Paran yoksa askere…
Anayasa’nın 10’uncu Maddesi diyor ki:
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.”
Oldu mu şimdi?
Hani herkes yasalar önünde eşitti…
Hani devlet her vatandaşına eşitlik ilkesiyle yaklaşacaktı…
Hani hiç kimseye imtiyaz tanınmayacaktı…
Hani AKP mazlum halkın yanında olacaktı…
Daha bıyıkları bile terlemeden “Vatan-millet-Sakarya” nidalarıyla al bayrağa sarmalanıp, davullu zurnalı askere uğurladığımız binlerce gencin al kanlara bulanmış genç bedenlerini kirli bir savaşa kurban vermiş bir ülkede “bedelli askerlik” kadar adaletsiz ve vefasızca bir uygulama olamaz!
Hayatında bir kez olsun eline silah almamış, savaş ve strateji temalı bilgisayar oyunları dışında kimseye kurşun sıkmamış 20 yaşındaki bir genci bir aylık saçma sapan bir eğitimle dağlara süren bir ordu, vatandaşları arasındaki bu sosyal adaletsizliğe nasıl sessiz kalır?
Dünyanın hiçbir yerinde “Askerlik” kavramının bu kadar kutsandığı, inançlar ve milli duygular üzerinden böylesine anlam yüklendiği bir ülke daha olduğunu zannetmiyorum…
“Asker ocağı, peygamber ocağı”, “Vatan borcu namus borcu” diyecek kadar işi İslami ve milliyetçi söylemlerle mutlaklaştıran, tartışılmaz bir hale getiren bir ülkenin, askerlik müessesesini sırf Hazine’ye katkı olsun diye para karşılığı satması ahlaksızlık değilse ne?
Madalyonun öbür yüzünden bakıldığında, bedelli askerlik kararını iple çeken, iş ve özel yaşamında askerlik engeli yüzünden eli kolu bağlı olan yüz binlerce insan olduğu gerçeğini de yok sayamayız…
Ama bu, “Devlet baba”nın çocukları arasında sosyal adaletsizliğe neden olacak paralı askerlik kararını meşrulaştırmaz, haklı kılmaz…
Reisi Cumhur efendileri Recep Tayyip Bey’in bedelli askerlik konusunda Başbakanlığı döneminde söyledikleri hafızalarımızda tazeliğini korurken, ne oldu da fikri değişti?
Bu devlet değil mi daha ilkokul çağındaki çocuklara “vatan borcu namus borcu” diye öğreten…
Ne yani, 18 bin lirayı veren namusunu kurtaracak mı?
Yok yok… Şimdi kalkıp garip guraba edebiyatı yapacak değilim…
Ama yakın tarihimize bakıldığında şehit verdiğimiz 30 bin gencimizin ailevi ve ekonomik durumuna bakıldığında bu ülkede adalet kavramının sadece kitaplarda, tabelalarda yeri olduğu görülecektir.
Şüphesiz bağımsızlık ve özgürlük için güçlü bir ordu olmazsa olmaz…
Ancak Türkiye Cumhuriyeti, “Askerlik” kavramını yeniden gözden geçirmek zorundadır…
Göğüs göğse süngü takarak savaşın tarih olduğu bir dünyada, Türkiye bilime, teknolojiye, savunma silahlarına ve profesyonel orduya doğru hızla geçiş yapmak zorundadır…
Ülke savunması için hatırı sayılacak bir maaşla, ölümü göze alacak, her türlü teknik ekipman ve silahla kuşatılmış makul sayıda güçlü bir ordu, bile bile ölüme gönderilen eğitimsiz bir ordudan çok daha iyidir…
30 yıldır “şehitlik” payesiyle masumlaştırılan cinayetlerin son bulduğu…
Herkesin eşit koşullarda yaşadığı bir Türkiye hayaliyle…