PARKİNSON KANUNU

Abone Ol

 

 

   Türkiye'deki bürokrasinin ne kadar yoğun ve karmaşık olduğu ve ne kadar yavaş yürüdüğü malumdur. Bitmek tükenmek bilmeyen bir sürü ve çoğu gereksiz formalite, kırtasiye, işlemler ve imzalar insanları canından bezdirir. Bu nedenle, özellikle devlet dairelerinde işler kaplumbağa hızıyla yürür. Hatta, tüm bunların neden olduğu zaman ve para kaybı yüzünden yerli ve yabancı yatırımcılar  Türkiye'de yatırım yapmaktan çekinirler. Yani kısacası, bu sistemin ülkemize zararı çoktur.

   Devletin çarklarının çok ağır dönmesi tabii ki önemli ölçüde bürokrasi yüzündendir. Ama bir diğer önemli faktör de memurların performansıdır. Bizde maalesef devlet memurları genelde rölantide çalışır. Hele bir iş yerinde memur sayısı fazla ise-ki genellikle öyledir-orada işler daha hızlı yürüyeceğine aksine daha yavaş yürür.

   Bunun neden ve nasıl böyle olduğunu ''Parkinson Kanunu'' pek güzel izah ediyor. Uzun bürokrasi hayatımda benim de çok gördüğüm ve yaşadığım Aziz Nesin'lik haller ancak bu kadar hicvedilerek anlatılabilir. Bu kanunu Türkçe'ye uyarlayarak ve özetleyerek anlatmak istiyorum.

   Buyrun okuyun bakalım haklı mıyım, haksız mıyım:

   ''Bürokraside yapılacak herhangi bir iş, yapılması için ayrılan zamanı dolduracak şekilde genişler. Bu sayede, özellikle evrakla ilgili işlerin zaman talebi elastiktir.

   Son zamanlarda icat edilen bu kanun, aşağıdaki istatistiksel ispata dayanmaktadır.

   1-Bir memur rakiplerini değil, astlarını çoğaltmaya çalışır.

   2-Memurlar birbirleri için gerekli işi yaratırlar.

    Birinci faktörü anlayabilmek için işlerinin çok fazla olduğunu düşünen; kıdemli bir memur olan AHMET Bey'i  tanıtalım: Ahmet Bey, orta yaşı geçmektedir, ve aslında orta yaşın normal belirtisi olan enerji azalmasından ileri gelen yorgunluğunu işlerin çokluğuna bağlamaktadır. Bu hayal ürünü ağır iş için genellikle üç türlü çözüm bulunabilir. 1-Bu memur istifa edebilir. 2-MEHMET isimli başka bir meslektaşı ile işi bölüşebilir. 3- HASAN ve HÜSEYİN adlı iki astın tayin edilmesini isteyebilir.

    İlk iki çözüm muhtemelen tarihte pek görülmüş değildir. Bu memur mutlaka üçüncü alternatifi seçecektir. Zira istifa ederse yeni bir iş bulma sıkıntısı yaşayabileceği gibi emeklilik haklarından da kaybedecektir. MEHMET'in hiyerarşide kendine paralel bir yere tayinini isterse; müdür KERAMETTİN  Bey emekli olduğu zaman onun yerine geçmek için kendisine bir rakip yaratmış olacaktır.

    Bu nedenlerle, en iyisi AHMET Bey'in kendisine yardımcı olacak iki genci, yani HASAN ile HÜSEYİN'i istemesidir. Böylece,sonunda işi bu ikisi arasında ikiye bölerek; iki işi birden bilen tek adam değerine erişir. Yalnız  HASAN ve HÜSEYİN''in birbirinden ayrılamaz olması lazımdır. Eğer sadece HASAN veya HÜSEYİN tayin edilirse, İşi kendisiyle paylaşabilir ve zamanla kendisine rakip olabilir. Bu nedenle astlar en azından iki veya daha fazla olmalıdır. Böylece bir diğerinin terfi etmesi korkusuyla astlar düzene girerler.

    Eğer HASAN işlerinin çokluğundan şikayet ederse-ki mutlaka edecektir-iki yardımcının HASAN'a asistan olarak atanmasını  ister. Bu durumda HASAN ile HÜSEYİN arasında muhtemel bir sürtüşmeyi önlemek için, hemen hemen aynı işle yüklü olan HÜSEYİN için de iki yardımcı talep eder.

