Çaycuma

Örnek şehir olmak istiyoruz

Çaycuma Belediyesince düzenlenen “Bölgesel Kalkınmada Alternatif Ürün: Endüstriyel Kenevir” konferansta konuşan ZBEÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Yılmaz Can, “Şu anda ekim izni verilen illerin hiçbirinde tam olarak geliştirilemeyen, ‘üniversite, çiftçi, sanayi’ işbirliğini Zonguldak’ta geliştirip gerçekleştirmek ve Türkiye’de, bu işbirliğini sağlayan örnek şehir olmak istiyoruz. Bunu hep birlikte başaracağımıza inanıyorum.” dedi.

Abone Ol

Çaycuma Belediyesi tarafından düzenlenen “Bölgesel Kalkınmada Alternatif Ürün: Endüstriyel Kenevir” başlıklı konferans Çaycuma Belediyesi Çarşamba Salonu’nda yapıldı. Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp  Fakültesi Farmakoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emine Yılmaz Can’ın konuşmacı olarak katıldığı  konferansa Çaycuma Kaymakamı Mehmet Göze, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı, Zonguldak Orman Bölge Müdürü Faruk Bayraktaroğlu, Zonguldak Kömür Jeoparkı Müdürü Gülsüm Yılmaz, Önceki Dönem Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, CHP Çaycuma İlçe Başkanı Fahri Diler, Eski Çaycuma Emniyet Müdürü Selçuk Çelik, bazı belediye meclisi üyeleri, sivil toplum örgütü yöneticileri, çok sayıda muhtar’ il insanı ve üretici katıldı.  Prof. Dr. Emine Yılmaz Can’ın endüstriyel kenevirden mamul bazı ürünleri de sergilediği konferans, katılımcılar tarafından büyük bir ilgi ile dinlendi. İzleyenlerin çok sayıda soruyla konferansı zenginleştirmesi, yapılan çalışmanın hedef kitlesine ulaştığını da gösterdi. Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı etkinliğin sonunda, Prof. Dr. Can’a günün anısına bir plaket sunarak verdiği önemli bilgiler için teşekkür etti.

ZONGULDAK’IN TARIM VE SANAYİNİN FARKLI KOLLARINDA GELİŞMESİ LAZIM

Konuşmasına marka şehir kavramının tanımını yaparak başlayan Prof. Dr. Can, Zonguldak’ın bu alandaki avantaj ve dezavantajlarını anlattı. Sanayi ve madencilikle gelişip belirli bir uygarlık düzeyine erişen, Cumhuriyet’in ilk şehri Zonguldak’ın, başlangıçtaki planlı ve ilkeli gelişiminin ardından, son yıllarda büyük bir gerileme içerisine girdiğini söyleyen Can, “Taşkömürüne bağımlı olan ve alternatif sanayi kollarını oluşturamayan Zonguldak, işsizliğin artmasıyla birlikte göç vermeye başlayan bir şehir haline geldi. İşsizlik ortalaması %11,3 ile Türkiye ortalamasının üstüne çıktı. Net göç veren iller arasındaki kentin nüfusu hızla azalırken yaş ortalaması yükseliyor. Yapılan araştırmalar bunun en önemli nedeninin, kentsel yaşam kalitesinin düşük olması nedeniyle halkın beklediği yaşam ortamını elde edememesi olduğunu gösteriyor. Sanayi ve madencilikle gelişip belirli bir uygarlık düzeyine erişen, Cumhuriyet’in ilk şehri olan Zonguldak’ın, bu başarısını tarım ve sanayinin farklı kollarında da göstermesi gerekmektedir.” dedi.

BİR ZONGULDAK MODELİ ÖNERİYORUZ

Kendilerinin bir model şehir çalışması yaptığını söyleyen Prof. Dr. Can, “Zonguldak’taki göç, işsizlik ve istihdam sorununu çözmek istiyoruz. Maden şehri Zonguldak’taki ağır sanayinin neden olduğu doğa tahribatının önüne geçilmesini hedefliyoruz. İklim krizi ve ekosistem değişikliğine çözümler sunmak gibi bir amacımız var. Sağlıksız yaşam, sağlıksız beslenme, yerel ürün azlığı gibi sorunları aşmak için çaba harcıyoruz. İnovatif, katma değeri yüksek, yerel ve ulusal ekonomiye katkı sağlayacak yerel ürün azlığı ve koordinasyon eksikliğini gidermeyi hedefliyoruz. Zonguldak ilçelerinin, Türkiye’de ilçelerin sosyoekonomik gelişmişlik sıralamasındaki (SEGE) yerinin alt basamaklarda olmasını kabul etmiyoruz. Tüm bunlara çözüm olarak yerel ve ulusal kenevir endüstrisinin dünya pazarındaki geri kalmışlığını da dikkate alarak bir model öneriyoruz.” dedi.

