NASIL BİR EĞİTİM?

Abone Ol
Bir ülkenin okullarında yetiştireceği kuşaklar, o ülkenin diğer ülkeler arasındaki  yerini  belirler. Çünkü okullarda insan  yetiştirilir. Eğitim müfredatı nasıl planlanmışsa yetişecek çocuklar da ona göre  şekillenir. Bilimsel bilgiye,  çağdaş dünyaya, demokratik yaşama sırtımızı dönersek, çağdaş ülkeler de bize arkasını döner, dünya  arenasında  yalnız kalırız.  
T.C. Anayasası da bu konularda hüküm koymuş. Bize aydınlık yolu gösteriyor.
Madde:2-Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirlenen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 42- ...Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre yapılır” diyor.
Bu anayasa maddeleri halen yürürlüktedir. O zaman ülkemizin Milli Eğitim Bakanlığı da  “Bu anayasa hükümlerinin istediği yurttaşları nasıl yetiştirmeliyim” diye kendine sormalı ve müfredatını da ona göre hazırlamalıdır.
Pekala öyle mi yapılıyor?
*****
2017-2018 Eğitim döneminin müfredat değişikliklerini MEB açıkladı, basında yer aldı. Bakanlık müfredatta; “Din ağırlıklı konuları artırmış,  pozitif bilimlerin öğretimi azaltılmış”, “Atatürkçülük kavramı” geri plana atılmış, çağdaş/laik eğitim  yok edilmeğe başlanmış. Biyoloji’de  evrim ve oluşum yok sayılmıştır.  Yakın tarihimizin en önemli ve gerçekçi belgesi ‘Nutuk’ ve yazarı Mustafa Kemal Atatürk de üzeri çizilenler arasındadır.”
 Anayasamızda  “sosyal hukuk devleti” ve “laiklik” ilkesi dururken, günlük  hayatla ilgili bir çok konu “dini hükümler” doğrultusunda  ilişkilendiriliyor. Günlük yaşantımız din hükümlerine göre düzenlenmek isteniyor.
Sormak gerekir ki bu gidiş nereyedir? Atatürk Cumhuriyeti’nin temel ilke ve değerleriyle hiçbir şekilde bağdaşmayan bu eğitim anlayışıyla okullarımızda nasıl insan yetiştirilmek istenmektedir?
*****
           Çağdaş eğitimin temeli “laik eğitim”dir. Çağdaş ülkelerin istediği “özgür birey” ancak bu yolla yetiştirilir. Bundan uzaklaştıkça Orta-Doğu  bataklığına, her ilahiyatçının yüzlerce yıldır birbirinden farklı yorumladığı din olgusunun bilinmezlerine doğru, insanı “sadece biat eden bir kul sayan” anlayışa yakınlaşıyorsunuz demektir. Laiklik, sadece din ve devlet işlerinin ayrılması değildir, sadece bir “din ve vicdan hürriyeti” meselesi de sayılmamalıdır.
    Laik eğitim, özgür düşüncenin, evrensel hukukun, bilimin ve akıl yolunun anahtarıdır. Araştıran, soruşturan, düşünce geliştiren, üreten insan yetiştirmenin kapısıdır. Eğer laik eğitim anlayışına karşı iseniz, insanlarınızı bir dinin, mezhebin baskı ve egemenliğine bırakarak “kul” haline getirme isteği içindesiniz demektir.
*****
 Atatürk adı, bizlere çağdaş dünyaya uyumlu, demokratik ve çağdaş bir yaşam umudu verirken; laik cumhuriyet kurduğu için, saltanatçı, halifeci, Osmanlıcı ve din devleti kurma heveslilerince, hâlâ kendine ve eserlerine saldırılmağa çalışılmaktadır. Atatürk sadece emperyalizme-sömürgeciliğe karşı Ulusal Kurtuluş Savaşıyla ülkemizin düşman çizmelerinden kurtarılmasını sağlayan bir kahraman, büyük bir devlet adamı, laik bir Cumhuriyet kurucusu, yurtta barış dünyada barış diyebilen bir önder kişi değil;  aynı zamanda yaptığı devrimlerle ülkesinin çağdaş bir toplum olmasına, bilimsel düşünce ve aklın öncülüğüyle, aydınlanmaya, çağdaşlaşmaya dayalı eğitimi ve yaşama biçimini yerleştirmeğe çalışan ulusal bir devrimcidir.
Eğitim sistemimizden Atatürk’ü, Atatürkçü Düşünceyi çıkarmak, araştıran, soruşturan eleştirel akıl yürütmeyi öncelemeğe çalışan toplumumuzun, geriye dönük  adımlar atması yolunu açar. Böylesi  eğitim programları da dini baskılarla boyun eğdirilen, biat ettirilen “kul” düzeyine indirilen bir yapının oluşmasını sağlar.
*****
Yeni müfredatta “Evrim teorisi” çıkarılıyor,  “cihat” konusu ekleniyor. Yeni açılan okullara bunca din ve ahlak dersine rağmen mescit eklenmesi ve bir de abdesthane koşulu  getirilmesi, okullarımızın, “cami”ye dönüştürülmesine yol açacaktır. Oysa ülkemizde 80 bini aşkın cami vardır zaten. Böyle bir eğitim de, “laik cumhuriyet”e değil, “din devleti”ne uygun insanlar yetiştirilmesine yol açar.  Bütün bunlar ise eğitim politikalarımızda ne-ler yapılmak istendiği konusunda kocaman ipuçları veriyor.
 Yeni müfredatta “cihad” kavramı da hangi akla hizmetse yer alıyor. Dünyanın çeşitli bölgelerinde  insanlıkdışı eylemler yapan radikal İslamcı örgütlerin cirit atmasına rağmen müfredata göre cihad; namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekat vermek, kelimei şehadet getirmek gibi bir İslam şartı haline getirilmiş gibi. Hatta “İslam’ın diğer gereklerini yerine getiren bir Müslüman, cihad etmiyorsa ibadetini eksik yapıyor olacaktır” anlayışı öne çıkarılmış oluyor da denilebilir.
Böylelikle yeni yetişecek kuşaklar; dindar ve kindar olmalarının yanında Atatürk ve Cumhuriyet değerlerini red ve inkar eden, dünya büyük bir hızla ilerlerken kendi içine gömülen, sadece din eksenli düşünen ve dini değerlerle ikbal arayan kuşaklar olarak dünya sahnesinde kendilerine yer arayacaklardır.
 NOT: 1-Sivere’te Atatürk Anıtı’na sarıklı, sakallı, şalvarlı bir yobazın kesici bir aletle parçalamak üzere saldırısını nefretle kınıyorum.
NOT: 2-Eskişehir Belediye Başkanı Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen’e rant mafyasının yaptığı yumruklu-silahlı saldırıyı  nefretle kınıyorum.