    Böylece, HASAN, HÜSEYİN ve onların yardımcıları RECEP, ŞABAN ile HÜSAMETTİN ve NİZAMETTİN'in tayiniyle AHMET Bey'in terfi etmesi zorunlu hale gelir. 

    Daha önce bir memurun yaptığı işi artık yedi kişi yapmaktadır. İşte burada ikinci madde işlemeye başlar. Çünkü bu yedi kişi birbirleri için o kadar çok iş yaratırlar ki, AHMET Bey tek başına olduğundan daha çok fazla işle uğraşmaya başlar.

    Gelen bir evrak önce bu altı kişiyi dolaşır. Memur RECEP bu işin ŞABAN''a' ait olduğunu düşünür. ŞABAN, HASAN'a bir cevap müsveddesi hazırlar. HASAN, HÜSEYİN'e danışmadan önce bunu iyice değiştirir. HÜSEYİN bu işi düzenlemek üzere HÜSAMETTİN'i görevlendirir. HÜSAMETTİN bu ara izine gideceğinden dosyayı NİZAMETTİN'e devreder. NİZAMETTİN, HÜSEYİN tarafından imzalanan bir yazı hazırlar. HÜSEYİN  bu yazıyı HASAN'a iade eder. HASAN bu son şekli kendine göre tekrar düzenleyerek AHMET Bey'e ulaştırır.

    AHMET Bey ne yapar? Kafası bir sürü başka işle meşgul olduğundan bu yazıyı okumadan imzalamak için gerekli tüm mazeretlere sahiptir.. Çünkü bu esnada müdür KERAMETTİN Bey seneye emekli olacağı için onun yerine geçeceğini; bu nedenle kendi yerine HASAN'ı mı yoksa HÜSEYİN'i mi geçirmesi gerektiğini düşünmektedir. HÜSAMETTİN izin hakkını elde etmediği halde ona izin vermesi gerekmektedir. Ama onun yerine acaba sağlık nedeniyle NİZAMETTİN'i mi izine gönderse diye düşünmektedir. Zira NİZAMETTİN son zamanlarda solgun gözükmektedir. Bunun bir nedeni de NİZAMETTİN'in ailevi sorunlarıdır.

     Bunlardan başka ŞABAN'ın bir konferansa katılmak için maaş veya ücret artışı sorunu; RECEP'in de başka bir bakanlığa geçmek için müracaatı vardır. Ayrıca AHMET Bey, HÜSEYİN'in evli bir sekreter hanımla seviştiğini, ŞABAN ile HÜSAMETTİN'in kimsenin bilmediği bir nedenle dargın olduğunu duymuştur.

    İşte bütün bu nedenlerle AHMET Bey HASAN'ın getirdiği yazıyı okumadan imzalamayı düşünür ve imzalayabilir de.

    Ama AHMET Bey ciddi adamdır. Tüm bu problemler nedeniyle doygun ve bıkkın olmakla birlikte görevini ihmal edecek bir adam da değildir. Yazıyı bütün dikkatiyle okur. HASAN ve  NİZAMETTİN tarafından şişirilen paragrafları çizer. Yazı başlangıçta yetenekli ŞABAN'ın tercih ettiği şekle dönüşür. Bu yeni gençler de doğru dürüst gramer bilmemektedir..Bu yüzden Türkçe'nin de düzeltmesini yapmak zorunda kalır.

    Sonuçta yazıyı HASAN ve NİZAMETTİN  dünyaya hiç gelmemişler gibi kendi yazacağı şekle dönüştürür.

    Bu şekilde, AHMET Bey aynı sonucu daha fazla memurla daha uzun zamanda elde eder. Kimse boş değildir. Herkes yapabileceğinin en iyisini yapmıştır.

    Akşamın geç saatlerinde, AHMET Bey yuvasına doğru yola çıkmak üzere işini terk eder. Çöken omuzları, yorgun tebessümü ve ağaran saçları onun için başarının simgeleridir adeta!''

    Değerli okuyucular, nasıl? Okurken kafanız karıştı değil mi? İşte bizdeki işlerin yavaş gitmesine sebep olan bürokrasi böyle bir şey!

 

                                                                                                        ŞERAFETTİN ÜSTÜNKOL