ORTADOĞU’DA KÜRT NÜFUSU VE TÜRKİYE

Abone Ol

      Ortadoğu ülkelerinde yaşayan Kürtlerin tarih boyunca birlikte yaşadıkları toplumlarla çatışma içinde olduğu görülüyor. Bunun nedeni 1800’lü ve 1900’lü yıllarda İngiltere ve Rusya; 1900’lü ve 2000’li yıllarda ise İngiltere, Fransa, Amerika, Rusya, Almanya ve diğer Batı ülkelerinin yeraltı enerji kaynaklarını denetleme isteği.. Dahası, Orta Doğu’da yer alan enerji kaynaklarının denetimi için için birbiriyle sürdürdükleri egemenlik yarışı. Bu yarış yalnızca enerji kaynaklarına sahip ülkelerle sınırlı olmaktan çıkmış; aynı zamanda Ortadoğu ve bu bölgeye yakın coğrafyaların, enerji ulaşım yollarının, yakın ülke yönetimlerinin; hatta küreselleşme süreciyle Orta Doğu toplumlarının doğrudan denetimine dönüşmüş durumda..
     Önceden işgaller, darbeler ve daha farklı yöntemlerle oluşturulan yönetimler aracılığıyla yapılan denetleme süreci, 2000 sonrası etnik ve mezhepsel ayrımlar üzerinden, kaynaklara sahip coğrafyalarda yaşayan toplumların doğrudan denetlendiği yeni bir sürece dönüşmüştür. 
         Araplar, Acemler ve Türklerle birlikte yaşayan Kürtlerin yoğunlaştığı bölgelerde tırmanan çatışma süreci, gelecekte en çok Kürt toplumları için açmazlar içeriyor. Çünkü Batı’nın çıkarları ve ittifak olma koşulları dönemsel olarak değişmektedir. Dün (2005 yılına kadar), Pakistan, Batı (ABD ve NATO) müttefikiydi, Hindistan ise Batı karşıtıydı. Dün, Saddam Hüseyin’in yönettiği Irak, Batı dostuydu; İran ise Batı düşmanıydı. Her iki örnekte de adı geçen ülkeler Batı kışkırtması ve desteğinde birbiriyle çatışma halinde oldular. Bugün ise adı geçen ülkeler ile Batı arasında tam tersi bir dostluk ve işbirliği anlayışı egemen durumdadır. 
    Ortadoğu’da, tarih boyunca İngiliz, Fransız, ABD ve Rus çıkarları doğrultusunda kullanılan ayrılıkçı Kürt oluşumlarının yaşadığı ilişkiler; ittifaklar ve terk ediliş öyküleri ile yüklüdür. Ülkemize sınırdaş coğrafyalarda, birçok dönemde yapılan sayımlar ve araştırma sonuçları, ülkelerdeki Kürt nüfus oranlarını ortaya koymaktadır.
       İran: Nüfusu 75 milyon. 35 milyonu  % ( 50) Fars (İran) kökenli.. 15 milyonu Azeri Türkü ve Türkmenlerden ( % 30) oluşuyor. Kürtlerin, İran’ın batısında, Türkiye ve Irak sınırları boyunca yoğunlaştığı görülüyor. Kürt nüfusu, yalnızca 5 milyon (%6’sını) . Ancak İran’da,  Türkler, ayrılıkçı silahlı terör örgütü kurmamış; nüfusu 3 kat daha az olan Kürtler, İran’dan ayrılma amacıyla PJAK terör örgütünü kurmuşlar. Bu örgütünde Kandil’den yönetildiği; PKK’nın İran kolu olduğu biliniyor. Ancak İran, ülke güvenliğini sağlamak üzere sert önlemler alarak, örgütün halk üzerindeki etkisini kırıyor.
    Irak: Nüfusu 32 milyon. % 80 oranı Araplardan, Irak Kürtleri ise kuzeyde, Türkiye sınırı boyunca yoğunlaşıyor. 3 milyon 500 bin Kürt, 500 bin Zaza olmak üzere % 15 dolayında Kürt nüfus var.  Buna ek olarak; aynı bölgede, 1 milyon 700 bin dolayında, % 5 oranında Türkmen nüfus var.  1990-2005 yılları arasında Irak yönetimine karşı yapılan ABD ve Türkiye müdahalesi sonrası, Kürtler kuzeyde bağımsızlığa doğru giden bir devlet kurdular.  
