SARAYBOSNA ve SEVDALİNKA

Abone Ol

Dünya’nın en karmaşık düzeni ile yönetiliyorlar.

Belki de bu karmaşa nedeniyle kafaları karışık ve akıllarına Kudüs’ün inadına savaş gelmiyor Bosna Herseklilerin!

Oysa: Irkların ve dinlerin çeşitliliği açısından, Ortadoğu’nun ateş çemberi Kudüs’ten farkı yok. Avrupa’nın Kudüsü olarak tanımlanmasının nedeni de bu.

İstanbul’dan Bosna’ya doğru havalandığımızda, aklımda hep Mostar Köprüsü vardı.

Bir de; tam 14 yıl önce okuduğum, Ayşe Kulin’in ‘Sevdalinka’ isimli ‘belgesel’ nitelikli romanı. Dünya tarihinin en acımasız soykırımlarından olan Bosna’da, bir kadın gazetecinin, hayatla olan hesaplaşmasını anlatan ve ağlatan sahneleri geçiyordu gözlerimin önünden…                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                         

Üç gün boyunca gördüklerimle heyecan ve mutluluğum katlandı. Şaşırdıklarımla dolu bir gezi olsa da dönerken gönlüm Saraybosna da kaldı desem yalan olmaz.

Sarıkamış/Kars’ta, 30 santim kar kalınlığında, araçların zincir takmayışına takılmış, hayret etmiştim. Öğrendim ki; kar’ın kristalize yapısından kaynaklanıyormuş. Kristallerinin yapışkanlığı kalmamış ve birbirinden ayrılmış olan bu türden kar yağışlı yerlerde, lastiğin kar’a tutunması kolaylaşıyor. Tehlike, kristalleri tamamen erimiş ve kar’ın donmuş - saydamlaşmış, buz hali olan yerlerde

Bosna’da kar ve zincirsiz lastikler değil, araçların korna- klakson- çalmayışı karşısında şaşırdım ve ‘kornaları yok mu?’ diye merak ettim.

Meğer her araçta teknik olarak korna var ama; zorunlu olmadıktan sonra gürültü etmek yok.

Kâğıt üzerinde yasak değil, etik açıdan ayıp sayılıyor. Korna çalmak, kırmızı da geçmek ve yere çöp atmak, turist Türklere ait bir şey olarak yorumlanıyor.

Düşünün hele, toplu taşımacılıkta Tito zamanından kalma tank görünümlü troleybüsler kullanılıyor ama; korna çalmak, kırmızıda geçmek yok!

Ki: 15. yy’ da(1463) Ecdat - Osmanlı- bölgeyi hâkimiyeti altına almış, medeniyet getirmiş ve (1878’e kadar Osmanlı. Berlin Anlaşmasıyla Avusturya-Macaristan’a bırakılmış) Avrupa da en büyük kent Saraybosna’yı kurmuş

Sürücüsüz araçların, ameliyat yapan robotların olduğu bir çağ’a doğru gidiyoruz değil mi?

Dün ‘gelmişiz, dünya’ya medeniyet öğretmişiz’ derken

Bu gün korna, kırmızı ışık ve temizlik konusunda geldiğimiz yere bakın!

Avusturya - Macaristan demişken Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Arsidük Franz Ferdinand suikastı da Saraybosna da işlenmiş.

Güney avrupa da, Hırvatistan-Sırbistan-Karadağ arasında bir devlet Bosna Hersek.

Dünya miras listesine eklenmiş şehir, tarihi ve din’i eserleriyle adeta bir turizm cenneti.

İç savaş’ın (1992-1995) tüm izleri yaşatılıyor. Binalardaki mermi delikleri, binalar boyansa bile sıva ile tıkanmıyor. Sırp havan toplarının düştüğü yerler, cadde, duvar çatı ne olursa olsun, ‘Bosna- Hersek gülü’ denen bir metre karelik bir kalıp üzerine yapılmış yer çatlağı -kan lekesi kaplamayla örtülüyor.

Müslüman, Katolik, Ortadoks ve Musevilerin bir arada yaşadığı ilginç bir coğrafya!

Bir araç’ın plakasına bakıp, hangi şehir, kanton ya da devletçiğe ait olduğunu anlayamazsınız.

İlginç bir detay daha… Bir devlet memuru, hangi şehir de hangi daire de işe başlamışsa oradan emekli olur. Tayin- sürgün kesinlikle yok.

Şaşırtacak bir düzen kurulmuş. Saraybosna: Bosna Hersek Federasyonu ve başkenti Banyaluka olan Sırp Cumhuriyeti’nin de hukuki başkenti.

Yani, Bosna Hersek Devleti: Bosna Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak iki Entite’den (devletcik) oluşuyor. Üçlü devlet başkanlığı konseyi tarafından idare ediliyor.

