"Ha vallaha, ha billaha bizim köy şehiri de geçti. Şehire gavuş gavuş rahmet yağmış; biz gurakdan çatlaycez. Bu misircüklere bi rahmet olsa şimdi, neyolu. Bi gaç günde adam boyu olula. Vemez, Allah, her yere verü, bize vemez. N'olucak namaz yok, abdas yok. Herkes namazı abdası unuttu.
A gardaşla, deme utanıyon vallaha, bizim Hüsen Efendi'nin gızı bi göynek geymiş, çorapla olmasa bacağı bi garış gözüküya; öteki gızla, gelinle de yavaş yavaş göyneklerini kısaldıyala. Ne bu rezalet, böyük tanıma yok! Güçük tanıma yok! Böyle Allah bizim neremüze rahmet vesün!"
Öteden Hacı İbrahim hemen lafa atıldı:
"Eskiden irehmet duası ededük. Çoluk çocuk bi araya toplanudu. Sobran'da irehmet duası yaptıla, bizim köyden dört kişi vardı. Helil Emmi ne gözel söyleya! Şindiki yetişmelerin cöbünde bi darak, bi ayna, yarım sehet başlarını oğarıyala. Ne olucak ikide bi şehire yollayoz. Uşaklarımız, ollada kötü kötü şeyle öğreniyola.
A gardaşla, Helil Emminin dedüğü gibi gurakdan ne misir ne de ekinlerimiz böyüyabiliya; öyle gırdı gaçtı şeylerinen vakitimizi geçirmeyelim. Bu dünya geçici dünya, yiyip içip ellerimizi göğe açıp Allah'a yalvaralım. Bize bol bol irehmet vesün."
Biraz sonra korucu avazı çıktığı kadar bağırıyordur:
"Sayın köylüle!.. Yerin köyümüzde irehmet duası vaaa!.. (1969)
GEREKLİ AÇIKLAMA
Benim bugünlerde çok yazı yazıp paylaşmamı yadırgayanlar var. Onlar bilmezler, ben çocukluğumdan beri hep okuyup düşündüm, yazdım. Yazdıklarımı içeren defterlerin çoğu yitip gitti.
Bu yazı yitirmediğim küçücük bir defterden alındı. O deftere o günkü el yazımla yazmışım. Altında Hayri/1969 yazılı.
O gün, şu anda, aklımda, düşümde: Kastamonu Göl İlköğretmen Okulu yaz tatiline girmişti. Bu yazıyı Kastamonu- Safranbolu- Karabük yolunda, Zonguldak'a gelirken, otobüste yazmıştım.
Amcaların söyleşilerine kulak misafiri olmuştum. O zaman cep telefonu yoktu elimde, kitap ya da defter vardı. Bir kısmını yazdığım konuşmalardan anlam çıkarıyordum yolculuk sırasında. Çevreyi de gözlüyordum bir taraftan.
Ha, o günlerde de çok kitap okuyordum. Zonguldak'a bir çuval dolusu kitapla dönüyordum. İçimizdeki Şeytan, İnce Memed, Gazap Üzümleri, Fareler ve İnsanlar, Sefiller, Don Kişot... o çuvalla taşındı minik kulübemizdeki kardeşlerime.
Bu, benim elimde kalan en eski yazımdır. Çok önemli yaşam çizgimde yani. O nedenle buraya not düştüm.
Notu düşmemin bir nedeni daha var. Geçen gün, bir arkadaş, cami hocasını yağmur duasına çağırmış, diye duydum. Yağmur duasına çıkıp çıkmadıklarını bilmiyorum.
1969'dan 2022'ye... Ta nereden nereye?..
Yine kuraklık var.