ÖNCELİĞİMİZ YAŞAM HAKKI

Abone Ol

Türkiye'de son dönemde, özellikle şu günlerde, Kadın cinayetlerinin gündemden bir an olsun düşmediğini gözlemliyoruz. Ülkenin pek çok yerinde kadınlar, kadın cinayetlerine karşı sokağa çıktı ve yaşanan kadın cinayetlerine karşı  protestolar düzenlendiler. 
Medipol Üniversitesi, Trakya Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri yürüyüş düzenlerken, Türkiye'nin pek çok yerinde de eylemler yapıldı, gözaltı ve tutuklamalar oldu. 
Direniş engellenemez! Polisler öğrenciler için değil,  katiller için var!"

Her gün hatta her dakika kadınlara yaşatılan zulüm, taciz ve cinayet herkese yeter dedirtirken, daha dün yine Kahramanmaraş'ta  bir kadın eski eşi tarafından çocuğunun gözleri önünde bıçaklanarak hayatını kaybetti. 2024 ün ilk altı ayında 117 şupeli kadın ölümü, 205 kadın cinayeti gerçekleşti.

Diyarbakır'da 8 yasındaki Narin, Tekirdağ 'da 2 yaşındaki Sıla, İstanbul'da Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner'in katletmelerinin yankıları sürerken ülke genelinde protestolar da devam ediyor. 
Bunlardan bir tanesi de Muğla'da Menteşe Kadın Platformu'nun çağrısı ile Sınırsızlık Meydanı'nda bir araya gelen kadınlardı ve cinayetleri protesto ettiler. Platform adına basın açıklamasını okuyan Havana Çakar'ın sözleri etkileyici idi. 

"Erkek şiddeti; bir yandan yoksulluğun, neoliberal politikaların verimli toprağında kök salarken, bir yandan da 22 yıllık saltanat rejiminin cezasızlık politikalarıyla, gündelik yaşamı sürekli dinselleştirme hamleleriyle, "kutsal aile" masallarına katık edilen kadın düşmanlığı ile yol alıyor. 
Yeter artık!
Ekonomik, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddet döngüsü içinde yaşamaktan usandık. Bir gün daha bu şekilde yaşamaya tahammülümüz yok. 
Yeter artık! 
Toplumda infial uyandıran kimi cinayet ya da cinsel saldırı eylemlerinden sonra iktidardan da muhalefetten de üzüntü belirtmekten, ağır cezalar talep etmekten ibaret cümleler duymaktan bıktık. 
Yeter artık! 
Siyasetçilerden, kamuoyundan, medyadan yükselen idam ve hadım taleplerinden usandık. 
Yeter artık!

"Din adamlarının, politikacıların hayatlarımız üzerinde söz sahibi olmadığı bir ülke istiyoruz"

Her gün daha da artan sistematik devlet ve erkek şiddetini, tek tek faillerin bireysel özelliklerine, geçmişlerine bağlayıp kişiselleştiren basmakalıp yorumlardan çok sıkıldık. 

Havada uçuşan boş laflarınıza artık bir son verin, İstanbul Sözleşmesi'ne geri dönün. Uluslararası sözleşmelerin, Anayasa'nın, yasaların açıkça zorunlu kıldığı sorumluluklarınızı yerine getirin ve derhal harekete geçin. 
Kadınların özgürce yaşayabildiği bir ülke istiyoruz. 
Çok şey mi istiyoruz? Hayır!

Sabahlarında kadın cinayeti haberleriyle uyanmadığımız, akşamlarında şiddet görmekten korkmadığımız, şiddet failleriyle hesaplaştığımız, din adamlarının, politikacıların hayatlarımız üzerinde söz sahibi olmadığı, kendi bedenimize ve yaşamımıza ilişkin kararları kendimiz verdiğimiz, 
LAİK bir ülke istiyoruz."
.......
İstiyorsunuz, çok güzel de bunları kimden istiyorsunuz? Sizi duyan var mı?

Bir asır boyunca Atatürk'ün yolunda yürünseydi,  kadına verdiği değer dikkate alınsaydı Türkiye kadınıyla erkeğiyle eşit bir toplum olabilirdi. 
Öncekiler ve 22 yıllık bu iktidar kadın haklarını ileriye değil daha da geriye götürdü.  Yaşam hakkı yok edildi. Diğer hakları konuşamadan yıllarımız geçti. Kadın Haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesinden bir gecede çıkıldı. 6284 sayılı yasa uygulanmadı. 
Mevcut düzenin sunduğu  hafifletici sebepler, iyi hal indirimleri, yetersiz denetimler, adeta suça davetiye çıkardı. Suç işleyenler, her seferinde daha da cesaretlendi. Ne dedi? Unutulması mümkün olmayan şeyler söyledi:

"Bir kereden bir şey olmaz"
"Kadın herkes içinde kahkaha atmayacak, iffetli olacak"
"Kadın ve erkek eşit olamaz, bu fıtrata aykırıdır"
Kadına annelik yakışır, en az üç çocuk doğurmalı"
"Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur,  kurban tecavüzcü ile evlensin"
"Kadının yeri evidir, kadın evin süsüdür"
"Kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşa hazırlık yapmış olur."...
..............diyenleri 
TÜRK KADINI ASLA UNUTMAYACAKTIR!

Bu zihniyet Medeni Kanunu kadın haklarını azaltma, hatta kaldırma yolunda çalışmalar yapmakta, erkek egemenliğini sürdürme çabasında iken  meydanlarda çığlık atan,  haklarını savunan kadınlarımızın sesini duyuyor mu, çektikleri acıyı hissediyor mu  dersiniz? 
Bence duymuyor," it ürür, kervan yürür" "Erkek üstünlüğünden vazgeçemeyiz" diyor.
Türkiye 'de kadınlara Cinskırım uygulanıyor!
Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Farkı 2024 raporuna göre Toplumsal Cinsiyet Eşitlği sıralamasında 146 ülke arasında Suudi Arabistan’ın bile gerisine düşerek 127. sıradayız.

"Kadınlar sesimizi yükseltmek, çook çalışmak, kendimizi geliştirmek, eşitlik elde edinceye kadar mücadeleye devam etmek zorundayız. 
Bize bizden başkası yardım edemez, etmez. 
Yaşasın kadın dayanışması!"
Bize verilmeyeni zorla almak, bu uğurda savaşmak zorundayız.
Savaş taktikleri geliştirin, kadının fendi erkeği yendi sözü gerçek olsun. Aklınızı kullanın ,  hurafelerin esiri olmayın, kitap okuyun, haber dinleyin, araştırın, çalışın,  tv lerdeki gelin görümce programları, yemek, dedikodu, kavga kültürü geliştiren ,  vurdulu kırdılı, kötülük ögreten dizilerden uzak durun, aile yaşamında sakin ama akıllı bir tutum izleyin. Belayı üzerinize çekmeyin. Sorunlara akıllı çözümler bularak güçlenin. Hasta yakınlarınızı doktora yönlendirin. Hocaya değil...
Nasihat vermek bana düşmez ama bir düşünün....

Bu ülkenin güçlü, tuttuğunu koparan kadınlara ihtiyacı var, acizlere değil.....
Kolay gelsin....