BİR DÖNÜMLÜK KENEVİR 25 DÖNÜMLÜK ORMAN KADAR OKSİJEN ÜRETİR

Konuşmasına dünyada ve Türkiye’de endüstriyel kenevirin durumu ve pazar payları hakkında bilgiler vererek devam eden Can, “medikal kenevir” de denen Hint keneviri ile kendilerinin önerdiği endüstriyel kenevirin birbirinden tümüyle farklı olduğunu ve literatürde “Cannabis sativa ssp. sativa” denen kenevirin uyuşturucu içeriği olmadığı için dikiminin de yasak olmadığını söyledi. Kâğıt ve lif üretiminde kullanılan kenevirin petrol yan sanayi ürünleri yaygınlaşmadan önce, bütün dünyada lif kaynağı olarak da kullanıldığını söyleyen Prof. Dr. Can, yasaklamanın bilimsel açıdan çok, ekonomik ve siyasi çıkar gruplarınca yapıldığının düşünüldüğünü de ifade etti. Türkiye’de 20 ilde endüstriyel kenevir ekim izninin olduğunu söyleyen Can, adeta doğal bir mucize olan kenevirin özelliklerini sıralarken, “Bir dönümlük kenevir alanı, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir. Hasat edilen hektar başına 9-13 ton karbondioksiti yutar. Bir dönüm kenevirden, dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkar. Bir ağaç 20-50 yılda, kenevirse yalnızca 4 ayda yetişir. Kenevir 8, ağaçsa yalnızca 3 kez kâğıda dönüştürülebilir. Kenevir gerçek bir radyasyon temizleyici olduğu kadar bataklık kurutmada da çok etkili bitkidir. Toprağın derinliklerinde filizlenen kökleri, toprağı besleyerek verimliliğini artırır, erozyonu önler.  Dönüşümlü ziraata uygun yaz bitkisidir, dünyanın her yerinde kolaylıkla yetişir. Çok az suya ihtiyaç duyar. Kendisini böceklerden korumak için tarım ilacına ihtiyacı yoktur. Yani kenevir yetiştirmek için toprağı zehirlemezsiniz. Radyasyonla mücadelede öylesine güçlüdür ki, topraktaki toksinleri uzaklaştırmak için Çernobil'e binlerce dönüm kenevir ekilmiştir.” dedi.

PETROKİMYA ÜRÜNLERİNİN TAMAMI, YENİLENEBİLİR OLARAK KENEVİRDEN ÇOK DAHA UCUZA ÜRETİLEBİLİR

Kenevirle ilgili ilginç gerçekleri açıklayarak konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Can, "İlk kot pantolon kenevirden yapılmıştır. Kenevir tohumunun protein değeri çok yüksektir. Kenevirin üretimi soyadan bile daha ucuzdur. Petrokimya ürünlerinin tamamı, yenilenebilir olarak kenevirden çok daha ucuza üretilebilir. Kenevir plastiğinin doğaya dönüşmesi oldukça kolaydır. Şu anda yoğun olarak kullanılan,  fosil yakıtlardan yapılan petrol türevi plastiklerin doğada çözünmesi yaklaşık 500 yılla ifade edilirken, kenevirde, bu, ay ya da haftayla ifade edilir. Bir arabanın gövdesi kenevirden yapılırsa, dayanıklılığı çelikten tam 10 kat fazla olur. Diğerlerine göre çok daha dayanıklı, ucuz ve esnek olan kenevir, binaların yalıtımı için de kullanılabilir. Kenevirden yapılan sabun ve diğer kozmetik ürünler suyu kirletmez yani tamamen doğa dostudur. Bu nedenle 2025 yılında pazarının 11 milyar dolara, 10 yıl içinde de 150 milyar dolara çıkması beklenmektedir. Lifleri çeşitli dokuma ürünleri, ambalaj materyalleri, iplik, ev tekstil ürünlerinde kullanılan kenevirin kumaşları doğal ürün olduğu için çok değerlidir. Alerjik etki ve elektriklenme gibi olumsuz etkisi bulunmaz. Sapları biyoplastik, biyopolimer alanlarında kullanılabilir.  Ev tekstilinden bina baraj, gölet, havuz gibi sızdırmazlık amaçlı kullanılan zeminler için kullanılan geotekstil ürünlere; çeşitli filtre ve yalıtım malzemesinden, halat, ağ, çanta, çadır bezleri gibi sayamadığımız kadar çok mamûlün hammaddesini oluşturur. Kendisi kenevir esaslı bir araba da üreten Ford Motor Şirketi’nin kurucusu Henry Ford, ‘Oluşması yüzyıllar süren ormanları ve asır gerektiren madenleri, eşdeğerini bize sunan kenevirden elde edebiliyorsak, hala neden kullanıyoruz?’ sorusunu sormuştur. Yıllar önce sorulan bu sorunun cevabını yakın gelecekte kenevir üretimini artırarak ve kısıtlı kaynakları yenilenebilir kaynaklarla değiştirip, çevre dostu plastik üreterek verebiliriz.” diyerek konuşmasını sürdürdü.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ AZALTMAYA YARDIMCI OLABİLECEK KAPASİTEYE SAHİPTİR

