Türkiye ve Dünya da olaylar o kadar hızlı gelişiyor ki!
İçeride ‘yeni Anayasa’ ve ‘Başkanlık Sistemi’ arayışları, Türkiye düşmanlarının beslediği ‘Kürtçü terör’; sınırlarımızda, komşu ülkelerin içinde, silah üreten devletlerin gizli ya da açık katıldığı bir savaş var. İçeride ve dışarıda cereyan eden gelişmeler; ülkemize yönelik olduğu için, kelimenin tam manasıyla bir ‘Vatan Savaşı’nın parçası.
Terör olaylarının nedeni: Türkiye’nin; sınırlarında cereyan eden ‘toprak kapma’ yarışından men edilmesine yönelik, ‘meşgul etme’ operasyonu.
Yine içeride, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk üreten kendi siyasal sistemini yapma yolunda başlatılan Yeni Anayasa çalışmanın engellenmesi de, iktidar hedefi olmayan muhalefetin; hükümetin ayağına çelme takmaktan başka bir şey değil.
Aslında bu gün, Atatürk’ün ‘Hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir’ vecizini, iktidar ve muhalefetin ideolojisi açısından tartışacaktık.
Bir de Anayasa ile tanıştığımız 140 yıllık dönemde, demokrasiden yoksun geçen yılları…
Ne var ki, ışık hızıyla gelişen olaylar, bazı gerçekleri atlamamıza sebep oluyor.
Tarihi ve coğrafi bilinmeyen gerçekler ise, olayları doğru tahlil etmemizi engelliyor.
Olayları salt ‘iktidar- muhalefet’ çekişmesi açısından görürsek, kendimizi inkârdan ziyade, geleceğimizin inşasını zora sokarız.
Dolayısıyla, öncelik sırasını; söz konusu olan ‘Vatan Savaşı’na ayırıp, teferruat kısmı olan ‘yeni Anayasa’ ve başkanlık sistemini sonraya bırakalım.
TARİHİ TEKERRÜR
Ders alınsaydı, tarih tekerrür eder miydi hiç?
Milletlerin, yaşamlarının her döneminde akıllarından çıkarmayacağı bir söz...
Tarihin her döneminde: Rusların arkadan vurduğu, İngilizlerin hep böldüğü, Fransız, Alman ve İtalyanların çıkarları için kullandığı toplum olan Kürtler yine ‘Kürtçü terör örgütleri’ sayesinde ‘piyon’ pozisyonunda…
İçeride Alman desteği, İngiliz tezgâhı ile ‘özerklik’ arayışında olan Kürtçüler, maalesef dışarıda ABD - Rus desteği ile moral ve huzurumuzu bozuyor.
Aynı işi Kurtuluş Savaşı esnasında da yapmışlardı.
Aslında, bu tür ‘hıyanet’ vakalarına rastlayışımız ilk değil elbet…
1915’te İngilizler Arap yarımadasını eline geçirdiklerinde, Mekke Şerifi’ne ‘sana devlet kurma izni vereceğim’ diyerek, Arapları, Osmanlı üzerine kışkırtmıştı…
Olayın devamı, tam da bu günün ‘Ortadoğu’sunu ilgilendiriyor.
Orta doğu dediğimiz yer, Misak-ı Milli’nin sınırlarıdır aynı zamanda.
Bazı et kafalıların ‘ne işimiz var’ dedikleri yer…
Halep Kuva-i Milliyesinin devamı olan ‘Suriye Türkmenlerinin’ olduğu yer…
1.Dünya Savaşı. Çanakkale savaşı ardından… İngiliz kuvvetleri: Osmanlı’nın 6. Ordusu (Halil Paşa komutasında) karşısında Kut’ül amare de (Arabistan KUT Bölgesi)bozguna uğramasından 17 gün sonra…
İngiliz ve Fransızlar anlaştı.
Ruslar ‘ben de payımı istenim’ diyerek, anlaşmaya ortak oldu.
Sykes - Picket- Sazarov anlaşması. Yıl: 29 Nisan 1916.
Kut’ül amare: Ortadoğu’nun sömürgecilere karşı son birlik savaşı verdikleri yer olduğu gibi; iki ay sonra 100. yıldönümü anılacak olan Sykes- Picket -Sazanov anlaşması da: Osmanlı’yı nasıl bölerizin taktik arayışıdır.
100 yıl önce güney sınırlarımızı belirleyen; aslında emperyalizm’in ‘böl - parçala - yönet’ taktiğinin bariz örneğidir bu anlaşma.
Gizliliği, Rus Bolşevik Devriminde (1917) Lenin tarafından dünyaya açıklanınca ortaya çıktı.
Orta doğu sınırları, cetvelle çizilip, Suriye- Irak eklendi bu günlere geldi.
‘Petrol ve doğalgaz yatakları’ kadar, savaş aracı silahlanma için ‘para kaynağı’ da olan Ortadoğu da bu gün yine ‘tarih tekerrür’ ediyor.
ABD Dışişleri Bakanı Condeelezza Rice, on yıl önce ‘Orta doğu haritası yeniden yapılacak’ dediğinde, gülüp es geçmiştik.
