Meydanların dili

Abone Ol
 
Baskın bir şekilde gündeme gelen seçimde, zaten son derece kısa olan kampanya süreci büyük bir olgunlukla sürüyor… HDP ve İyi Parti’nin stantlarına birkaç yerde yapılan küçük saldırıların dışında önemli bir vukuat yok çok şükür… Başta AKP Reisi olmak üzere gözü kara siyasetçilerin ısrarla yükseltmeye çalıştığı gerilim ülke insanının ferasetiyle hızla sönümlendi ve böylece huzur içinde geçen bir kampanya dönemi çıktı ortaya… Türk’ünden Kürt’üne,  Alevi’sinden Sünni’sine, sağcısından solcusuna ülkemin tüm insanlarına ne kadar teşekkür etsem az…
 
Bu ülkenin gördüğü belki de en göz kara, en hırslı siyasetçilerden biri olan Erdoğan’ın siyasi rakiplerine “tezek”, “pislik”, “çöplük” diyerek başlattığı süreç, ne yalan söyleyeyim, beni çok korkutmuştu en başta… Bu dile aynı şekilde karşılık verilirse zaten yüksek olan tansiyonun hepten yükseleceğinden endişe ediyordum… Ancak “farklılık içinde birlik” yaratma gibi alkışlanacak bir siyaset becerisini ortaya koyan muhalefet bu dile itibar etmedi, zeka işi esprilerle süslenmiş seviyeli bir kampanya yürüterek AKP elebaşlarının oyununu bozdu…
 
DİLİNE KARŞILIK BULAMAYAN ERDOĞAN’IN TÜM KURGUSU BOZULDU
Oyununu bozdu diyorum, yıllardır zehir zemberek bir dil kullanarak yürüttüğü kampanyalarla kitlesini diri tutmayı başaran Erdoğan, bu kez de, aynı stratejiyle oylarını korumak istiyordu çünkü… Defalarca yazdım, ülke sosyolojisini iyi okuyan bir ekibi var AKP’nin… Cumhuriyetin ilk yıllarından beri uygulanan Jakoben laik politikalardan rahatsız geniş sosyolojinin sözcülüğüne soyunan AKP, uzun yıllar toplumsal fay hatlarımızın en büyük çatlaklarından bir olan “laik-anti laik” çatışmasını “mağdur psikolojisi” üzerinden kurgulayarak iktidarda kalmayı başardı…
 
“Her türlü milliyetçiliğin ayaklar altına alındığı” söylenenbu dönemde millet kavramının yerine ümmeti ikame ederek muhafazakar Kürtlerin de desteğini alan politikalar, başka etkilerle duvara toslayınca hızla şerit değiştiren Erdoğan ve ekibi hamasi bir milliyetçi dile yöneldi… Ülkenin bir başka toplumsal fay hattı olan Türk-Kürt çatışmasından beslenen bu dilin başarılı olması için gerilimin yükselmesi şarttı… AKP elebaşları bu hevesle kendiden başka herkesi “Türkiye düşmanı” ilan ederek kampanyaya başlattı… Aynı sertlikte karşılık bulamayınca da tüm kurgusu bozuldu…
 
BİR BÜYÜK KUCAKLAŞMAYA DOĞRU GİDİYORUZ
Hapiste olmasına karşın “ketıldan twit attım” ya da “Hücremde tek kişilik anket yaptım. Oyların yüzde yüzü bana çıktı” gibi zekice esprilerle Kürtlerin gerilimini düşüren Demirtaş’a, Sadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, “Erbakan Hocanın kemikleri sızliyeah!" gibi twitler atarak katıldı… Mitinglerde Kemal Sunal’lı, Maho Ağa’lı, Şener Şen’li videolar göstererek izleyenleri kahkahaya boğan Muharrem İnce, bu dile, günün moda deyimiyle level atlattı… Bu durum bir gerilim ve hitabet ustası Erdoğan’ın tüm kimyasını bozarak, ilk kez, gündemi belirleyemez hale getirdi…
 
Kampanya gayet neşeli ve eğlenceli geçiyor… İnanın çok mutlu, çok da umutluyum, bir büyük kucaklaşmaya doğru gidiyoruz çünkü… Cumhurbaşkanlığı seçiminde İnce’ye oy vereceğini söyleyen birçok insan oyunu HDP’ye vereceğini söylüyor… HDP’ye oy vereceğini bildiğim pek çok kişi “Selo Başkana bir oy borcum olsun” diyerek İnce’ye yöneliyor… Oy hesabı inanın umurumda değil… Kılıçdaroğlu’nun “Hak hukuk adalet” diyerek çıktığı yürüyüşteki kucaklaşma bugün bambaşka bir sürece evriliyor… Yahu ne çok özlemiş birbirimizle dost olmayı… Türk-Kürt, Alevi- Sünni, sağcı-solcu demeden kucaklaşmayı… Bunu başaran Erdoğan ve avanesine teşekkür mü etsek acaba?