ÖNCE SOLA SONRA SAĞA YİNE SOLA 

Abone Ol

     Biz kuralcı büyüdük. Ta ilkokuldan beri hal ve gidişimiz önemsendi. Yurttaşlık bilgisi özümsetildi evde, sokakta, okulda, tüm yurtta.

     Hal ve gidiş notumuz pekiyi olmalıydı. Şükürler olsun, yıldızlı pekiyi alırdık.

      Atatürk'ün Yurttaşlık Bilgileri kitabını önemsedik. Sonra sosyal bilgilerle kendimizi denetledik. Yetişkinliğe doğru İyi Bir Yurttaş Aranıyor (Ataol Behremoğlu) şiirini okuyunca şaşırdım. Hepimiz iyi yurttaş değil miydik ya!

     Değilmişiz ozan dilince.

     Civciv de tilki de bizmişiz meğer. Kümes dışında horozun sözü geçmezmiş! Tilki  söz anlamazsa kümesten çıkışı zormuş tavuğun, civcivin. 

     Ben müebbet yayayım. Kümesten (pardon evden) çıkıp dolaşırım çoğu kez. Yürüyüş, temiz hava iyi gelir.

     Ha! Güzel yürüyüş yollarımız, parklarımız var, şırıl şırıl derelerimiz, cıvıl cıvıl kuşlarımız, ağaçlarımız.

     Araçlarımız derdim.

     Mahallemiz kalabalık. Alabalık gibi şaşkınım dört beş katlı apartmanların arasındaki sokaklarda ve caddelerde. 

     Tek yol devrim, denirdi eskiden. Şimdi tek yol araba olmuş. Yaya kaldırımları, sokak kenarları dolmuş. Evet, yaya kaldırımı olan yerde yolun solundan yürüyeceğimi biliyorum. O yerleri araçlar, köpekler doldurmuş.

     Kent merkezlerinde motorlu taşıtlarla yaşama hakkı kavgamız, itiş kakışımız arttı. Birkaç kez savurdular kavşaklarda. Yolun kenarına usulca fırlatıverdiler bizi. Biraz azar, biraz mırıltı, o kadar. Ama dün ucuz kurtuldum.

     Dünkünü anlatayım. 

     Mahalle içinde, öyle yoğun trafiği olan bir yerde değildim.

     İş merkezi önündeki caddeye geldim. Öğretildiği gibi önce sola baktım. Sonra sağa bakmadım. Çünkü ortaya yapılan yükseltiyle cadde gidişli gelişliydi. 

     Sol boş olduğu için karşıya yürüdüm. Yükseltide durup sağa baktım. On beş, yirmi metre uzakta bir araba vardı. Durup bekledim. Yaklaşan araç durdu. Geçmem için işaret edildi. Trafiği engellememek için hemen geçtim. Sağ kolumu sallayıp elimi kalbime indirerek nezaket selamı verdim.

     Sevindim bana öncelik verilişe. Şarkı mırıldanarak karşıya geçtim. O havayla bankamatik önünde uyuyan köpekleri de rahatsız etmedim. Onlara zarar vermeden işimi gördüm. Arkadaki yürüyüş yoluna girdim.

     Yürüyüş yolumuz çok güzel! Parke döşeli yolun çevresi ağaçlı, çiçekli, kuşlu, köpekli. Yol bir dörtlü kavşakta bitti.

     Küçük parktan sokağa çıkarken önce sola, sonra sağa, tekrar sola baktım. Yol boştu. Geçtim. 

     Kavşağın bir başka caddesinden geçmeye gelmişti sıra. Caddede, trafik biraz yoğun olabildiği için, düzenleme yapılmıştı.

     Sağımda yaya geçidi işaretleri, hemen yanında ÖNCE YAYA görseli, solumda sarı boyanmış yükselti vardı.

      Hemen dalmadım. Önce sola, sonra sağa, tekrar sola baktım. Yol boştu, yürüdüm. Ortaya geldiğimde sağa baktım. Biraz uzaktan bir araç geliyordu. Nasıl olsaları düşünerek güvenle adımlarımı hızlandırdım. Bir adım daha atamasaymışım, şimdi, 'sizlere ömür' olacaktım. Yanımdan geçenin rüzgârını hissettim.

     Korkmadım. Geçiş önceliği hakkım vardı. Haklıydım da azarlandım yine.

     Araba yükseltiyi geçince durabildi. Şoför, kapıyı açtı, bana döndü; bağırarak, öfkeli şeyler söyledi. Azarladığını duydum da sövüp sövmediğini anlayamadım.

      Haklıydı! Adamı katil yapacaktım az kalsın onu.

     İşaretleri, görselleri, yükseltiyi göstererek ben de seslendim nazik nazik, duyduysa.

     Araba uçtu, gitti. Karşıdan sağa sola bakmadan geçen bir genç bana öğüt verdi:
     "Amca! Dikkat et! Neredeyse!... Yol senindi de..."

     Yol benimdi. Üstelik 74/b ezberimdeydi. 

     Çok şey benimdi de...

     Geriye döndüm. ÖNCE YAYA yazan yerdeki çubuk adamlara baktım. Ya! Az kalsın o çubuk adamların üstünde yıkacaktı beni hızlı şoför! Üstüme bir gazete kâğıdı...

     Yürüdüm. Bir köşede güvercinlerin ekmek kırıntısı kapıştıkları minik parkın yürüyüş yolundan yeni caddeye ulaştım. Tabii önce sola, sonra sağa, tekrar sola baktım. Yol boştu. Karşıya geçtim.

        Caddeden ayrılıp iki yanı selvilerle çevrili son yürüyüş yoluma girecektim. Girmedim. Yürüyüş yolu köpek doluydu. O köpekler canlıydılar. Kuyruklar kalkıktı, ağızlar açıktı. Güvenemedim onlara. Onlar benim bankamatik önünde gösterdiğim nezaketi göstermeyebilirlerdi.

     Araba yolunun solundan yürüdüm. 

     Sımsıcaktım. Kurallar boğuşuyordu içimde. Kuralcı yetişmiştik. Yurttaşlık bilinci almıştık da bir şeyler eksikti herhalde. Haklı olmak yetmiyordu erken gidişte.
     Aman dikkat!
     Önce sola, sonra sağa, yine sola...