHP yi anlatır, halbuki başta Celal Bayar olmak üzere Demokrat Parti (DP) yi kuran kadroların çoğu da CHP nin en üst düzey yöneticileri arasındaydı.
Tek parti deyince sadece CHP yi ve o dönem zulümlerini CHP üstüne yıkanlar Celal Bayar gibileri şimdi de kendilerini sütten çıkmış ak kaşık sanıyorlar.Neyse konumuza dönelim.
Zonguldak/Ereğli, Zonguldak/Çaycuma, Zonguldak /Devrek arası yollar yol mükellefiyeti seferberliği sırasında yapıldı. İnsanlarımız ayaklar çıplak kadın çocuk demeden buralarda esir gibi çalıştırıldı. Yol mükellefiyetinde çalışmış birisiyle yaptığım söyleşide aynı soruyu söyleşi yaptığım ihtiyara sordum. daha ne istiyorsunuz eskiden yol yoktu Ankara’ya, İstanbul’a gitmek çok zordu. Bir yerden bir yere arabayla gidemiyordun bak yollar yapılınca her tarafa arabalar çalışmaya başladı  diye söylediğimde ihtiyar önce bir durdu derin nefes alıp bıraktıktan sonra bana  lan oğul o dediğin yerlere gitmek için para lazımdı para. Para olmayınca gene gideceğimiz yere yürüme gidiyoruz benim için değişen bir şey yok.
 Evet; Osmanlının çöküşünü hızlandıran demiryolu yapımları, emperyalistlerin yurt sınırları içindeki yatırımlar, emperyalistlerin hazineye el koyması. Tüm bunları emperyalistler usulsüz yapmadı hepsini de kendi oluşturdukları  uluslar arası hukuk ilkeleri-anlaşmalarına-sözleşmelerine göre yaptılarŞimdi de acaba iktidar yap-işlet devret yöntemiyle yaptırdığını söylediği tamamı hizmet sektörüne yönelik yapılan bu yatırımları yaptırırken nasıl bir sözleşme yaptı? İnsanımın geleceği, yurdumun geleceği ipotek altına alınıyorsa ne yapayım yolları, tünelleri köprüleri. Geleceğimin ipotek altına alınmasını istemiyorum. Bu bildiklerimi hayatın her alanında yaşadığım toplumla paylaşmak benim hakkım.
İşte Demokrasinin özelliği burada geleceğimizin bir kişinin iki dudağı arasında olmasını istemeyenler tüm bunları göz önüne alıp referandumda Hayır demeli