Bir ton hasat edilmiş kenevir sapının 1.6 ton karbondioksit emilimini temsil ettiğini, hasat edilen hektar başına 9-13 ton karbondioksiti yuttuğunu söyleyen Prof. Dr. Can, “Kenevir endüstrisi AB yeşil mutabakatıyla uyumludur. İklim değişikliğini azaltmaya yardımcı olabilecek kapasiteye sahiptir. Hem kırsalda ve hem de imalat endüstrisinde doğayla uyumludur. Aldığından fazlasını geri veren, sıfır atık üreten, çok yönlü kullanıma sahip mucize bir bitkidir. Geriye dönüştürülebilir özelliklere sahiptir. Çok çeşitli biyomalzemenin üretiminde kullanılabilmesi nedeniyle de miyarlarca avroluk alt pazar potansiyeli olan endüstriyel bir üründür. Ciddi oksijen veren, karbon emen, çok su istemeyen, tarımında ilaç kullanılmayan, bir sonraki ürününün verimini yüzde 20-25 arttıran, topraktaki ağır metalleri emen, toprağı temizleyen çok değerli bir bitki olan kenevir, doğayı besler, toprağı besler, insanı besler; doğayı iyileştirir, toprağı iyileştirir, insanı iyileştirir.” dedi.

KONTROLLÜ VE ANLAŞMALI KENEVİR YETİŞTİRİCİLİĞİNİN YANI SIRA KOOPERATİFLEŞMEYİ ORGANİZE EDEN BİR KENT OLARAK TOPYEKÛN BİR KALKINMA HAYAL EDİYORUZ

Sunumunun son bölümünde AB Yeşil Mutabakatı ve önerdiği “Zonguldak Modeli” ile ilgili bilgiler veren Prof. Can konuşmasını, “AB Yeşil Mutabakatı, Avrupa’yı, 2050’de karbon nötr hale getirmeyi amaçlayan Avrupa Komisyonu tarafından yürütülen bir dizi politika girişimidir. Sınırda karbon düzenlemesi ile temiz, döngüsel bir ekonomiye geçip iklim değişikliğini durdurma, biyolojik çeşitlilik kaybını geri döndürüp çevre kirliliğini azaltma ve kaynakların verimli kullanımını artırma hedefiyle oluşturulan mutabakat metnine göre, Avrupa’ya mal satan 3. ülkeler, sattıkları ürünün sera gazı emisyonlarını hesaplamak zorundadır. Kurumsal bazlı karbon ayak izinin, ISO 14064 standardına uygun olarak hesaplanması ve bağımsız kuruluşlar tarafından onaylanması gereklidir. Değerleri yüksek çıkan ürünler için ek vergiler getirilecektir. Gelecekte ürün karbon ayak izini, su ayak izinin takip etmesi beklenmektedir. Geliştirdiğimiz Zonguldak modeliyle tüm bu sorunları aşmak için ilimizde ekim, hasat, AR-GE, ürün geliştirme-patent, istihdam, akademi-sanayi işbirliği bazlı bir organizasyonu geliştirmek istiyoruz. Çiftçilere ve kırsal topluluklara ek gelir getirebilen değerli ve çok yönlü bu ürünün ekilmesi ve şehirde gelişecek sanayi merkezlerinde işlenmesini hedefliyoruz. Zonguldak ili yerelinde ve ülkemizde işsizlik ve istihdam sorununa çözüm kapılarını aralama çabasındayız. Sosyo-kültürel ve ekonomik gelişmeye katkı sunmak gibi çok önemli bir amacımız var. Kenevir üretimi için örnek model olup, Türkiye’de, kontrollü ve anlaşmalı kenevir yetiştiriciliğinin yanı sıra kooperatifleşmeyi organize eden bir kent olarak topyekûn bir kalkınma hayal ediyoruz. Çiftçinin güvenceye kavuşmasına yardımcı olacak bu modelle üretimde sürekliliği sağlayabiliriz. En önemlisi de şu ki, şu anda ekim izni verilen illerin hiçbirinde tam olarak geliştirilemeyen, ‘üniversite, çiftçi, sanayi’ işbirliğini Zonguldak’ta geliştirip gerçekleştirmek ve Türkiye’de, bu işbirliğini sağlayan örnek şehir olmak istiyoruz. Bunu hep birlikte başaracağımıza inanıyorum.” diyerek tamamladı.