Salih Başkan’ın Çinli aşkı

Abone Ol

Zonguldak Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Demir’in Çinli işçilere ilişkin yaptığı açıklamalar ulusal basına da konu oldu epeyce. Salih Demir, Zonguldak’ta yeraltında Çinli işçilerin çalıştığını belirterek, “Ucuz işgücü olduğu için tercih ediliyor. Ayrıca bu işlerde Türk işçiler çalışmak istemiyor. Çinliler bir açığı kapatıyor. Kuyu kazma ve yeraltında galeri sürme işini Zonguldak’ta yapan çok işçi yok. Herkesin yapmak istemediği bir işi yapıyorlar. Türk işgücü için bir olumsuzluk bulunmuyor.” dedi, Milliyet Gazetesi’ne konu olan haberde. Demir, Türkiye’de yeraltında çalışan Çinlilerin bir kısmının ülkedeki hafif suçlulardan oluştuğunu ifade edince de gazetelere haber, “Çin’in tek çocuk mağdurları, Zonguldak’ta 300 liraya mahkûm” manşetiyle yansıdı…

 

Bir diğer haberdeyse, kentte 22’si küçük, 5’i büyük toplam 27 özel şirketinin faaliyet gösterdiğini söyleyen Demir, bu şirketlerin yeraltında çalıştırmak üzere, toplam 2 bin 500 maden işçisine ihtiyacı olduğunu ifade ederken, her türlü çabayı sarf etmelerine karşın işçi bulamadıklarını söylüyor ve ekliyor: “Sektörde yeraltı işçiliğine önem verilmemesi ve maliyetlerin yüksek olması nedeniyle dünya ülkelerinden ithal edilen kömürle rekabet etme şansımız az. Bu yüzden Çinlilerin yeraltına girerek kömür üretiminde çalışmasını, TSO Başkanı ve maden şirketi sahibi olarak istiyorum. Çin firmalarının yeraltında üretim yapması Zonguldak’taki kömür üretimini artırır, daha ucuza mal ederiz ve daha rekabetçi bir ortam olur."

 

KÂR İLLE DE KÂR GÜDÜSÜNDEN İBARET BİR AÇGÖZLÜLÜK

Bana sorarsanız ibretle okunacak, ekonomi-politik derslerinde örnek olarak gösterilecek sözler bunlar. Kentte, ülkede ya da dünyada yaşanan ve bize her akşam televizyon kanallarından bambaşka görüngü, bin türlü albeni ile sunulan şeylerin, ancak ustaların yüzyıllar önce ifade ettiği iki sözcükle, “emek-sermaye çelişkisi” ile açıklanabileceğini gösteren altın niteliğinde meseller de demek mümkün ayrıca… Para denen o insanlık dışı değerin vatanı, dini, dili olmadığının; “vatan, millet, Sakarya” edebiyatı ile gözbağcılığı yapan sermayenin, aslında, “kâr ille de kâr” güdüsünden ibaret bir açgözlülükten ibaret olduğunun çok net bir ifadesi aynı zamanda…

 

Hızla büyüyen ve yakın gelecekte dünyanın en büyük ekonomisi haline geleceği söylenen Çin’in sosyalizmden tonlar taşıyan ekonomisini kapitalist rekabete tümden açtığında ortaya çirkinin de çirkini bir tablo çıktı. Kalabalık nüfusunu besleyebilmek için, kapitalist dünya ile girdiği yarış, büyük bir teknolojik gelişimin yanı sıra ucuz işgücü, iş güvenliğinden tümüyle yoksun çalışma koşulları, korkunç iş kazaları ve anlatılması zor bir yoksulluk olarak verdi meyvelerini. Çin varsıllaşırken, Çinliler yoksullaştı. Ekonomisinin büyüdüğü oranda, alt gelir gruplarının payı küçüldü… Çin yoksulları, “emek piyasası” denen cehennemde, esir pazarlarında satılan köleler gibi yok pahasına satılmaya başladı. Kapitalizm denen ahlaksızlık, ışıltısını, insan canı ve doğanın amansız tahribinden elde edilen kârların üstünde oluşturuyordu çünkü…

 

GARSON MAAŞIYLA ÇALIŞAN MADENCİ Mİ OLUR?

Öte yandan 200 yıla yaklaşan acılarla yoğrulmuş bir üretim kültürü var Zonguldak’ın. Zonguldaklı dünyanın belki de en zor topoğrafik koşullarında, 200 yıldır değer yaratıyor…  Taşta ilerleme, kuyu sürme, kömür kazma dahil yeraltı işlerindeki başarısını tartışmak abesle iştigal sayılır kesinlikle… Abesle iştigal sayılması gereken bir başka şey de, insanları yeraltının zorlu koşullarında, yerüstünde sıradan bir garsona verilecek ücretle çalışmaya zorlamaktır. Bugün özel ocaklarda, sendikasız ve her türlü güvenceden yoksun olarak çalışan işçilerin ücretleri 1000 lira ile 1500 lira aralığında değişiyor. Bu sefalet ücretleri bile düzenli olarak verilmiyor. Hakkını isteyenlerse, işsizliğe mahkum bir hayat sürmek zorunda kalıyor…

 

Bay Salih Demir,bu beyanatı  verirken bir kamu kurumu olan TTK’de, verdiklerinin çok az üstünde bir maaşla çalışmak için kuyruğa giren işçilerin, özel ocaklarda neden çalışmak istemediğini hiç sordu mu acaba kendine? Sektördeki işçi ücretlerinin azlığı, güvencesiz ve güvenliksiz çalışma koşulları üzerine hiç düşündü mü? 1000 liraya çalışıp da aybaşında onu da alamayan insanların sızısını hiç düşürdü mü yüreğine? Merak ettim bu memleketin çocuklarına iş, aş vermekle övünen bir müteşebbis değil miydi kendileri? Hani, oradan buradan gelen yatırımcılara paramız gitmesin, üretilen değer Zonguldak’ta kalsın diye uğraşmıyor muydu? Ne oldu? 300 liraya Çin’den işçi bulunca bir anda tükeniverdi mi Zonguldak sevdası?