Ne varsa “SOL” da var. Ne olacak ise “SOL” ile olacak.
Emekçilerin-sömürülenlerin tarihinde hep SOL-SOSYALİST önderlikler var.
Emekçilerin-yoksulların her hak arayışında öncülük edenlerde onların partileri de hep Sol-Sosyalisttir.
Gençlerimiz işsiz. Yüksekokul da okuyan gençlerimizin çoğu; “ okul bittikten sonra işsiz kalacağımıza şimdiden okulu bırakıp bir iş peşinde koşalım” düşüncesiyle okulunu yarım bırakıp piyasada iş bulmaya çalışıyor
Bu işsizlikten faydalanan devlet yöneticileri gençlerimizi uzman askerliğe çağırıyorlar, yani bir nevi paralı askerliğe çağırıyorlar.
İşsiz insan ne yapsın, ucunda ölüm olsa bile işsizlikten iyidir deyip asker oluyor.
Birçok gencimiz ise sosyal güvencesiz, kayıt dışı ve 12 saate yakın çalıştırılıyor.
Üniversiteyi bitiren okumuş gençlerimiz işsizlikten bunalım içinde.
İşsizlik nedeniyle gençlerimiz evlenemiyor.
Kısacası yaşadığımız toplum huzursuz, mutsuz, geleceksiz.
İş bulup ta sosyal haklardan olan mahrumiyetinin farkına varanlar ya bireysel ya da arkadaşlarıyla birlikte işverene haklarının verilmesi için başkaldırdıklarında ya “terörist” ya da” fetöcü” diye gammazlanıyorlar.
Hak aramak için sokağa çıktıklarında gaz bombası, cop, tazyikli su ve dipçikle devletin şiddetine maruz kalıyorlar.
Emekçiler ve yoksullar-sömürülenler her başkaldırılarında devletin militarist güçlerinin şiddetine maruz kalıp dağılıyorlar.
Bazıları bunu mağlubiyet sanıyor bu mağlubiyet değil yenilgidir.
İşte Solun – Sosyalistin görevi burada başlıyor.
Hiç tanımadığı insanların mutlu olması için yaşamını ortaya koyan Solcular-Sosyalistler, Devrimciler burada ön saflara geçip düşmanın saldırılarına karşı emekçi kardeşlerine bedenleriyle siper oluyorlar.
İşçi sınıfı tarihinde bunun yüzlerce örneği var. Örneğin 12 Mart faşizminin katlettiği, Denizler, Mahirler, Hüseyinler, Ulaşlar ve daha binlerce Sol-Sosyalist devrimci bunlardan sadece bir kaçı.
Tarihte ve gerçeğinde hep böyle olmuştur.
Örneğin: 12 Eylül 1980 öncesi ve sonrası “NATO’ya, ABD ye hayır” diyen emekçilerimize o dönemin sağcıları-ülkücüleri-dincileri her tarafta saldırdı.
İşverenin adeta korumalığını yapan bu sağcılar-ülkücüler-dinciler işyerlerinde Sendikal çalışma yapan işçilerin üzerlerine demirlerle saldırdılar, birçok işçiyi demir çubuklarla yaraladılar.
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler başta olmak üzere birçok Solcu-Sosyalist, Devrimci işçi önderlerini katlettiler.
Bunlardan birisi de Çanakkale’de “Sancak Tül” fabrikası.
Buranın patronu Murat Bayrak’ın adamları olan sağcılar-ülkücüler-dinciler işçi hakları için mücadele eden Solcu-Sosyalist önder işçileri çok defa demir çubuklarla dövdüler ve onları kurt köpeklerine ısırttılar.
Bunları unutamayız. Bunlar Sömürülenlerin-Emekçilerin tarihinde var.
Günümüzde insanlık yoksullukla, işsizlikle boğuşuyor.
Emekçiler İnsan olmanın gerektirdiği ana ihtiyaç maddelerinden yoksun gelecekten umutsuzlar.
Bu umutsuzluk-Sol-Sosyalist Devrimciler önderliğinde ama bu gün ama yarın mutlaka aşılacaktır (burada ‘yarın’ demek işi yarına bırakmak demek değildir).
İş, sağlık, eğitim, konut, ulaşım, yakacak, yiyecek, temiz çevre.
Bunlar insanın insan gibi yaşaması için gerekli ana ihtiyaçlar
Bunları gidermek insanın insan gibi yaşaması için bu sorunları ortadan kaldırmak çok mu zor?
Örneğin; Zonguldak maden ocaklarında üç vardiya yerine 6 saatlik 4 vardiya çalışılsa binlerce gencimize iş alanı açılır.
Hayata geçirilmesi gereken bu talepleri elde etmek o kadar da zor değil.
Dünyayı sarsan 17 Ekim Devrimi emekçilere bu gücü gösterdi, gene de gösterecek.
“SOL” da; güzellik, mutluluk, sevgi, huzur, barış, temiz çevre, yaşanası bir dünya var.
“SOL” da; gelecek korkusu, savaş, sömürü, işsizlik yok.
Yeter ki sömürülenler, işçiler, işsizler SOL-SOSYALİST saflarda bir araya gelsinler.