Soluduğunuz havaya ilişkin bir şikayetiniz oluyor mu? Sokakta, dağda, bayırda genziniz yanıyor mu? Öksürüyor musunuz? Havadaki yoğun toz bulutundan muzdarip misiniz? Bu sıradan sorulara kimse “hayır” yanıtını veremez kuşkusuz! Çünkü kirlendi köyümüz, koyumuz, kentimiz, bölgemiz, ülkemiz... Çünkü kirlendi dünya! Kapitalizmin arsız, tiksindirici saldırganlığı ciğerimize kadar oturdu. Bir kaç tane rontgen filmi çektirmemiz gerekiyor! Prof. Dr. Meltem Tor Zonguldak BEÜ Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi olarak görev yapan başarılı bir uzman. Tanı ve tedavi amaçlı bronkoskopi, akciğer kanseri, KOAH, solunum yetmezliği ve kömür işçisi prömokonyozu konusunda araştırmaları ve seçilmiş uluslararası yazıları var.
Prof. Dr.Tor, yaklaşık iki yıl önce bölgemizin rontgen filmini çekmiş ve dış ortam hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuzluklarını gözler önüne sermişti. Egzoz gazları, fabrikaların yanlış yere kurulması, baca filitrelerinin olmaması ve yüksek kükürtlü yakıtların kullanılmasının hava kirliliğinin ana nedenleri olduğunu belirten Prof. Dr. Tor, bilim insanı duyarlılığı ile tehlikenin boyutunu göstermek ve dikkat çekmek için geçen hafta da bir açıklama daha yaptı. Yapılan araştırmalara göre; Zonguldak’ta yaşayan 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) tanısı var. Hava kirliliği özellikle yaşlılar, kalp ve akciğer hastalarında ölüm riskini artırıyor, kanser riskini de yükseltiyor. Kükürtdioksit ve partiküler madde kirliliği yoğun yaşandığı kentimizde astım, KOAH,kalp ve damar hastalıkları temiz bölgelere göre daha sık görülmektedir. Zonguldak hava kirliliği bakımından en kötü 5 kentten biridir. Hava kirliliğine neden olan en büyük kuruluşlar ise ÇATES ve Eren Holding termik santrallerinin bacalarından çıkan yakıt atıklarının oluşturduğu toz bulutudur!
Geçen hafta Prof. Dr. Tor’un açıklamasının bir yerel gazetede yayınlandığı gün, Maden Mühendisleri Odası Şube Lokali’nde “termik santraller ve çevre” konulu bir sunum yapıldı. Yaşam hakkını savunanlar ve çevre duyarlılığı olanlar, yaşanılabilir bir dünya için mücadelede gözünü budaktan sakınmayan Avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu’nu dinlediler uzun uzadıya... Sonra da sorular sordular, yanıtlar aldılar. Bir bakıma çevre konusunda sivil toplum örgütlenmesinin röntgen filmi çekimi yapıldı diyebiliriz.
Avukat Okumuşoğlu’nun çok kısa ve öz anlatım biçimiyle 2 saat süren sunumuna, Dünya Sağlık Örgütü Kanser Araştırma Dairesi’nin “hava kirliliği özellikle akciğer kanserine yol açtığı” konusunu resmen ilan ettiği bilgisine sahip yaklaşık 30 kişi katıldı. Okumuşoğlu, kapitalist sistemin anayasa ve sosyal hukuk devleti normları çerçevesinde ele aldığı “termik santraller ve çevre” konusunu görsel materyallerle sundu.
Yetkililerin “Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var” algısını yaratmak için ellerinden gelen her şeyi yaptığını vurgulayan Okumuşoğlu, bu büyük yalanı rakamlarla ortaya koyarak düşünme tembelliğini aşmamız için tetikleme yarattı. 2013 / Haziran verilerine göre ülkede 37 bin megavatlık elektrik enerji tüketimi yapıldığı, talebin 29 bin megavat, mevcut üretimin ise 61 bin megavat olduğu gerçeğinin, “Yaklaşık 30 bin megavat fazlalık enerjinin ne olduğu?” nun, sorulması gerektiğine dikkat çekti. AB Ülkelerinin termik santralleri desteklemediklerini, mevcut santraller için yaptırım kararları uyguladıklarını, bu kararları almak zorunda kalmalarının nedeninin başta sağlık ve çevre konusunda bilinçli toplumsal tepkilerin artması olduğunu belirten Okumuşoğlu, ülkemizde bu bilinç ve duyarlılığın gelişmesi için sivil toplum örgütlüğünün önemini vurguladı.
Kireçli’den Amasra’ya 72 kilometrelik sahil şeridinde uluslararası enerji şirketlerine taşeronluk yapmak üzere 6 yeni termik santralin daha kurulmak üzere harekete geçildiğini, bölgedeki 3 santralle bu sayının 9’a çıkacağını ve 20 yıl sonra ortaya çıkacak sorunlarla birlikte ciddi çatışmaların olacağına dikkat çeken Okumuşoğlu, konuya yalnızca ekosistem olarak bakılırsa ÇED’e saplanılacağını, doğru olanın, sorunu yaratanların karşısına direkt çıkarak “ne yapıyorsun?” demek gerektiğini söyledi.
Anayasa’nın 17.madde ve 56.maddesinin yaşam ve çevre konularını kapsadığını, bilinçli ve duyarlı her vatandaşın korkusuzca “ne yapıyorsun?” deme hakkını sivil toplum örgütü ile daha güçlü kılacağını vurgulayan Okumuşoğlu, “Kazansak da kaybetsek de kazanıyoruz, bizim gibi insanlar çoğalıyor” diyerek, daha çok bilgilenmek için internet ortamından da yararlanarak okumak gerektiğini belirtti.
Bu röntgen filmleri ön tanı olarak tedavide işimize yarayacaktır kuşkusuz! Yoksa günde 1500 kilo santral baca atığının 20 yılda yaratacağı geri dönülmez tahribatı görme fırsatımız bile olmayacak enerji patronlarının boğazdaki yalılarında bacak çatıp purolarını tüttürdükleri her günde!