İşte o yazı: Özelikle bizim kuşağın hayranlıkla izlediği, TRT’nin pazar sabahı yayınladığı "kovboy filmleri" aslında Avrupalıların Amerika'ya ilk yerleşimini anlatılıyordu.
Bu göçmenler geldikleri yeni topraklarda var olma süreci , genelde vahşi olarak yaşayan Kızılderililer ile toprak savaşlarına dayanıyordu. Ve birer birer kurulan kasabaların geçimi ,kömür ve altın yatakları olan yerlere kuruluyordu. Başlarda Kızılderililerle karşılaşan göçmenler , henüz düzeni sağlayacak ordu ve yargı sistemi olmadığından ,kendilerince bir düzen kurdular .Herkes kendi güvenliği için belinde silah taşıyordu. Giderek kendi içlerinde de güç savaşları başladı.
Tabi her maden kasabası böyle değildi ama yine de madene ilgi artıkça kasabanın kendi düzenini kuruyordu.
Zonguldak’ta 1829 yılında bulunan ve 1848 yılında çıkarılmaya başlanan kömür yeni kasabaların kurulmasına neden oldu. Kandilli, Kozlu , Kilimli ve bugün şehir merkezi olan fakat o yıllarda doğru dürüst yerleşimin bile olmadığı Zonguldak'a , doğudan ve batıdan insanlar gelmeye başladı.
Her ne kadar kovboy kasabası gibi insanlar belinde silah ile dolaşmasa da ; yine de kendi içinde bir güç savaşına neden oldu. Henüz şehir içinde güvenliği sağlayacak asker veya polis kuvveti olmadığından ; aslında kömür çeteleri oluşmuştu. Kaçak kömür ticareti daha o yıllarda başladı.
Bir yerde kaçakçılık varsa, o yerde silah da vardır güç savaşları da ...
Şehir merkezine gelen onlarca göçmen beraberinde hırsızlığı da getirdi , cinayetleri de.
Yine kovboy kasabalarından hatırladığımız eğlence hayatı başladı. Kovboy kasabalarında olmazsa olmazı eğlence sektöründe çalışan kadınlar, randevu evleri , barlar (bozahane) kasabada yerini alıyordu. Yine kovboy film sahnelerinde gördüğümüz posta arabaları soygunları, tren soygunları Zonguldak’ta da yaşanmaya başladı. Her ne kadar ilk yıllarda tren olmasa da bizimkiler gemileri soyuyordu. Tenha yerlerde işçilerin yolu kesiliyor ve aldıkları maaşlara el koyanlar oluyordu. Hatta dağlık alanlarda çeteler oluşmaya başlamıştı.
Osmanlı arşivlerinde bu tür münferit olayların kaydı araştırılmasa bile ; ortaya çıkan bazı yazılı kaynaklar ve halk efsaneleri bize yaşanan dramatik olayların varlığını göstermiştir. Örneğin ; Karadon, Gelik Üzülmez ’de çalışan işçilerin Çaycuma, Gökçebey , Bartın kasabalarına gitmek için kullandıkları dağlık arazilerde işçiler sıklıkla silahlı haydutlar tarafından soyulmaktaydı. Gazete kupürlerinde yakalanan bazı haydutların fotoğraflarına rastlıyoruz.
Buhar gücü ile makinaların çalıştırılması 1700’lü yılların ortalarında 1, Sanayi devrimi ile hız kazanmıştı. İlk buharlı makine aslında bir düdüklü tencere idi. Buhar o yüzyılda genelde kömür ile çalışmaktaydı. Bu yüzden kömür madeni çok önem kazandı ve kömüre dayalı kasabalar kuruldu.
Her maden kasabasında olduğu gibi işçi ve sermaye bir araya geldiğinde haksızlıkları ve emek sömürülerini de beraberinde geliyordu. Maden kasabalarına göç, o kasabayı daha da büyütüyordu.
Şehre sadece madenciler göçmüyordu ; sırf şehre haydutluk yapmak için gelenler veya zorunlu olarak savaşlardan kaçıp bu bölgeye yerleşenlerin , madenlerde çalışmadan geçim yolunu aradığı ve bunun da bir takım olaylara neden olduğunu biliyoruz. Mesela Çatalağzı’na haydutluk yapmak için sık sık göçmenlerin geldiğini anlatılan hikayelerden biliyoruz. Hatta Yağbasan diye bir tepe var. Yağbasan’ın anlamı ; bu tepeden sıklıkla mahalleyi yağmalamak için çetelerin indiği tepe anlamındadır.
Bu olaylar 1936’dan itibaren devletin madenleri ele alması ile önüne geçilse de; 1980’li yıllarda, yine devletin elini çekmesi ile yeniden başladı. Kaçak ocaklar yine Zonguldak’ı kovboy kasabasına dönüştü. Kaçakçılık, tefecilik mafyayı getirdi. Herkesin belinde silah. Çetelerin hortladığı , güç savaşlarının neticesinde adeta Teksas’ı aratmayan düelloların yaşandığı bir yer haline getirdi. Biz eski Teksas kasabasına dönerken , Teksas ise bugün büyük bir şehir oldu.
Zonguldak dışındaki bir çok maden kasabası kendini ekonomi olarak dönüştürdü. Biz halen madenlerin eski haline döneceği ve Zonguldak'ın eski günlerine geri döneceğine inanıyoruz.