IŞİD lideri El Bağdadi 2014’te Musul’u ele geçirdiğinde sadece operasyon başlamadı, Sykes -Piçket- Sazanov da tarihe karıştı.
KUT ANILMALI
Zaferlerimiz kadar, yenilgilerimizi de hatırlamalı ve tecrübe olarak gelecek nesillere aktarmalıyız. Anzaklar, Çanakkale’yi nasıl unutmuyorsa…
Sarıkamış hüznü ile bunu uygulamaya koyduk.
İnşallah, yenilgi de olsa diğer tarihi mihenk taşlarını unutmayız.
Ortadoğu konusunda uyutulduğumuz ve unutturulduğumuz bir gerçek daha var.
Kut’ül amare, birinci dünya savaşında kazandığımız muhteşem zaferlerden biridir.
Ancak, Çanakkale’nin gölgesinde kalmasından daha vahim yanı var.
Kut’ül amare’de muhasaradan kurtulmak için, İngilizler altın teklif etmiş.
Halil Paşa ise ‘Katerina devirleri geride kaldı’ diyerek zafere giden yolu açmıştır.
Bu olayın ‘hamaset’ kısmı...
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kutladığımız KUT zaferi, 1945’ten itibaren kaldırıldı. Zaferin unutturulmasının nedeni: Enver Paşa’nın amcası tarafından kazanılmasını örtmek için değildir elbet! İngilizlerin ricası ile yapıldığı kuvvetle muhtemeldir.
Tarihin yapılması kadar, yazılması ve gelecek nesillere aktarılması şarttır.
Yoksa; toprağın vatan olması için akıtılan kanın ne kıymeti harbiyesi kalır!
Misak-ı Milli’nin, Suriye Türkmenlerinin…
Tarih kitaplarında bahsedilmesinden öte, her fırsatta; dökülen kan, verilen canların yüzü suyu hürmetine, ülkeyi karıştıranların yüzlerine çarpılmalıdır, tarihi gerçekler.
Kut Zaferi, her yıl hatırlanmalıdır.
SONUÇ:
Sınırlarımız içinde ve dışında devlet bölme şeklinde cereyan eden olaylar; son yağan yağmurla ortaya çıkmış hadiseler değil.
Sykes - Picket -Nazarov anlaşması(29 Nisan 1916): Türkiye’nin yeni sınırlarının belirlenmesinden öte, Türklere ‘itaatkârlık’ rolü verilmesinin bir ifadesidir.
Oyun aynı oyundur. Kut’ül amare de, İngilizlerin üzerimize kışkırttığı Arapların yerini, dün olduğu gibi bu günde Kürtçü Örgütler almıştır.
Aslında yapılmak istenen, içerdeki siyasi ve bölücü karmaşaya bakıp, Türkiye’yi yok saymaktır. Ezilmiş milletlere ‘rol model’ olmasını engellemektir.
Diğer bir deyişle: Yüz yıl önce bir İngiliz subayının söylediği gibi, ‘ayıyı öldürmeden, derisini yüzen avcı’ rolüne soyunmaktır.
Bu, bedevi toplumlar ve cetvelle çizilmiş sınırlı ‘Devletçikler’ için geçerli olabilir.
Ancak, tarihi derinliği ve devlet aklına sahip toplumlar, bir an için taktik hatalar yapsa da, kendilerine dönmeleri gecikmez.
Olayı, sadece Kürtçülerin piyonluğu açısından değil: Amerika’nın tezgâhı, İngilizlerin bizden yediği darbeler, Almanların beklentileri ve Rusların devlet olmayan Suriye Türklerini bombalaması açısından irdeleyelim.
Rusların, Suriye Türkmenlerini bombalaması ardından, sessiz kalırsak ki; bu ‘Türkiye Suriye Türkmenlerini gözden çıkarttı’ demektir.
Türk Dünyası da Türkiye’yi gözden çıkartır.
Rusya’nın Suriye de Türkmenlere saldırısının ardında, Orta Asya Türklerine baskı ve mesaj vardır.
Suriye Türkmenlerine sadece tarihi derinlik açısından bakmamak gerek.
Suriye Türkmenleri tarihi bağlarımız olmanın ötesinde, Anadolu’nun güvenliği içinde elzemdir.
Yapılacak olan, içerde ve dışarıda gelişmelere, emperyalizm’in kucağından bakmak olmamalıdır.
Anayasa ve devlet sistemi konusundaki tartışmalar, yarın halledilecek kadar, zamanı olan olaylardır. Terör ve sınırlarımızdaki toprak kavgası ise ‘yarına bırakılmayacak’ kadar acildir.
‘İktidar, makam, seçim ve şahsi çıkar’ gibi konular, kesinlikle malzeme ve bahane yapılmamalıdır. Bunu bahane edip, ülkenin moralini bozanların, geçmişte üzerimize kışkırtılan Araplar, bu gün kışkırtılan Kürtçülerden hiçbir farkı olmaz.
Zaman, birlik ve beraberlik zamanıdır.