İşte o yazı:
İkinci Dünya Savaşı bitimi sonrasında ABD'nin, Rusya ile yaptığı soğuk savaş hamlelerinden biri , Balkan ülkelerine para yardımı bulunarak bu ülkelerde Komünizmin yayılmasını engelleme amaçlanıyordu. Marshall yardımları olarak tarihe geçen bu yardımlardan faydalanmak için ekonomik sıkıntı çeken Türkiye de talepte bulundu. Gelen paranın büyük kısmı sanayide kullanılmak üzere planlanır ve bu paraların bir kısmı şehirlerde bekleyen bazı projeler için gönderilir. Bunun içinde Zonguldak da vardır.
Marshall Planında sadece para yoktur. Örneğin Zonguldak'ta kömür taşımacılığı için kullanılmak üzere lokomotifler de vardır. Tarımda kullanılmak için traktörler de vardır. ABD'den Massey Harris marka traktörler gelir. 1952 yılında ülkemizde 52 binden fazla traktör olur. Ancak 20 Milyon nüfuslu Türkiye'nin 15 milyonu çiftçilik ile geçindiği için gelen traktörler yeterli olmaz.
Yollanan traktörler, Türk çiftçisi için yeterli değildir. Köylerde halen at, eşek, manda, öküz ile kullandıkları arabaları ve sabanı ile çiftçilik yapmaya çalışılır. Bunun üzerine Menderes Hükumeti , tarımda modernleşme hamlesi yapmak ister ve ABD'den uçak alımları yapıldığı için kapatılan Ankara'da , Etimesgut Uçak Fabrikası'nda Traktör üretmek için yine ABD ile anlaşma yapılır. 1954 yılında yabancı ortaklarla Türk Traktör kurulur. 2 yıl içinde 1200 traktör üretilir. 1964 yılında ABD firması ortaklıktan çekilince İtalyan şirketi FİAT devreye girer. Şirketin isme Türk FİAT olarak değiştirilir. Bu sefer de yıllık 10 bin adet traktör üretimi başlar fakat bu da Türk çiftçisinin ihtiyacını karşılamaz. Ayrıca ekonomik kiriz ve yapılan düasyonlar nedeni ile çiftçinin traktör alması zorlaşır.
Konya‘nın Akşehir Altuntaş köyünde , deli İsmail lakaplı , İsmail Aktekin adında bir çiftçi, tarlasında kullanmak için evin altındaki atölyede ilkel bir traktör yapmaya zarar verir. İsmail Aktekin 1962 yılında çelik şase üzerine kurduğu bir düzenek ile kendi traktörünün yapmaya başlar. Şanzıman ile diğer gereçleri hurdadan alır. Motor olarak da tek silindirli bir motor kullanır. Deli İsmail, bu aracı iki yıl boyunca pancar taşımak için kullanır. Motor tek silindirli olduğundan “pat pat” diye ses çıkardığından köylüler bu araca “pat pat” demeye başlar.
Böylece Türkiye'de ilk defa deli İsmail patpat aracı icat etmiş olur. Patpatın ünü çoğalınca, civar köylerde de deli İsmail’e siparişler gelmeye başlar. Bu sefer biraz daha geliştirerek , 9 beygirlik Alman menşei ve ülkede Erbakan‘ın icadı olarak bilinen “pancar motoru” kullanılmaya başlar. Patpat ucuz üretildiği için 1980'lerde tüm Türkiye'de kullanılmaya başlanır. Bugünkü fiyatı ile 300 bin TL gibi düşük bir paraya mal olur. 1989 yılında traktörler ise 2 milyon civarındadır. Daha sonra patpatlar tarla sulamada, tarla sürmede hatta inşaatlarda bile kullanılmaya başlar. Fakat, saatte 60 km hız yapan Patpatların Uluslararası tanımı olmadığından, trafiğe çıkması yasaklanır.
30.01.2001 tarih ve 0026 sayılı ve 16.01.2001 tarih ve 0083 sayılı İçişleri Bakanlığı genelgeleri ile mevzuatta tanımı dahi bulunmayan bu araçların trafiği tehlikeye düşürdüklerinden “Karayollarında ve diğer araçlar tarafından kullanılan yollarda” (Şehir içi ana caddeler ve ara sokaklar) kullanımına müsaade edilmemesi gerektiği vurgulanır. Taşıt yönetmenine aykırı olduğu için sürücüsüne ehliyet dahi verilmez.
Bir aracın taşıt sıfatı taşıması için bir çok eksiği bulunan patpatlar, sadece atölyelerde ustalar tarafından üretilmeye devam edince, binlerce köylünün de kullanmasına neden olur.
Aslında son yıllardaki patpat kazalarında ölenlerin sayısına bakıldığında bu eksiklerin hayati değer taşıdığı da anlaşılmış oluyor. Örneğin emniyet kemerlerinin olmaması gibi.
Patpat ; Türk mühendisleri dururken, bir köyde deli lakaplı bir çiftçinin ürettiği yerli milli bir araç. Devlet tarafından sahiplenilmemiş ve geliştirilmemiştir. Fakat kullanılmasına da göz yumulmuş bir araçtır. Ağırlık dengesinin hesaplanması gibi mühendislik isteyen dizaynı eksik olduğundan ,sık sık devrilerek ölümlü kazalara neden oluyor.
İşin ilginç tarafı ; ABD’den gönderilen traktörlere karşı, Konya’da bir çiftçi kendi traktörünün yaparken, yine ABD tarafından yollanan lokomotiflerden önce ,Zonguldak’ta da Salih Usta adlı bir işçi , kendi lokomotifini üretmesi idi.
Bugün Osmancık’ta emekli motosiklet ustası Kıyas Çetin de, aldığı 3 tekerlekli 'yuki' marka araca, güneş paneli taktırarak geliştirdiği yeni bir sistemle, hiç yakıt kullanmadan bağ, bahçe ve tarlada yük taşıyan çiftçilere yönelik bir araç geliştirdiğini belirtti.
Belki de düşünmemiz gereken şey;
Amerika gibi emperyalist ülkeler ile anlaşmaları çok kolay yaparken, Deli İsmail, Salih Usta ,Kıyas Usta ile çay bile içmekten kaçındığımızdan kaynaklanıyordur.