Cumhurbaşkanları ise (Boşnak- Hırvat- Sırp) sekiz aylık rotasyonla, dört yıl süre için seçilip yönetiyorlar ülkeyi.

Bu aralar, Sırpların, Mostar bölgesini de Entite (devletcik)yapma gayretleri var.

Savaş bitmiş ama, dini mücadele bitmemiş. Meselâ: Bosna merkezindeki büyük bir Katedral’in kapısına beş metre yüksekliğinde Papa (Jan Paul)heykeli yapılmış.

Minareleriyle tanınan Mostar ilini çevreleyen Hun dağının tepesine, Hırvatlar İspanyolların desteğiyle 100 metre büyüklüğünde ışıklı haç heykeli dikmiş.

Anlayacağınız, dinler arası mücadele, kompleks ve provokasyon koksa da tüm şiddetiyle sürüyor.

Her dinin kendi içindeki ayrışmaları, değişik cemaatlerin kontrolünde faaliyet gösteriyor. Faaliyet gösteren dini ve siyasi örgütler, Boşnakça yayın ve okullarla etkinliklerini artırmaya çalışıyor.

Siyasette çekişme de sert. % 54’ü Boşnak (Müslüman) olan Bosna-Hersek’in nüfusu 3.8 milyon ve 70 siyasi parti politikaya el atmış durumda. 2014 seçimlerine 65 siyasi parti; 24 bağımsız aday ve 24 koalisyon katılmış. 70 partinin 35 tanesi Boşnaklara ait.

Bölünme konusunda Boşnaklar hep önde! Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi seçiminde: Boşnak üyeliği için 10, Hırvat üyeliği için 4, Sırp üyeliği için 3 aday yarışmış.

Karışık siyasi yapı, ekonomik kriz, işsizlik, savaşta göç edenlerin dönmemesi, savaş yaralarının sarılamaması en önemli sorunlardan.

Ne tarım var, ne tekstil. İMF kıskacındaki Bosna Hersek’in en büyük geliri Hidroelektrik santralleri, ormancılık ve Turizm olarak gözüküyor.

Ziyaret ettiğimiz Boşnak -Türk İş Adamları Derneği Genel Sekreteri, başta Türkiye olmak üzere, dost ülkelerin yatırımlarına şiddetle ihtiyaçları olduğunu belirtti.

1990’lı yıllarda Boşnaklar(Müslüman) ve Hırvat- Sırplar arasında başlayan savaş, Ülke’nin kurucu Anayasası olan Dayton anlaşmasıyla (kasım 1995)son bulmuş.

Ülke’yi bağımsızlığa taşıyan ve ilk Cumhurbaşkanı seçilen Aliya İzzet Begoviç, kahramanlık ve lider kişiliği ile birleştirici özelliğini koruyor. Mezarı, her gün yüzlerce insan tarafından ziyaret ediliyor.

Boşnakların övünç kaynaklarından biri de; Sırp kuşatması altındaki Saraybosna ile İgnar dağları arasında, havaalanı pisti altında açtıkları 800 metrelik tünelden, silah- asker- gıda transferi yaptıkları günler.

Ülkeye gidenlerin ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor Umut Tüneli ve müzesi.   Mostar köprüsü(1566 -Mimar Sinan’ın öğrencisi Hayrettin yapımı), Şehitlik, Gazi Hüsrev Bey Camii, Sırp Kuşatmasındaki Osmanlı Köyü, Baş Çarşı, Katedral, Vezirler şehri Travnik, Tito’nun Mareşal olduğu köprü savaşı diğer gezi alanları…

Tarih, mimari ve sosyal yapı açısından Türkiye’ye çok benzeyen Saraybosna’nın önemli yemeklerinin başında Boşnak böreği, kaymaklı köfte ve incir tatlısı geliyor.

Bir diğer özellikte, yemek sonrası mutlaka küçük bakır cezve ve bakır kap içindeki kulpsuz fincanlarla Osmanlı dibek (dövme) kahvesi ve nar suyu içilmesi.

SONUÇ:

Ecdat yadigârı topraklarda, gönül rahatlığıyla dolaşmanın mutluluğunu yaşarken bile Ayşe Kulin’in dediği gibi ‘Boşnakların varlığını Balkanlardan, adını ansiklopedilerden silmek için yapılan soykırım’ girişimini unutmak mümkün değil.

Boşnakça da sevda şarkıları demek olan Sevdalinka, belki onlara savaş/özgürlük günlerini hatırlatabilir. Ancak: Saraybosna bizimde Ata yadigârı ve sevda şarkımız olarak, ilelebet yaşayacaktır.

Noktayı,  hislerime de tercüman olan Boşnak şarkıcı, söz yazarı ve besteci Dino Merlin’in dizeleriyle bitireyim.

Sarayevo, güzel şehir./Sensiz bile seninleyim