Yüreği ağzında bir koşuşturmacanın adı bayram olup çıktı bu yılda… Ne kişisel sorunlarımız, ne mecalsiz bırakan yaz sıcaklarının kavuruculuğu, ne de bayramın her zaman insana başkalık katan telaşı, aklımızın bir köşesine çengellenen sorunlardan uzaklaştırabildi bizi… Eşle, dostla kucaklaşırken bile gözümüzün bir ucu ile kulağımızın biri ekrandan gelecek sese kilitliydi… Yurtta da, dünyada da soluk soluğa yaşanan gelişmeler vardı… Siyonist faşistlerce okul, cami, hastane demeden yıkılan Gazze, tek elektrik santralinin de isabet almasıyla derin bir karanlığın içine gömülmüştü örneğin… En aydınlık olması gereken bir bayram günüydü oysa…

Gazze yanıyordu… İçimiz en azından bayram günlerinde gelecek bir ateşkes haberiyle serinleyecekti belki… Ama Siyonist azgınlık onu bile çok gördü insanlığa… Dini, dili, milliyeti ne olursa olsun her yerdeki ırkçı faşistler gibi en iyi bildiğini yaptı, yıktı, yaktı öldürdü… Sizleri bilmem ama bu bayram, yüreğimin diri yanı, Netanyahu hükümetinin ırkçı saldırılarına karşı Tel Aviv’de sokağa çıkan 3 bin İsrailli komünistle attı benim… Onlar bir gerçeği ortaya çok net bir şekilde koydu ortaya… IŞİD çetelerine mensup Müslüman gerillalar da, Siyonizm’i rehber edinen İsrailli Yahudiler de, Kolombiyalı Hıristiyan paramiliter güçler de, Alman Neonazileri de görünürdeki tüm farklılıklarına karşın aynı fikrin ürünü aslında…
 İSRAİLLİ KOMÜNİSTLERİN VERDİĞİ DERS
Çok net olarak görüyoruz ki, aktörleri farklı olsa da tek bir oyun oynanıyor dünyada… Bir ülkede “Tek vatan, tek millet, tek bayrak, yüce ulus” kavramlarına sarılan faşist güruh, diğer ülkede aynı fikri savunan bir başka güruhun söylediklerini bahane ederek halkları düşman ediyor birbirine. Her iki ülkede de “halkların kardeşliği” diyen; dini, dili, ırkı ne olursa olsun herkesin kendi kimliği, kültürüyle barış içinde yan yana yaşamasını savunan bahar yüzlü insanlar “vatan haini”, “bölücü” ilan ediliyor… Siyaset yapmalarına izin verilmediği gibi linç girişimleriyle yok edilmeye çalışılıyor dahası… Tel Aviv’de “Katil Netanyahu” haykırışlarıyla sokağa çıkan, “Filistinli kardeşlerimizle yan yana yaşayabiliriz, buralar hepimize yeter” diyen komünistleri İsrailli faşistlerin bölücülükle yaftalaması her şeyi açıklıyor zaten…

 Bunun pek çok örneğinin Türkiye’de görüldüğünü uzun uzun anlatmama gerek yok… Ama hayat devingen… Kürt sorunun adil, demokratik çözümünü savunduğumuz için yıllarca bölücülük yapmakla suçlandık devlet katında… Üzerimizde “tırnak çakısı” bile yokken savunduğumuz görüşler nedeniyle yargılandık, pek çoğumuz “terör suçlusu” olarak uzun yıllar hapiste yattı hatta… Ama tarih bizi haklı çıkardı, o günlerde “Bölücülük yapmak için silah atmaya gerek yok, fikirle de aynı iş yapılabilir” diyenler, hiç özür dileme gereği duymadan Kürt sorunundan söz ediyor şimdilerde… Bizi linç etmeye kalkan kışkırtılmış kalabalıklarsa nasıl bir oyuna alet olduğunu hiç düşünmeden elleri patlayıncaya kadar onları alkışlıyor…

 HRANT DİNK’İ KORUYAMAMANIN UTANCI

Şimdi yine uyarıyoruz herkesi, Siyonist İsrail devletinin insanlık dışı saldırıları Yahudilerin tümüne mal edilemez kesinlikle… Bu saldırılardan yola çıkıp Yahudi düşmanlığını Hitler’e övgüler düzmeye kadar uzatan ahlaksızlıklarla da hesaplaşması gerekiyor bu toplumun… Mario Levi gibi yarattığı eserlerle Türkçe edebiyatın doruklarına ulaşmış, bulduğu her fırsatta Siyonizm’e karşı çıkarak insanlığın yüz akı olmuş bir değeri salt dini nedeniyle hedef gösteren şuursuzlara, “Haddini bil” dememiz gerekiyor… Kim ne kadar farkında bilmiyorum ama Hrant Dink gibi bir koca yüreği koruyamayan bir millet olmanın utancı yüzümüzde duruyor hâlâ…

Hayat yalnızca milliyetçilik konusundaki görmüşlerimizde mi doğruladı bizi, Hayır! … Dini değerleri kendine siper edinmiş bir çıkar çetesinin devlet içinde devlet yarattığını dile getiren onlarca yazı kaleme aldık burada… Manevi alemin coşkusuyla dünya malından kopup hak aşkı peşinde koşan insanlar yetiştirmeyi amaçlayan sözüm ona cemaatlerin holdingler kurup, bankalar açmasındaki çelişkiye işaret etmeye çalıştık… Bugün “haşhaşi çetesi” ile mücadele ettiğini söyleyen AKP tiranları, bunları yazdığımız için din düşmanı olmakla suçladı bizi… Şimdi tıpkı onların yaptığı gibi hukuk dışı her türlü yöntemi deneyerek devlet içinden ayıklamaya çalışıyor bu çeteyi. Her birini başkalarını hakkını yeme pahasına, oralara kendisi taşımıştı oysa… AKP tiranlarına burada da hukuk içinde kalmalarını, yapılan her türlü hukuksuzluğun hesabının mutlaka sorulacağını anımsatmak isterim… “Biz kefen giyerek bu yola çıktık” ajitasyonu gün gelecek para etmeyecek bu ülkede…
Evet, bu bayram böyle geçti… Yine de tüm okurlarımın geçmiş bayramını kutluyorum… İyimser olmaktan başka yapabilecek hiçbir şeyimiz yok çünkü…