Aslına bakarsanız ben de çok hoşnut değilim politika yazmaktan…

Millete gına getirdi politik yalanlar…

Siyasetçinin eskisi de yenisi de aynı…

Utanmasalar cenneti vaat edecekler…

Elle tutulur bir iki proje dışında hepsi kocaman bir palavra…  

Tamam demokrasi güzel şey de…

Onunda içine ettiler!

Kimi belediye meclisinde yer kapabilmek için…

Kimi sırf meşhur olmak uğruna…

Kimi damdan düşer gibi…

Kimi egolarını esaretinde…

Kimi de laf olsun diye belediye başkan adayı oldu…

 

Dün Zonguldak’ın renkli simalarından 85’lik delikanlı Hacı Dabacan’la kısa bir seyahat yaptık…

Almanca ve Yunanca bilen Hacı Damacan, lafı dönüp dolaşıp politikaya getirdi…Politika kelimesinin kökeninin Yunanca olduğunu, “poli”nin Türkçe karşılığının “çok” , “tika”nın ise “yalan” anlamına geldiğini söyledi…

Yani, çok yalan!

 

Akşam internetten şöyle bir baktım…

Birçok kaynakta politikanın Türkçesi “Çok yüzlülük” olarak geçiyor…

Çok yalan yahut çok yüzlülük…

İki haliyle de güven vermeyen bir terim…

Güzel memleketimin kimi aday adayları, politikanın Latince karşılığına “cuk” diye oturuyor…

 

Mesele hayal gücüyse, “Benim Zati Sungur’dan neyim eksik” dedim kendi kendime…

Politika, olmayan bir şeyi varmış gibi gösteren bir ilizyon sanatıdır aslında!

Kendim için bir şey istiyorsam namerdim…

Maksat, palavra sıkmakta zorlanan politkacılarımızın ufkunu açmak, tekrara düşmekten kurtarmak…

Bu da bizim “vatandaş yerse” diye hazırladığımız seçim vaatleri…

 

Bir kere suyu bedava yapacağız…

Nasıl olsa bugün yarın barajın elektrikleri kesilir, bulursanız kullanırsınız!

 

Site-Fener arasında tarifeli helikopter seferleri başlatacağız…

Sosyal belediyecilik anlayışımız gereği 90 yaş üzeri olanlar seferlerden yüzde 50 indirimli faydalanacak! E sınıfı helikopter pilotu ehliyeti olanları işe alıp istihdam sorununa çare olacağız…

 

İşsiz kalan kaldırım mühendisi kardeşlerimize kolaylık olsun diye kaldırımları çift şerit yapacağız ki, yolda kimse kimseye omuz atıp kavga çıkarmasın…

 

Hiçbir Belediye Başkanı arkadaşımız boşuna kıçını yırtmasın. Fakir-fukara, garip-gurabaya kim kaç lira yardım vaat ederse biz 5 lira daha fazla vereceğiz! Kumanya, kömür gani… Siz oydan haber verin…

 

Şehrin altından geçen kaçak maden ocaklarının açtığı galerileri birleştirip taksi-dolmuş, öğrenci servisi ve bilumum halk otobüslerini yeraltına alacağız. Böylelikle trafik nefes alacak…

 

Başta Arsenallı Mesut Özil, Galatasaray’ın başarılı file bekçisi Eray olmak üzere Zonguldaklı bütün futbolcuları Kömürspor forması altında transfer edeceğiz…  

Su faturalarını düzenli ödeyenlere Kömürspor’un Şampiyonlar Ligi maç biletlerini bedava vereceğiz… AKP İl Başkanı Hamdi Uçar gibi su faturasını ödemeyip de ödemiş gibi konuşanları belediye başkanlığı önünde tek ayak üzerinde bekleteceğiz…

 

Oxford Üniversitesi mezunu olmayanları Belediye Meclis Üyesi listesine yazmayacağız…

 

Memlekette ne kadar çakal-çukal varsa, birbirlerinin arkasından dedikodu üretip mafyayı birbirine kırdıracağız… Böylece memleket huzur bulacak…

 

“Müze yetmez, heykeli de yapılsın” diyenleri de unutmadık… Kent meydanına Köksal Toptan’ın bronz heykelini yaptırıp açılışını Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e yaptıracağız ki heykele…

 

Bütün umumi tuvaletleri Üzülmez Deresi’nin kenarına taşıyacağız… Nasıl olsa hepsinin gittiği yer orası değil mi? Belki o zaman ne kadar boktan bir şehirde yaşadığımızın farkına varırız!

 

Fevkani Köprü’nün ayaklarında dinamit patlatıp Kwai Köprüsü filmindeki gibi askerlerin ıslıkla söylediği marşı çalacağız… Bu sayede yılan hikayesine dönen bir tartışmaya son noktayı koyacağız… Ortada ne köprü kalacak ne de konuşacak politikacı!

 

Halkımız yürüyen değil koşan merdivenlerle seyahat edecek… Her mahalleye bir lunapark, her sokağa bir havuz, her bekara bir eş, her işsize bir iş, ağzında dişi olmayanlara diş, alışveriş yapanlara fiş, kem gözlere şiş!

 

Ne o abartılı mı buldunuz?

Gelmiş geçmiş tüm belediye başkan adaylarının seçim bildirgelerine şöyle bir göz atarsanız bana haksızlık yaptığınızı anlayacaksınız!

Ve sonra lütfen politikacılara kızmak yerine bir de aynaya bakın…

Ne görüyorsunuz?