Tevfik Fikret (24 Aralık 1867 – 19 Ağustos 1915), yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği 2. Abdülhamit döneminde Türk Edebiyatının ve Servet-i Fünûn Dönemi Edebiyatının önemli ve öncü şairlerindendir. Tarih-i Kadim, Sis, Doksanbeşe Doğru, Ferda vbgibi tarihsel, toplumsal eleştirişiirlerinin aksine “Sabah Olursa” şiirinde, her şeye karşın umutlar içindedir Fikret. Bu şiirinde oğlu Halûk’a seslenirken, “Evet, sabah olacaktır, sabah olursa, geceler / Geçer, kıyamete dek sürmez;” diyecektir. Şiir, günümüz Türkçesine ünlü şairlerimizden Ahmet Muhip Dranas tarafından çevrilmiştir.
SABAH OLURSA
Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Halûk,
Eğer bu memleketin sislenen alın yazısı
Dirençli, dinç bir elin güçlü, canlılık verici
Dokunmasındaki titremle silkinip, şu donuk,
Şu paslanan yüzü halkın biraz gülerse...O gün
Ben ölmemiş bile olsam, hayata pek ölgün,
Pek az ilişkim olur kuşkusuz; - o gün benden
Ümidi kes; beni kötürüm ve boş muhitimde
Bütün acımla unut; çünkü kör, topal, tükenik
Bakışlarım seni geçmişte görmek ister; sen
Bütün etin, kemiğin, kimliğinle yarınsın:
Ve şarkılar gibi hep hep kulaklarımda sesin...
*
Evet, sabah olacaktır, sabah olursa, geceler
Geçer, kıyamete dek sürmez; en sonunda bu gök
Bu mavi gök size bir gün acır; usanma sakın.
Hayata neş'e güneştir, usanç içinde kişi
Çürür bizim gibi... Siz, ey yarın uzayların
Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın!
Tükenmez özlemi vardır ufukların ışığa,
Işık, ışık... Bugünün işte ruhu, özlemi bu;
Silin bulutları, silkin o korku gölgesini,
Koşun ışıklar içinden o kutlu kurtuluşa.
Eğer bu memleketin sislenen alın yazısı
Dirençli, dinç bir elin güçlü, canlılık verici
Dokunmasındaki titremle silkinip, şu donuk,
Şu paslanan yüzü halkın biraz gülerse...O gün
Ben ölmemiş bile olsam, hayata pek ölgün,
Pek az ilişkim olur kuşkusuz; - o gün benden
Ümidi kes; beni kötürüm ve boş muhitimde
Bütün acımla unut; çünkü kör, topal, tükenik
Bakışlarım seni geçmişte görmek ister; sen
Bütün etin, kemiğin, kimliğinle yarınsın:
Ve şarkılar gibi hep hep kulaklarımda sesin...
*
Evet, sabah olacaktır, sabah olursa, geceler
Geçer, kıyamete dek sürmez; en sonunda bu gök
Bu mavi gök size bir gün acır; usanma sakın.
Hayata neş'e güneştir, usanç içinde kişi
Çürür bizim gibi... Siz, ey yarın uzayların
Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın!
Tükenmez özlemi vardır ufukların ışığa,
Işık, ışık... Bugünün işte ruhu, özlemi bu;
Silin bulutları, silkin o korku gölgesini,
Koşun ışıklar içinden o kutlu kurtuluşa.
Ümidimiz bu; ölürsek de biz, yaşar mutlak
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!
*****
Türk Edebiyatının ünlü ve güçlü şairlerinden Tevfik Fikret, “Sabah Olursa” şiirini oğlu Haluk üzerinden dönemin gençlerine seslenerek “Siz, ey yarın uzayların/ Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın! / tükenmez özlemi vardır ufukların ışığa” diyerek, yazmış 8 Eylül 1321 / 21 Eylül 1905 tarihinde. 20.yüzyılın hemen başı. Bu tarihte 1895’te doğan Haluk 10 yaşındadır.
