Çaycuma Şehit Hasan İlköğretim Okulu yıllarımızda merhum İsmail Gökçe ve sevgili dostum Hacı Ömer Kınacı’yla ayrılmaz üçlüydük! Öyle güzel, öyle neşeli günlerimiz geçti ki ne söylesem bir eksik kalır!
İsmail Gökçe’nin veciz sözü para üzerineydi!
“Lan Gınnapçı!”
“Efendim Göpçe?”
“Paran var mı paran? Para lazım!”
“Bende para ne gezer? Yok!”
“O zaman niye yaşıyorsun ki?”
“Allah, Allah! Niye ki?”
“Bak Gınnapçı! Bu düzende parasız adam; gereksiz adamdır! Paran yoksa gereksiz adamsın! Hiç kafa yorma, kendini köprüden at!”
Hacı Ömer Kınacı devreye girerdi;
“Lan ‘Güççük Adam!’ Parayla imanın kimde olduğu belli olmaz! Bu Gınnapçı kirli çıkıdır! Sen kendine bak oğlum!”
“Hacı, kes sesini! Boyun uzun da gökten yıldız mı topluyorsun! Bende olmayan para sende hiç yok oğlum!”
...
Otoyollar, köprüler, tüneller parayla! İlaç, okul, elektrik, su parayla! Türlü çeşit vergi ödeniyor! Hayatın her alanı parayla! Bizde para olmadığına göre bu düzen bizim düzenimiz değil! O halde günün sorusu bu olmalı; “Bu düzen kimin?”
Ayrıca, bu para ne işe yarar? Para ve ona dayalı kişisel çıkarın, varsıllığın kulu kölesi, köpeği olan kenelerin diğer insanlardan farkı ne?
Öğlen kaç tabak yemek yerler? Akşam kaç duble rakı içerler? Bizden farklı olarak içlerine, üstlerine ne giyerler? Sıfırı bol paralarla edinilen arabalarıyla kırk beş kilometre uzaktaki Zonguldak’a bizden kaç dakika önce varırlar? Varırlar da ne halt yerler?
Para için her türlü onursuzluğu, karaktersizliği yapan bitler, yaşamlarının neresine hangi bilmediğimiz rengi, güzelliği, erinci getirirler de biz bunu bilmeyiz?
İsmail Hocaya böyle sorular soramazdık! Basardı kalayı!
“Gınnapçı var ya, ben bu düzenin de, para için düzülenin de, düzene orasını burasını dayayıp yoksulun ensesinde boza pişirenin de, yanım yanım yanıp da sesini çıkarmayanın da...”
Hacı Ömer, İsmail Hocayı sustururdu;
“Sus oğlum! Şimdi birisi duyacak...”
“Asıl sen sus Hacı! Hem paran yok hem konuşuyorsun! Şimdi ‘Tek yol devrim!’ diye bağırırım, üçümüzü de götürürler!”
Biz gülüşüp eğlenirdik ama hayatın bu durumlar için gülüp eğlenmek gibi bir normali yok! Ve bu hayatın normali de bizler değildik!
Bir yanda paranın egemenliği, bir yanda toplumsal bütün değerleri, olmayan kişilikleriyle örtüştürüp takla atan karaktersizler var!
Gün gelecek hepinizin hakkından gelecek bu toplum!
GARILAN GARILANA!
“Garılmak”, horozun tavuğa kur yapmasıdır. Cinsel dürtülerinin verdiği şehvetle, bir sağ bir sol kanadını gergince açar, mahalle kabadayılarını taklit eden Kemal Sunal gibi yerlere sürter! Tavuk gönüllüyse bu serenat çok uzun sürmez! Yok, tavuk gönüllü değilse seyret cümbüşü! Hele çevrede başka horoz varsa yandı gülüm keten helva!
Niye bu örneği verdim?
Kendini Ali kıran, baş kesen gören, gücünü bulunduğu makamlardan alan niceleriyle yaşıyoruz toplumda. Azıcık fırsat buldular mı bizim kümesin anaç horozu gibi kanatlarını bir sağdan bir soldan toprağa sürtüp toz kaldırmakta üstlerine yok!
Benim bildiğim horoz, sahibi yem attığında “Gıt, gıt, gıt!” diye üst perdeden bağırır ve himayesindeki tavukları, piliçleri, civcivleri çağırır! Gagasını sertçe yere vurmasına karşın bir tane bile almaz! Diğerleri doyunca kalanlardan doyurur karnını!
Günümüz horozları arsız ve yüzsüz! Yemi görür görmez önce kendisi dalıyor! Kümes etiği, geleneği, göreneği hiçbirisi umurunda değil! İnsan bunları görünce inanamıyor!
“Ulan horoz! Karnın tok, sırtın pek! Yediğin yemlikte, içtiğin sulukta! Gözünü toprak doyursun!”
Valla, kuluçkaya yatırılmaya itirazı olmayanın sırtından horoz eksik olmaz! Sonra yumurtlarsınız yirmi bir yumurta, beklersiniz yirmi bir gün; olur nur topu gibi yirmi bir civciviniz!
DİLEKÇEYE YANIT!
2020 Mart ayında yapmamız gereken Emlak Vergisi için belediye veznesine yaptığım başvuru sonrası tarafımıza tahakkuk ettirilen miktarın 1435.-TL olduğunu gördüm. Bu miktar olması gerekenden 905.-TL fazlaydı. İlgili müdürlüğe yaptığım itiraz üzerine bu rakam 645.-TL’ye indirilerek tahakkuk ettirildi. Resmi Gazetede yayımlanan yönergeye göre; 478.-TL olan önceki Emlak Vergisi % 11 artışla 530.-TL olması gerekirken, yönetmeliğe aykırı olarak % 35 oranında tahakkuk ettirilmiş ve 645.-TL tahsil edilmiştir.
Gerekli belgelerle birlikte Çaycuma Belediyesine 9 Mart 2020 tarihinde itiraz başvurusu yaptığımız halde şu ana kadar dilekçemize bir yanıt verilmemiştir.
Soru 1: Neyi, nasıl hesaplayarak 1435.-TL’yi buldunuz?
Soru 2: Neyi, nasıl hesaplayarak 643.-TL’ye düşürdünüz?
Soru 4: Size verilen hangi yetkiyi kullanarak % 11 yerine, % 35 oranını uyguladınız?
Soru 5: Emlak değerini hangi amaçla abartılı rakamlara çıkardınız? Bunun Vergi Mahkemesi süreciyle bir ilgisi var mı?
Soru 6: Bu sorulardan hangisi iki ayağınızı bir pabuca soktu da tam bir yıldır yanıt veremiyorsunuz?
Soru 7: Dilekçeye yanıt vermek yerine, sosyal medya üzerinden göndermelerde bulunarak neden bana sürekli hakaret, aşağılama, hakir görme davranışlarını uygun buluyorsunuz?
Soru 8: Velev ki ben sizin uygun gördüğünüz gibi birisiyim, bu neyi değiştirir? Sizin dilekçeye yanıt vermeniz için peygamberliğimi mi ilan etmeliyim?
Daha soracak çok sorum var ama sayfa bitti!
Sayfa bitti ama haftalar bitmedi! Bitmeyecek!