Taşların yerinden oynayacağı günlere doğru yol alırken, bir birey olarak hiçbir şey yapmadan öylece yerinde saymanın, üç maymunu oynamanın korkaklık olduğunu düşünüyorum.
Duymadım, görmedim, bilmiyorum demek, acizlikten başka bir şey değil ve bizim aciz olma lüksümüz yok.
Bir saf tutmak ve hatta bir saf tutmaya zorlanmak cevabı aranan sorular açısından zorunlu hale getirildi. Hiç bir proje, denekleri olmadan başarıya ulaşamaz çünkü. Kobay olmak ya da olmamak halen daha emin olun kendi elimizde. Zira göz görüyor, kulak duyuyor öyle değil mi (?)haliyle istemeseniz bile kendiliğindenbilinçleniyorsunuz, mazeret kabul değil yani.
İnkâr etsek de kabullenemesek de içimizde var olan, eskilerden, köklerimizden gelen bir hazırcılıkla, rehavete kapılma eğilimimiz vardı zaten. Miskinlik veboş zaman zenginliğimiz yarışır birbiriyle ve hatta liderliğe oynar dünya ülkeleriyle mukayese edildiğinde. Hazırcı bir zihniyetin oldum olası kurbanlarıyızdır vesselam.
Boş konuşmamızın sebebi, boş zamanların bizleri düşürdüğü boşluklardan dolayı, dolmak için emek ve zaman harcamak işimize gelmiyor, çünkü hazırına konmuşuz saltanatın.
İşte miskin olunmayacak kadar önemli günlerde olduğumuzun farkına varabilmek için son virajdayız. Sonrasında eyvah demenin kimseye faydası olmaz.
Göz görüyor, kulak duyuyor dedim ya, şu son günlerde valla ne yalan söyleyeyim gördüklerim ve duyduklarımdan sonra, ben kendime mahcup oldum. Ben utandım da asıl utanması gerekenler pişkinliklerinden ödün vermedi doğrusu. İçinden geçtiğimiz süreçte, daha iyi durum analizi yapabilmek veyerinde tespitler alabilmek için pek alışık olmadığım platformlarda gezindim durdum. “Aştım kendimi, sorumluluk bilincim yakama yapıştı bırakmıyor, bunda da var bir hikmet demekten başka çare yok.”
Davet edildiğim tamda konuyla örtüşen mecralara işte bu vesileyle de icap etmek zorunluluk oldu. Akıl akıldan üstündür ancak akıllı deliden üstün değildir, bir akıl analizi yapmak hem de yerinde şart oldu. Düşünce zenginliğinin çok önemli olduğunu kabul edenlerdenim ama düşünce, sahiden de düşünceli olursa…
Fikir satmaya gelenlerin, haleti ruhi yelerinin yanı sıra, heyeti umumiye olarak belirlediği yandaşlarının önünde dahi iki kelam edemediklerini görmek ve kaçak güreşmeleri bu işin raconu ne hale gelmiş, bu bir bakıma karşısındakini aptal yerine koymak gibide bir şey sanırım, bir kaçış ve yahut verilecek cevapların olamaması.
Beklentimde öyle olağanüstü bir beklenti değildi aslına bakarsanız ama bu kadarını da hiç tahmin etmemiştim doğrusu. Karşımda üst düzey olarak boy gösterenleri, sade vatandaş sıfatıyla mukayese ettiğimde, şaşkınlığım kaçınılmaz oldu haliyle. Herkes bildiği, anladığı işi yapsa keşke, bulaşmasa öyle tepeden hatır gönül ricasıyla, dedim durdum, elimden gelen bu kadardı çünkü.
Unvanı elinde kapı kapı dolaşan kabadayı gibi gövde gösterisi yapan zat-ı “kendilerine göre” şahanelerin o egolarından fırıl fırıl dönen başlarını tutmakda nasıl zorlandıklarını görmek, daha çok sıktı canımı. Başına sahip çıkamayanın gerisini, varın siz hesap edin.