    Suriye:  Nüfusu 20 milyon; % 80’i ise Araplardan oluşuyor. Yine Suriye’de yaşayan Kürtler, Türkiye Suriye sınırı boyunca Hatay’a değin uzanan bir koridorda yaşamaktadır. Ancak, Suriye’nin kuzey şeridine yaşayan Kürtler, birkaç kasaba dışında o bölge nüfusu içinde  % 50 oranını aşmıyor. Genel Kürt toplamı 1 milyon, Suriye nüfusunun  %5’i oranına denk gelir.  Ayrıca, gerçekte Kürt olmayan ancak aynı coğrafyaları paylaşan, 300 bin Zaza var. Buna karşın aynı bölgelerde yoğun olmak üzere, Kürtlerin iki katı, 2 milyona yakın, Suriye’nin % 10’u dolayında Türk ve Türkmen var Suriye’de..  Türkiye’ye komşu olmasına, her türlü desteği en yakın konumda görebilecek olmasına karşın, Suriye Türkmenlerinin ayrılıkçı silahlı terör örgütü yok.. Onun yarısı nüfus sahip Kürtlerin PKK tarafından kurulan PYD örgütü var..
    Türkiye:  Nüfusu, 77 milyon. % 84 oranında Türk boylarından oluşan bir yapı var.  Kendisini farklı tanımlayan etnik gruplar içinde, yaklaşık 10 milyon Kürt var ülkemizde. Buna ek olarak, 3 milyon dolayında da Zaza bulunmaktadır. Türkiye Kürtleri, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde ve göç alan büyük kentlerde yaşamaktadır. Batılı araştırmacılar tarafından yapılan anketlerde, konuşulan dile ve etnik yapıya göre kendisini Kürt olarak görenlerin oranı daha az; % 6-7 dolayında.. Ülkemizde ayrılıkçı eğilim taşıyan Kürt nüfus oranı ise % 4; yani 500 bin (*) dolayında.
        İran Kürtleri, on şehirden oluşan coğrafik Kürdistan bölgesinde, İran hükümeti tarafından atanan bir vali başkanlığında oluşturulan idari bir yapı içinde yaşamaktadır. Görüleceği üzere, yönetim biçimi siyasal özerk bir yapıya değil, coğrafik idari bir yapıya dayanmaktadır. İran’da aynı şekilde 31 ayrı coğrafik eyalet yönetimi bulunmaktadır.
        Irak Kürtleri, tarihin birçok döneminde siyasal özerkliği yönetimce onaylanan Süleymaniye ve Erbil bölgesinde siyasal bir yönetim içinde yer almaktadır. 1991 sonrası Batı ülkelerinin müdahalesi ile özerk yapısı genişletilmiş, Irak toplumu ve devletinden kopartılmış, yakın bir gelecekte bağımsızlık Kürt devleti hazırlığı yapmaktadırlar.
       Suriye’nin kuzey şeridinde, aynı şekilde Batı ülkelerinin desteğinde, İŞİD ile mücadele bahanesi gerekçe gösterilerek Araplar ve Türkmenleri yaşadığı topraklardan zorla göç ettirilmiş, 2015 sonrası Türkiye sınırı boyunca özerk bir Kürt Bölgesi oluşturulmuş durumdadır.
      Türkiye, ayrılıkçı terör örgütü ile savaşım verirken, Kürt kökenli yurttaşlarımız potansiyel tehlike olarak görülmemelidir. Öte yandan bölge halkı, PKK terör örgütünün silahlı baskısına boyun eğişe de terk edilmemelidir. Güvenlik kaygısı içinde yaşayan toplumların devlete bağlılığı sorgulanamaz. Halkın, her konuda güvenliğinin sağlanması, hukuk devleti olmanın, demokrasinin ve evrensel insan haklarının ön koşuludur. Bölge halkının dile getirdiği, ekonomik, demokratik ve sosyal sorunların çözümü yolunda adımlara hız verilmeli, toplumsal kaynaşma sağlanmalıdır.
       Uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan araştırmalar ve eldeki verilere göz atıldığında, ülkemizde bölünme riski/tehlikesi görülmemektedir. Yeter ki; 1980/1990’lı yıllarda ortaya konulan, bölge halkının onurunu inciten insanlık dışı uygulamalar ile; 2007/2015 yılları arasında Kürt toplumunu silahlı terör örgütünün insafına terk anlamına gelen, PKK isteklerine göre sürdürülen müzakere süreci gibi olumsuzluklar yinelenmesin..  
   
(*)Not: Veriler, Ülkelerin resmi nüfus sayımları ve Batı ülkelerince yapılan anketlerden ve araştırmalardan derlenmiş, sağlam kaynaklara dayanmaktadır.