1985 yılında meslek lisesinin elektrik bölümünü bitirdim. Üniversitede de elektrik okudum. Son 40 yılda elektrik, elektronik, bilgisayar, sıhhi tesisat, sıva, fayans vb. ile ilgili işlerin hiçbirisi için “usta, teknisyen” çağırmadım.
Musluk, kombi, ütü, fırın, buzdolabı, su ısıtıcı, tost makinesi, çamaşır makinesi, lamba, priz vb. gibi cihazlar arıza yapınca hemen ilk müdahaleyi kendim yapıyorum. Arızaların yüzde 90’ı basit türde oluyor. Gevşeklik, oksitlenme, kopma gibi durumlar karşıma çıkıyor.
Bunları niçin yazdım? Evladınızı mutlaka meslek sahibi yapınız. 10-15 yaşlarına gelen çocukları her yaz mutlaka bir teknik elemanın yanına çırak olarak veriniz. Lise eğitimini de mutlaka mesleki-teknik bir okulda aldırınız.
Mesleki okulların her bölümü öğrencinin başarı (akademik) seviyesine öğrenci almaktadır. Matematik, fen, dil ile ilgili dersleri çok iyi düzeyde olan çocukların bilişim, elektrik, elektronik, mekatronik, otomasyon gibi bölümlerde daha başarılı (mutlu) olduğunu biliyoruz.
Akademik bilgi düzeyi nispeten düşük olan çocuklar ise metal, motor, mobilya, inşaat, tekstil, tesisat, yiyecek gibi bölümlerde daha başarılı, daha mutlu olmaktadırlar.
Matematik ve fen derslerine ilgi duymayan, teorik konuları analiz etmekten uzak duran çocuğunuz varsa onu fen lisesine, Anadolu lisesine sokmak için zorlamayınız.
Almanya’nın kalkınmasında, sanayileşmesinde, üretim patlaması yapmasında mesleki-teknik eğitim önemli bir kaldıraç olmuştur. Bu ülkede sadece 1.750.000 kişi üniversiteye gitmektedir. Ülkemizde ise boşu boşuna 8 milyon kişi üniversiteye gidiyor. Bizim üniversitelerin mezunlarının yüzde 90’ı okuduğu bölümün dışındaki işlerde çalışıyor.
Sokak aralarındaki, çoğunlukla hileli gıdalar satan üç harfli marketlerde; abuk-subuk, hayali, oyalamacı üniversite bölümlerinden mezun olmuş gençler asgari ücret karşılığı çalıştırılmaktadır.