Meramını anlatmaktan aciz olduklarını görmek, ne söylediklerini ne anlattıklarını kendilerinin dahi kavrayamadığı, senaryolarla verilen yetkilerin hiçbir öneminin olmadığını yakından görmek acıtıcıydı. “Çünkü başka bir yere, en tepeye koymak gibi bir şuursuzluk hastalığımız olduğuyla yine yüzleşmiş oldum.”
Hele ki ipleri başkalarının elinde olan zavallı bir kuklaya döndüklerini, kendilerinin görememeleri bu zihniyette normaldi aslına bakarsanız. İnsanın ara sıra da olsa keşke kendine dışarıdan bakabilme becerisi olabilse, işte o zaman kimse gülünç duruma düşmezdi hiç kimsenin gözünde.
İyi ki sade vatandaşız diyesi geliyor insanın, katkısız bağımsız sade…
O koskoca (!) mevkilerde birbirine düğümlenmiş sorunlara bir fayda sağlamak bir yana,çitiştirmek için bizzat alaycı bir edayla gönüllü olduklarını görmek, of ki, ne of,dondum kaldım, ötesi yok. ”Suç kürk olsa kimse üstüne giymez a gızım” derdi babaannem. Valla bizim krallar bu aralar çıplak dolaşıyor söyleyeyim de haberiniz olsun.
Çok hassas bir noktadan görülüyor asıl manzara, aman dikkat. Miskinliğimizden silkelenmek iyi bir bahar temizliği yapmak gerekiyor. İçinde yaşadığımız coğrafya sıradan bir coğrafya değil, birbirimizden çok şeyler öğrenebileceğimiz çok özel bir coğrafya. Niyet etmek yetiyormuş aslına bakarsanız ve vakit kaybetmeden birbirimizi tanımamız, anlamamız birde.
Farklı kültürlerle tanıştığınızda, garip bir şekilde cesaretle de tanışıyorsunuz.Bunun bana göre en önemli faydası,içine hapsolduğunuz öğretilmiş çaresizliğinizden kurtulma fırsatı yakalamanız oluyor. Sorguluyorsunuz, ben ne kadarını hak ediyorum, benim hak ettiklerimindaha fazlası peki,hani nerde? Bubir bakıma sofranızda üç öğün aynı yemeği yemeye benziyor, sadece karnınızı doyurmaksa niyetiniz sorun yok ama hayatın lezzetini tatmak istediğinizde risk etmeniz gerekiyor elde var olanları. Çünkü kişiye özel değil var olanlar almasını bilenlere…
Sadece kendi bakış açınız değil, diğerleri olanların da ne düşündüğünü bilmek önemli, işte bunu bizzat yerinde deneyimlemeniz gerekiyor. Bütün alternatifleri birbirleriyle mukayese edebildiğinizde ortaya çıkacak sonucun peşine düşüp bırakmamanız gerekiyormuş. Bu da emek ve deneyim gerektiren meşakkatli yollar yöntemler demek oluyor. Miskin olanlarımızın pek işine gelmeyen şeyler yani, hazırcı kültürü. Vebalini öderken şikâyet etmeninde bir hayrı dokunmaz iş işten geçtikten sonra kimseye.
Bu ziyaretlerden arta kalan ve bana en çok dokunan şey ne biliyor musunuz?
Şu an itibarıyla bir şey olduklarını zanneden zavallıların bir merhaba bile vermekten aciz olmaları.Hal hatır kültürü olmayandan hiçbir halt olmaz işin özeti!!!
Muhabbet insanları birbirine yakınlaştıran en önemli iletişim şeklidir. Muhabbetin bir hatırı, bir anısı, bir özgeçmişi vardır, olmalıdır da. Siz hedeflerinize giderken ve o hedeflere ulaştığınızda iki ayrı insan olursanız ve o muhabbetin içine ederseniz, iflah olmaz bir canavar büyütürsünüz içinizde. O canavar büyüdüğünde önce büyüteni yok eder. Kral olmak için değer mi değmez mi diye sormuyorum,bizatihi yerinde değmediğini gördüm. İpleri başkasın da olan hiç kimse kral olamaz, o halde bizde şakşakçı olmayalım. En iyisi sade vatandaş olmak, bağımsız ama bağlayıcı…