Yıl 2007.Kasım ayı.
Bu gün Zonguldak ta hava günlük güneşlikti.
Buna rağmen çarşıya doğru yürüyüş yaparken baktım da, bacalardan çıkan kömür dumanları yüzünden sis varmışcasına karşı tepeler görünmüyordu.
Sebep; filitresiz yanan bacalar ve kaçak kömür tüketiminin artması bence.
Peki sonu ne olacak?
Ne mi olacak?
Kimbilir?
Birileri de bunu dert ederse belki bir şeyler olur!
Çocukluğumdan hatırlıyorum da, yazdan yaza, bayramdan bayrama perdeleri söker yıkardık.
Şimdi nerdeeeeeee...
Perdelere acımasak her hafta yıkanmak istiyor.
Camın dışı her gün sil;bez simsiyah.
Camdan, perdeden falan geçtim, hava kirliliğinin kışın had safhada olması Zonguldak’ı üzüyor.
Bacası tüten fabrika yok,üreten bir şey yok üstelik!
Sadece özgürce tüten bacalar kirletiyor onu.
Çok sevdiğim bu yerden bazen bu yüzden gitmek istiyorum.
Hoş, yazın da sahillerdeki çöp deryası canımı sıkıyor ya! O da başka bir dert!
Niye bizi besleyen, yaşatan, eğlendiren bu dünyaya bu kadar acımasız davranıyoruz?
Anlamıyorum!
Böyle giderse,kendi sonumuzu kendi ellerimizle hazırlıyoruz!
Bunu biliyorum.
 
Yıl,2018.Şehrimize doğalgaz geldi ama henüz duman kirliliğinden kurtulamadık.Kurtulsak ne olacak ki;burnumuzun dibinde,canım denizin,yeşilliğin içinde Çatalağzı termik santrali cehennemimiz olmuşken.Onun bacaları tütüyor da tütüyor;hem de üçü beşi birden.
Sen acı halimize doğa;arada bir fırtınayla,dalgayla ,seller,depremlerle uyarıyorsun bizi ama biz insanlar sana karşı çok acımasızız.Sen olsun bize rağmen diren.
Gülden IŞIK-Zonguldak