Tevfik Fikret, Servetifünun döneminde (1885-1901) yazdığı şiirlerinde “sanat için sanat” anlayışıyla aşk, doğa ve günlük yaşamdaki bazı olayları işler. Servetifün grubunun dağılmasından sonra (1901-1915) yazdığı şiirlerde; “Toplum için sanat” anlayışına bağlı “Hürriyet” ve “vatan” temaları, yönetimin bozukluğu, toplumsal eleştiri, bilim, fen, teknik, insanlık gibi konulara yönelir.
*****
19. Yüzyıldan başlayarak Osmanlı Devleti, Avrupalılar tarafından “Hasta Adam” olarak nitelenmektedir. Zira savaşlar, yıkımlar, büyük toprak kayıpları, yüksek faizli borçlar nedeniyle devlet çöküntü içindedir. Dışta durum iyice kötüleşirken yurtiçinde de; ordu, hükümet, saray bilginleri ve bürokrasi arasında yıllardan beri süregelen dengeler bozulmuş, devlet yönetimi ile ilgili bütün yetkiler Yıldız Sarayı’nda oturan Padişah II.Abdülhamit’te toplanmıştı.
Kendine özgü davranışları ve özellikleri olan ve şüpheci yapıdaki Padişah, güçlü bir istihbarat teşkilatı kurarak herkesi, düşündüklerini söylemekten ve görüşlerini yazmaktan çekinir, korkar bir hâle getirmişti. Sansürcüleri yoluyla “gazete ve dergiler muzır yayın yapıyor” diye basım-yayımı yasaklanıyor, gazetecilere ağır baskı uygulanıyordu.
Öyle ki bu ağır baskı, ürküntü içindeki insanları “nemelâzımcı” bir yapıya itmekte, hayattan bezdirmekte, ümitsizlik ve karamsarlık ortamına sürüklemektedir. Bunalan halk kesimi sosyal sorumluluk duygusu ve bilincini yitirmiş gibi, sesi kesilmiş bir şekilde olanı-biteni izler durumdadır.
Padişah II. Abdülhamit döneminde yapılan eğitim, askeriye, demiryolu vb gibi bazı yenilik çalışmalarından çok, bu dönemde çeşitli gerekçelerle uygulamaya konulan ağır baskı yönetimi öne çıkmaktadır. Toplumun etkin ve etkili olması beklenen grupları sanki üzerlerine ölü toprağı serpilmiş gibi sessizliklerini korumaktadır. Yönetim tarafından bütün bu yapılanların devletin bekası, ülkenin birliği, bütünlüğü adına yapıldığı belirtilmektedir.
*****
Osmanlı devleti, 20. yüzyılın ilk yıllarına, yani Tevfik Fikret’in “Sabah Olursa” şiirini yazdığı yıllara, genel çizgileriyle bu koşullar altında girer. 1905 yılında yazdığı “Sabah Olursa” şiirinde, önceki şiirlerinde görülen karamsarlık duygusunun yerini, büyüyen oğlu ile birlikte sosyal kültürel anlamda bir uyanma ve kurtuluş umudunun almağa başladığı görülür.
Fikret, bütün umutlarını, ülkenin bütün geleceğini oğlu Haluk’a ve onunla birlikte büyüyen gençler içinden çıkacak bir kurtarıcıya/kahramana bağlamış gibidir. Şiirin hemen başında “Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Haluk” dizesi, ülkenin aydınlık geleceğine karşı duyulan büyük bir özlemi de ifade etmektedir.
Tevfik Fikret’in düşlerini süsleyen, ülkeyi kurtaracak kahraman; oğlu Haluk’un doğduğu yıl 14 yaşında bulunan, özgürlük ve bağımsızlık düşüncesini Namık Kemal ve Tevfik Fikret’in şiirlerinden öğrenecek olan Mustafa Kemal Atatürk olacaktır.