İnsan ilişkileri ne kadar zor ve ne kadar yavan, yaşı ilerledikçe, tecrübe ettikçe daha iyi anlıyor insan.
İletişim denilen kavramın içini boşaltmaya başladığından beri insanoğlu, agresifdefisit bir ruh haliyle geçinmeye çalışıyor, geçinebildiğince elbette.
Birbirini anlayamayan kendini anlatamayan cümleler çoğaltıyor lisanını bilmediği.Örseliyor birbirini, kıyıyor acımasızca dahasıbunları şuursuzca yapıyor, zira gün be gün elimizde olmayan nedenlerle şuursuzlaşıyoruz.
Tahammülsüzlüğümüzün altında yatan sebeplerle yüzleşemiyoruz, hep oyunlar kurguluyoruz oyunculuğunu kimseye kaptırmadığımız.
Nereye varır sonumuz, ne olur bu düzensizlikte bilen var mı sorusunun cevabı açık, hayır elbette. Kimse insanlığın bu yirmi birinci yüzyıl sahnesindeki gidişatının lisanını okuyamıyor. Bu yeni, yabancı lisanın okuyanının olabileceğinide düşünmüyorum, birbirimize çitişi yor olmamızın sebebi kavrayamadığımız bu yabancı lisan, yabancısı olduğumuz dil sorunu yüzünden.
Ötekiler berikiler,onlar, bunlar, şunlar gibi ayrıştırıcı kelimeler kaşıyor beynimizi sinsice.
Biz insanlar neden kavramların içini boşaltmaya meyilliyiz ki. Neden dokusunu bozmaya, yeniden şekillendirmeye ihtiyaç duyuyoruz ki.
Rüştünü ispat etmiş, insan ilişkilerine olumlu yön veren, sevgi, saygı, eşitlik, özgürlük gibi kavramların içini neden boşaltıyoruz, bunu kendine sorabilme cesareti kaç kişide vardır ve sorunun cevabını verebilen kaç kişi çıkacaktır inanın çok merak ediyorum ve önemsiyorum.
Dayanışma kaynaşma adı altında bazı küçük insan topluluklarınca ortaya sürülen sanal birlikteliklerin amacına hizmet etmediğini nasıl kabullenemiyorsak, bilgilenmek bilinçlenmek için tercih edilen yolun yetersizliğini degörememek aynı bence.
Güzergâh belirleme aşamasında yetersiziz özellikle de bu günlerde.
Yaşadığımız gezegende ters giden işler, rotasını şaşırmış olaylar durumlar söz konusu. Kendisi gibi düşünmeyeni yok etmek için içimizde büyüttüğümüz canavarların kurbanları oluyoruz yavaş yavaş. Kendi eksenimizden başlıyoruz farkındalığımızı çoğaltmaya ancak daha ilk hamlede yerle yeksan ediyoruz duyarlılık gösterdiğimizi düşündüğümüz girişimlerimizi.
Rahat mı batıyor acaba diyesi geliyor insanın. İstikrar kelimesi hayatın her alanında düzeni başarıyı getirir beraberinde. İstikrarlı davranan insanlar kazanır, istikrarlı davranan insanların yaşadığı ülkelerde haliyle kazanır. İstikrar kelimesinin dokusunu bozmazsanız şayet…
Peki, neden biz içini doldurmakta uğraş verdiğimiz kavramların tamda yerini bulduğunu düşündüğümüz anda içini boşaltıyoruz. Neden rahatımızı kaçırıyoruz, neden bölünüyoruz toplamımızdan, neden ötekileştiriyoruz birbirimizi. Bizi biz yapan değerlerimizi, diğerlerinden olan farkımızı, neden ömrünü tamamlamış ve hastalıklı bir inançla öldürmeye çabalıyoruz ya da bunu yapmalarına izin veriyoruz.
Sıcak günlere doğru yol aldığımız şu zaman diliminden ürküyorum. Küçücük topluluklarla çoğalmak için verdiğimiz çabanın, çokluğu bölmeye hizmet verdiğini göremeden sistemin içinde debeleniyoruz.
Bir gün masallarda bile olması imkânsız gibi gelen gerçeklerin yapım aşamasında bulunuyor olabileceğimizi düşündükçe kahroluyorum. Aydınlık, çağdaş kelimelerinin karanlığa kurban gitmesinden korkuyorum ve bunu düşündükçe ürküyorum.
Birbirine düşmanca bakan kadınlardan, erkeklerden ve çocuklardan hicap duyuyorum. Kibrinden kasılanlara tahammül edemiyorum, başımı dik tutma konusunda yaşamım boyunca rehber edindiğim, inandığım, haklarımın farkına varmamı sağlayan ideolojimin ellerimin arasından kayıp gidecek olma ihtimalini düşündükçe utanıyorum. Ya sahip çıkamazsam, emanete hıyanet edersem düşüncesiyle korkuyorum utanıyorum.
Aklımın erdiğince kendi irademle verdiğim kararların, başardığım şeylerin arkasındayım. Her adım da düşünce kirleriyle kokuşan beyinlere rağmen aydın ve çağdaş olma yolundaki kararlılığımdan dönmeyeceğim. Değerini kıymetini biliyorum ve bu değere kıymete asla ihanet etmeyeceğim. Bu topraklarda benim özgürce yaşayabilmemi sağlayanlara canını feda edenlere ihanet etmeyeceğim. Çağdaşlığımdan iyi niyetimden ve kararlılığımdan ödün vermeyeceğim
Sizden, bizden, onlardan, geriye kalanlar bütünün canını okumamalı. Geriye sadece bıraktığımız onurumuz kalıyor, tıpkı Atalarımızın kıymetini bilenlere bıraktığı onur gibi.